Terk edilmiş binadaki tamir edilmeyen, yapanı cezalandırılmayan bir kırık cam, diğer camların da kırılmasının nedeni olabilir... Boş vermişliğin kötülüğe sağladığı potansiyeli küçümsememek gerekir!

17

ABD’li suç psikoloğu Philip Zimbardo, 1969 yılında basit ve önemli bir deney yaptı. ABD’nin biri zengin, diğeri yoksul ve adı daha çok suçla anılan bölgesine plakasız, 1959 model, kaputu aralık, bozuk ve eski duran iki otomobil bıraktı. Ve izlemeye koyuldu.
Yoksul Bronx’ta (New York) otomobil üç günde yağmalandı.
San Francisco’nun Palo Alto bölgesindeki otomobil ise duruyordu. Zimbardo, deneyi hızlandırmak için, otomobilin kelebek camını kırıp yine izlemeye koyuldu. Zengin, entelektüel bölge halkının da dahil olduğu gelgitlerde bu otomobilin de haşatı çıkarıldı.
Demek ki o ilk camı kırmamak ya da kırık camı onarmadan aracı orada bırakmamak gerekiyordu.
Çünkü ilk kırık cam, çevreye o objenin dokunulabilir, bozulabilir, yıpratılabilir olduğu izlenimini veriyordu!

BOŞ VERMİŞLİK KÖTÜLÜK YARATIR

Teori, 1982’de James Q. Wilson ve George L. Kelling adlı sosyal bilimciler tarafından bir makale, ardından da kitap haline getirildi. Ve yüz binlerce kere test edilip onaylandı.
Neredeyse ‘batakta sayılan’ New York’u yeniden yapılandıran meşhur Belediye Başkanı Rudy Giuliani, ‘kırık cam teorisyenleri’yle birlikte çalıştı. Giuliani’nin ‘sıfır tolerans’ yöntemi eleştirilse de suç oranı o kadar büyük bir başarıyla düştü ki, yöntem efsane oldu.
Yılmaz Özdil, geçtiğimiz mart ayında, Reza Zarrab ‘olaylarından’ başlayıp Türk medyasının at gözlüğü takarak baktığı saldırılara uzanan bir yazıyla bu teoriye selam çakıyordu.
Ama örneklemeler bitmiyor. Çünkü bugünün Türkiye’si bununla kaplı. Milyonlarca parçaya bölünüp vücudumuza saplanmış yüzlerce kırık camımız var. Gözümüzün önünde işlenen, ceza yerine takdir gören pis işler; hırsızlıklar, cinayetler, boş verilmişlikler, üzeri örtülmüşlükler...
Göz göre göre suç işleyenler, hırsız ve katiller ortadayken, onlarca kişinin öldüğü saldırılardan iki gün sonra “Köprü açıyoruz yeyyy...” selfieleri ‘hükümet yetkilileri’ tarafından gururla paylaşılırken daha çok cam kırılır. Boş vermişlik daha çok kötülük yaratır.

Gezi önerisi büyükelçiden alınır!


11 maddede Kopenhag


Mehmet Dönmez, Türkiye Cumhuriyeti Kopenhag Büyükelçisi. 1952 doğumlu bir İzmirli. Bugüne kadar pek çok başarılı diplomatik görevde yer almış, şimdi emekliliği öncesinde Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da gördüğüm kadarıyla huzurlu bir şekilde görevini yürütüyor.

16

Dönmez ile kısa bir süre önce Kopenhag Havalimanı’nda, Türkçe konuşan insanların yaşadığı çekimle karşılaştık. Atlasglobal’in Kopenhag uçuşlarını başlatması nedeniyle kurdele kesmek ve bir konuşma yapmak için geldiği havalimanında, şehri iki günde gezmek isteyen üç genç hanıma tavsiyelerde bulunmaktan çekinmedi.

10

Öyle bir cesaret aldım ki, üzerine bir e-posta atıp “Okuyucularımız için bir liste yapar mısınız?” bile diyebildim. Aynı sistemi, Dönmez kadar mütevazı insanlar bulursam, diğer büyükelçilerimizle de yapmayı düşünüyorum. Buyurunuz bir büyükelçiden Kopenhag’da mutlaka gidilmesi gereken yerler listesi...

3

1 Deniz Kızı heykelinin olduğu kıyı boyunca yürüyüş yapın.
2 Amalienborg Sarayı ve Mermer Kilise’yi gezin ya da görün.
3 Kanal turu... (Ben de şahidim ki olmazsa olmazlardan biri bu! Ev haline getirilmiş, içine tablolar asılmış, çalışma alanları yaratılmış tekneler görmek, Kopenhag’a denizden bakmak harika ve çok öğretici...)

2

4 Danimarka Milli Müzesi
5 Tasarım Müzesi (Müzenin kendisi ve içindekiler bir yana, bahçesi ve kafeleri de etkileyici. Şu anda bir moda tasarım ve Japon tasarımları sergisi de var.)
6 Kraliyet Kütüphanesi (Cilalı siyah granit kaplanmış ve ‘dünyada mutlaka görülmesi gereken kütüphaneler’ arasında sayılan bu yapı ‘Black Diamond-Kara Elmas’ takma adıyla anılıyor.)
7 Glyptoteket Sanat Müzesi
8 Tivoli (Tivoli Bahçeleri başlı başına bir yazı konusu, bir gün bile geçirilebilir orada. İçinde kafeler, lokantalar, açık hava tiyatroları, konser alanları, binlerce çeşit ağaç ve çiçek ile hatırı sayılır bir de lunapark var. Ama ilginç olan buranın 1800’lü yıllarda açılmış olması, öyle büyüleyici ve yeni gibi ki... Disney’in bile Disneyland’leri yaparken buradan ilham aldığı söyleniyor ki, burayı görünce buna inanmak çok kolay.)
9 Frederiksberg Parkı ve oradaki balıkçıl kuşları
10 Stroget Caddesi boyunca yürüyüş (Burada yürümek çok da kolay değil; çünkü burada sizi birbiri ardına ucuzu-pahalısı bir arada zevkli mağazalar ve güzel kafeler bekliyor.)
11 Nyboder olarak bilinen ve 17’nci yüzyılda denizciler için inşa edilmiş, günümüzde konut olarak kullanılan sarı sıra evler mahallesi...

14