Bizden söylemesi. Ülke “insan boğazlama mezbahasına” döndü. Cizre’de, Sur’da ölen insan sayısı, Dersim’de ölenleri geçti. Şehit olan subay, uzman asker, polis sayısı Kıbrıs Barış Harekatı sırasında şehit olanların sayısına ulaştı.
Ölmek çözüm yapıldı.
Uçuruma götürüyor.
Kin derinleşiyor.
Nefret büyüyor.
“Türkiye iyi yolda mı, kötü yolda mı” diye anket yapılmış. Her 100 kişiden 52’si düşüncesini; “ülkemizin gidişi kötü...” diye belirtmiş. Aynı araştırmada; “Mutlu musun, mutsuz musun?” diye de sormuşlar. Her 100 kişiden 53’ü “ben mutsuzum” demiş.

*  *  *

İnsanlar iyiye muhtaç.
Önünü görmek istiyor.
Tam bu ortamda; “Irak’ta düşülen hataya Suriye’de düşmek istemiyoruz” diyen bir ses yükseldi ve hemen ertesi gün Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın uçağından hiç inmeyen külliye gazetecileri; “Ordu Suriye’ye...” diye uçurum kokan yazılar döktürdüler.
Irak’ da ne olmuştu?
ABD ordusu Irak’ı işgal planı yapmış, Türkiye’yi de bu planda kullanmak istemiş, Türkiye’nin Büyük Millet Meclisi ise “Komşumuz Irak’a yapılacak askeri işgalin ortağı, yandaşı, destekçisi olmak onursuzluktur” demişti.
Karar doğruydu.
ABD ordusu komşumuz Irak’a “vura vura demokrasi, öldüre öldüre özgürlük, bombalaya bombalaya ekonomik zenginlik getirmeyi” vaat ediyordu.
Irak’a özgürlük gelmedi.
Demokrasi gelmedi.
Zenginlik de gelmedi.
O tarihten bu yana komşumuz Irak, yanıyor, yıkılıyor. Kendini toplayamadı.
Saddam’ı arar oldu.
Özetle hata yoktu.

*  *  *

Şimdi “yine aynı süper gücün gölgesinde” komşumuz Suriye’ye “vura vura... öldüre öldüre... bombalaya bombala...” modelini diriltmeye altyapı hazırlıyorlar.
Çılgınlık bu!
Türkiye ordusunu Suriye’ye sürerse bu koşullarda Rusya ile İran’a da savaş ilanı anlamını taşır.
Savaş mecbur olunca yapılır.
Savaşa kazanmak için girilir.
Ne kazanacaksın?
Komşun Irak’la, komşun İran ile, komşun Rusya ile, komşun Suriye ile düşman olma pahasına ABD’nin dostluğunu mu kazanacaksın?
Kazansan ne yazar!

*  *  *

Türkiye’yi “komşularıyla düşman durumuna sokan” sonuca gelindi. Bu yüzden her 100 kişiden 52’si “Ülkemin götürüldüğü yol kötü” diyor. Süperler “Ortadoğu’nun petrol ve su kaynaklarını yeniden paylaşma stratejileri” yaptılar. Türkiye’yi yönetenler de bu hep tekrarlanan “böl-yönet pis tuzağı”nı görmediler, görmek istemediler. Kendilerini yeşil zümrütten yaratılmış Kaf Dağı’nda gördüler. Türkiye bütün komşularıyla düşman yapıldı. Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu’su “nefret artıran, kin büyüten, şehit asker ve polis öğüten” karanlık gidişe saplandı. “Suriye’ye savaş açalım” diye besleme basına yazı yazdırıyor.
Uçuruma götürüyor!

Proje parlatma: 100!


Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, aniden ihtiyaç duydu ve “Çılgın Proje Parlatmaya” soyundu. Gazetelere demeçler verirken söylediğine göre Kanal İstanbul’un altı da tıpkı üçüncü hava meydanı pistinin altı gibi cılk çıktı ve “Kanal İstanbul’un güzergahının değişme ihtimali” doğdu. Bu kadar büyük projeler nedense “toprak zemin doğru dürüst araştırılmadan” yapılıyor. Aynı Ulaştırma Bakanı “Gebze’den Halkalı’ya uzanacak Marmaray Projesi”ni de 2009 yılında” bitirecekti. Halkalı-Gebze projesi de zemin cılklığına uğradı. 76 kilometrelik Marmaray projesinin sadece 12 kilometrelik bölümü açıldı. Tamamın bitimi 9 yıl gecikti, maliyeti 3-4 milyar dolar arttı ve 2018’e kaldı. Proje parlatma 100, proje bitirme 0.