O günler pusu doluydu. Sadece eşleri, babaları, yakınları olduğu için değil; pusu kurulduğunu bildikleri için çırpınıyorlardı. Unutma. “Vardiya bizde” diyorlardı. Adalet adamlarını, Türk halkını, dünya insanlarını, Türkiye Başbakanı’nı, bakanları, basını, “kurulan pusuyu görmeye” çağırıyorlardı.
Eşleri unutma.
Kızlarını unutma.
Oğullarını unutma.
Babaları hapiste yattı.
Asıl acıyı onlar çekti.
Leke sürücüleri unutma.
Çamur sıçratıcıları unutma.
Haysiyet cellatlarını unutma.
Bir gazete.
Bir bavul.
Bir bavul hazırlayıcı.
Bir bavul getirici.
Bunlarla başlamıştı.
Bavulu verenleri unutma.
Bavul taşıyıcılarını unutma.
Bavul içindeki dosyaları hiç şüphe etmeden, “yüzde yüz doğruymuş” havası vererek ve bire bin katarak yazan tetikçileri unutma. Bavulu hazırlayıcının orduda bir general olduğu yazılıyor fakat ismi, kimliği ve yüzü gizleniyordu.
Kimdi bu yüzsüz general?
Hâlâ ortaya çıkmadı.
Yüzsüz generali unutma.

*  *  *

Gazete, eski solcular, yeni liberaller, taze Amerikancı İslamcılar, çapsız paraleller, kocası CIA’da ajanlık yapmış yazarlarla dolu yayın hayatına “yüksek demokrasi ve şeffaflık uğruna kalem mücadelesini” başlatmak (!) için çıkmıştı.
Bavul bu gazeteye geldi.
Yapılmamış darbenin davası.
Dünyada örneği yok.
Tarihte benzeri yok.
Bu bavulla başladı.
Bunu da hiç unutma.
Camileri bombalayacaklardı.
Uçakları düşüreceklerdi.
Halkı stadyuma kapatacaklardı.
Darbe ortamı yaratacak sonra da darbe yapıp, “Türkiye tarihinin en büyük lideri Tayyip Erdoğan’ı ve İslam tarihinin en büyük din adamı Fethullah Gülen’i de hapse atacaklardı” diye propaganda yapıldı. Temel propaganda buydu unutma. Halkın beynini yıkadılar. Tayyip Erdoğan ile Fethullah Gülen birlikte “yapılmamış darbenin davasının savcısı olduklarını“ ilan ettiler. İtibar katilliği, haysiyet cellatlığı zirve yaptı. TSK içinde yetişmiş 275 subayın hapiste ölünceye kadar yatmalarına, onur ve şerefleri ile oynanmasına giden yol böyle açıldı. Tayyip Erdoğan’ın bütün güçleri elinde toplamasının ve Fethullah Gülen’in devlette paralel güç olmasının altyapısı; “askeri vesayeti bitiriyoruz, darbecileri yargılıyoruz, darbe anayasasını değiştireceğiz” diyerek döşendi.
Bunları da sakın unutma.

*  *  *

Pusu orduya kurulmuştu.
Ortadoğu’da “ABD’nin Kürt Koridoru Planını” bozacak tek güç TSK, çökertilecek, Türkiye’nin Güneydoğu’su bölünecekti. Yalan üretim merkezleri kurulmuştu. Sadece tutuklanan subaylara “darbeci” çamuru sıvamakla kalmıyor fakat “kim susmuyorsa“ ona da “darbeci yaftası” yapıştırıyorlardı.
Kim iktidarı eleştiriyor.
İşte o darbeci.
Kim iktidar önünde eğilmiyor.
İşte o da darbeci.
9 yıl böyle geçti.
Yüksek mahkeme; “Delillerin toplanmasında hukuk yok. Darbe planı yok. Darbeci yok. Darbe örgütü yok” kararı verdi.
Kötü günlerdi.
Sakın unutma!

SÖYLEŞİ

23 Nisan!

Ziya Paşa bir şiirinde; “Bir sapan taşı, kazara bir altın kâseyi kırsa- ne değeri artar taşın- ne değerden düşer kâse” diyor. Meclis Başkanı, 23 Nisan’ın kutlanmaması (Meclis’te) kararı aldı. Her yıl bir bahane uyduruluyor. Gerici taşlar atılarak milli bayramlar halkın gözünde değersiz kılınmaya çalışılıyor. 23 Nisan altın kâse.  Gerici taş değdi diye değerden düşmez. Kutlu olsun.