11

Bu ülke her gün yeni bir şeye alışmamızı, sevip alıştıklarımızdan da ayrılmamızı istiyor.
“Türk Dil Kurumu (TDK), kesme işaretinin kullanımıyla ilgili değişikliğe gitti. Artık kurum, kuruluş, kurul, birleşim ve işyeri adlarına gelen ekler kesmeyle ayrılmayacak. Özel isimlere gelen ekler ayrılmaya devam edecek.”
Bu daha önce verilen bir kararmış ama geçtiğimiz haftanın haberlerinden biriydi.
Zaten az insan imla kurallarına uyuyor, de’yi, da’yı, ki’yi doğru kullananları parmakla göstereceğiz... Adının önünde profesör titri olan milletvekili Burhan Kuzu mesela, doğru yazılmış cümlesi yok. Sosyal medya sağ olsun, ne büyük yazar ve gazeteciler de’yi, da’yı doğru yazmaktan acizmiş, gördük.
Bu dil ortamında, böyle ‘nedeni belirtilmeden’, bu neden topluma anlatılmadan, tepeden inme değişiklik mi olur?
Ben şapkalı a’ların (â) kaldırılmasını bile bir kayıp olarak görür, her gün daha az kelimeyle konuşulduğunu düşünürken bana fazla geldi.
Yeni kelimeler yaratamayan bir toplumun ‘devşirme’ ya da ‘transfer’ ettiği kelimelere, hiç kullanılmayacak Türkçe karşılıklar önermek TDK’ya sıkıcı geldi anlaşılan.

5

‘Sizin için çok seviniyorum zengin olma tehlikesini atlattınız’

“Çok güzel şeyler anlatırdı, ağzından bal damlardı. Nefis bir adamdı... Saçma sapan üç yıl...”
Geçtiğimiz hafta içinde ölüm yıldönümünde dostları, Kazdağları’ndaki mezarı başında Tuncel Kurtiz’i andı. Usta oyuncuyu şahsen tanımazdım.
Her şey bir yana yukarıdaki cümlelerin sahibi, Müzede Changa’nın kurucuları Tarık Bayazıt ile Savaş Ertunç’un yakın tanıklıkları beni ona çok yakın kıldı.
Hele ki bir sohbette Bayazıt ile Ertunç’a söylediği “Sizin için çok seviniyorum. Zengin olma tehlikesini atlattınız” sözü öyle derin, öyle muhteşem ki!
Yine bir konuya söylenen Bayazıt’a “E şekerim, bizim gibilere kolay zor, zor kolay” cümlesi... İnsana yokluğunda bile ‘tutunma’ gücü veren insanlardanmış, nur içinde yatsın.

10

Kopyala ama hemen ‘yapıştırma’!

‘KIll Bill’de Uma Thurman’ın sarı eşofmanıyla motosiklete binip Hattori Hanzo kılıcıyla düşmanlarıyla savaştığı ünlü sahne... Peki, o ikonik sarı eşofmanın, motora biniş ve savaşa gidişin 1978 yapımı bir Bruce Lee filminden direkt alıntı olduğunu, ‘Kill Bill’in diğer onlarca sahnesine referans olan başka filmlerin de tek tek listelendiğini söylesem...
Ya da ‘Star Wars’ta geçmiş hikayenin daralarak aktığı o kült açılış sahnesi... Sahne 1936 tarihli Flash Gordon’dan ‘alıntı’.

YARATICI FİKRİN FORMÜLÜ

Kirby Ferguson, ABD’li yazar, editör, yönetmen ve ortaya koyduğu teoriyle bir dâhi.
Ferguson, ‘Everything is a Remix’ (Her Şey Bir Yeniden Düzenleme) adlı belgesel serisiyle, yaptığımız her şeyin daha önce yaratılan başka bir şeyin yeniden üretimi veya önceden üretilen şeylerin bir karışımı olduğunu anlatıyor.
Filmlerden, buluşlardan, sanattan bilime pek çok alanda örnekler verirken bunu kötü bir şey olarak anlatmıyor; yaratıcılığın çıkış noktası olarak görüyor.
İyi bir ‘yeniden düzenleme’yle ortaya çıkan işleri örneklendiriyor.
Ferguson yaratıcılık formüllerini de saklamıyor. En basit haliyle üç yolu var:
1. Kopyala, 2. Değiştir, dönüştür 3. Bir araya getir...

4

En eğlenceli ve manyakça içerik Türki insanının kendisiydi’

Çok kısa sürede popülerliği birden artan ve bir televizyon kanalım olsa hemen transfer edeceğim bir Instagram hesabı var: Adı, ‘Var Böyle Tipler’. (Planı da yaptım, program aralarında dönecek parodiler.)
Instagram kullanmıyorsanız bile internetten bulup videomsu parodilerini izleyebilirsiniz.
Özelliği şu; çevremizde her gün gördüğümüz ama kimi zaman sınıflandırmadığımız insan tiplerini gözler önüne seriyor, tabii dalgasını geçiyor.
Kimi zaman bir moda blogger’ı, kimi zaman Alaçatılı Aynur Hala, kimi zaman da bir bayram çocuğu ya da ‘fotoğrafçı Mahmut Turgut’ kılığına girip, kısacık, esprili diyaloglarla izleyen bizlere “Ya harbi var böyle tipler” dedirtiyor.
Esprisine uygun olarak bir kişinin ya da bir grup insanın fotoğrafını buluyor, yüz kısmına kendi yüzünü yerleştiriyor. Ve o yüz konuşuyor.

2

KENDİ KENDİNE ÇEKİYOR

E-mail attım, birkaç soru sordum. “Oldukça yoğun ve sert geçen bir iş hayatım var” diyor hesabın yaratıcısı...
Tek bildiğimiz, zeki, esprili, uzun kirpikli, genç ve esmer bir erkek olduğu.
“Var Böyle Tipler, aslında can sıkıntısından ortaya çıkan bir şey. Sıkkın anlarda kamerayı açıp şarkı söylemek, hiçbir zaman alamayacağım eşyaların fotoğraflarını bulup blog’uma koymak, şiveli konuşup küfürler ettiğim komik olmayan videolar çekmek, spor salonlarında ağırlıklarla poz vermek istemedim. Onun yerine bunları yapan insanları, insanlara anlatmak istedim. Çünkü zaten aslında en eğlenceli ve manyakça içerik Türk insanının kendisiydi. Ben de bu yüzden insanlara kendilerini/tanıdıklarını anlatmak, göstermek istedim” diyor.

3

SIRADANLIK ÖNEMLİ

Yöntemi sordum, şöyle açıklıyor: “Çok basit… Tanıdığın, bildiğin, garip bir insanı düşün. Onun tüm saçmalıklarını topla ve üzerine çok sıradan bir olay yaz. Buradaki tüm mesele sanırım hikayelerin çok sıradan olması. Yapay, abartılı hikayeler kimsenin ilgisini çekmiyor. Kimse öyle yaşamıyor çünkü. Ama mesela herkes çocukken bir bayram günü umduğundan daha az para almıştır veya okulda arkadaşı ağlarken onu tuvalete götürmeye çalışmıştır gibi, gibi...”
“İlgi dev! Bayağı uzun süre 600-700 takipçiyle takıldım. Sonra TV’ye reklam mı çıktı, biri Obama’yı mı tanıyordu ben de anlamadım; o zamandan beri günde ortalama 5000 - 6000 yeni takipçi geliyor.”

9

MARKALARIN NOSTALJi SERiSi OLSA

İstanbul’da Salt Galata’da şu sıralar çok güzel bir sergi var: ‘Tek ve Çok’.
Bu sergi de ‘kopyalama’yı bir öğrenme süreci olarak görüyor, bir yola çıkış, bir başlangıç...
13 Kasım’a kadar açık kalacak sergi, 1955-95 yılları arası Türkiye sanayileşmesini, özellikle 80’lerdeki otomotiv, beyaz eşya, mobilya, oyuncak, kırtasiye, tekstil, gıda endüstrilerinden nesnelerle anlatıyor...
Yurtdışına bakıp görülen ve ilk aşamada kopya edilip sonra geliştirilen onlarca ürün görüyoruz. Bugünden farklı olarak “Öğrenip daha iyisini yapalım” çabasının ağır bastığı görülüyor.
Sergiyi gezerken insan “Markalar birer nostalji serisi çıkarsa ne iyi olur?” diye düşünüyor. Özellikle de 1980 yılında çıkarılmış tişörtün güzelliğini görünce...