Yeni şehirli Türkler hayatlarını ‘Biri Bizi Gözetliyor’ programına çevirdiler. Herkes ünlü ve popüler olma peşinde, herkes kendinin özyaşam öykücüsü. Peki haksızlar mı?

16

Amerikan edebiyatında çok önemli birer yeri olan, Beat kuşağının en önemli temsilcilerinden Allen Ginsberg ile William Burroughs hayatlarının son döneminde, yetenekli oldukları düşünülen edebiyattan değil sanattan para kazandılar.William Burroughs resme yöneldi. Boş tuvalin önüne yeni boyanmış tahtaları yerleştiriyor, onlara ateş ediyordu; tahtaların tuvale çarpmasıyla ortaya çıkan lekeler onun eseriydi.

15

Meşhursan ne İstersen yaparsın

Ginsberg ise ‘büyük fotoğrafçı’ olmuştu.
1994’te fotoğraf koleksiyonunu 1 milyon dolara Stanford Üniversitesi’ne sattı.
Bu fotoğraflar National Galeri’de sergilenmeye başlayınca pek çok edebiyat dergisi, büyük gazete ve dergiler yeniden Beat kuşağı yazarları hakkında yazdı.
Ve Allen Ginsberg bir röportajında bu durumu şöyle değerlendirdi: “Meşhursanız, ne isterseniz yapabilirsiniz. Eğer bir alanda meşhur olursanız insanların başka bir alanda da sizi ciddiye alma ihtimali artar. Belki de fazlasıyla ciddiye alırlar. Benden çok daha iyi fotoğrafçılar tanıyorum, hiçbirinin benimki kadar hoş bir fotoğraf kitabı yok. Hayatının son on yılını William Burroughs resim yaparak geçirdi ve yazdıklarından kazandığından çok daha büyük paralar kazandı resimden.”
İşte olay budur.
Ama bizdeki sorun, “Belki gereğinden fazla ciddiye alırlar” tespitinin daimi oluşudur.

19

Gerçek İyİler küskündür

Popüler, izleyicisi olan bir alanda iyi-kötü meşhur oldun mu, sonra da durumu akıllıca kullandın mı kazanırsın.
Çok yazdım, “Türkiye’de gerçek iyiler biraz küskündür” diye.
“En iyi yemeği yapmanın bir alemi yok; en iyi iletişim ağını kuran, işini en ağırdan satan, ‘çetesini kuranın’ yemeği ‘en lezzetlidir’.
Biz her işin en iyisini değil, en adı duyulmuşunu seçmeyi tercih ederiz.
Bu süreçte temele inmeyi, özünü araştırmayı pek bilmeyiz.
Medyaya bakarsak müzikten (hem de her türünden) sadece beş kişi anlıyor; dört kişi diyet önerisi verebiliyor; üç kişi tarih biliyor, altı kişi moda uzmanı...”

Takİp edenİ takİp ederİm!

Çocuk psikoloğu bir arkadaşım, “Artık bizim sektörde bile Instagram’da çok takipçisi olanın daha fazla değeri var” diyordu. En ‘satkın’ gazeteleri, en ‘reyting’ televizyonları geçtim, kahve içmek için bile takipçili olan seçiliyor.
Fuarlarda sanatçılar bile Cem Yılmaz’ın gözünün içine bakıyor. Sadece bir koleksiyona girmek değil, popüler olanın koleksiyonuna girmek de önemli çünkü.
Son birkaç yılda işsiz kalan ya da tutuklanan gazetecilerin popüler olanlarını anıyoruz yine değil mi sadece.
O ödül törenindeki herkesin çok iyi oldukları için orada bulunduklarına, en iyisini yaptıkları için ödül aldıklarına inanıyor muyuz?
Oysa ünlüysen kilo verdiğinde bile sayfa sayfa röportajın çıkar; şöhretliysen alırsın darbukanı, site reklamında oynarsın. Sosyal medyada izleyicin çoksa gazetelerde iyi köşe kaparsın.
Keki başkası yapsa da sen kaymağı yiyerek bile kazanırsın.

14

‘Telefonu elİnden bırak’ sıkıcı!

Şimdilerde Netflix, az bölümüyle kült olan dizi ‘Black Mirror’un (Kara Ayna) yeni bölümlerini yayınlıyor. Her bölüm tüm dünyanın sosyal medya, telefon ve internet bağımlılığı üzerine dan dan vuruyor. Ama bence eski bölümler kadar iyi değil ve ‘abartı’ kara.
Ve dizi artık sürekli, “O telefonu elinden bırak yoksa bak başına neler gelecek” diyen bir nine gibi!
Oysa kıyafet yarışmasından evlilik programına, o da olmazsa şarkı yarışmasına kendini transfer ettiren tiplerle telefonu elinden bırakmayanları ayrı tutmak gerekiyor.
Artık herkes birbirinin ya da kendinin menajeri, kendi özyaşam öykücüsü, ‘pazarlayıcısı’ ve bu olmak zorunda. Yoksa bu coğrafyada olmuyor! Maalesef.

İkişer satırla olan biten...

18


Cumartesi akşamı Kenter Tiyatrosu’nda sahnelenen ‘Güneşin Sofrasında - Nazım ile Brecht’ oyunu tıklım tıklımdı. Azra Akın’dan Arzum Onan’a, Sevinç Erbulak’tan Songül Öden ve Mehmet Aslantuğ’a pek çok ünlü isim de oradaydı. Tülay Günal ile Genco Erkal, oyun, müzikler harikaydı. Geçirdiğimiz günlere bakınca bu oyunun tam zamanı!

13

Bennu Gerede bir çocuk kitabı yazdı; ismi ‘Kai Bir Rüya Gördü’. Kitap, küçük yaşlardan bu yana resimleri sergilenen Dilan Gerede Erkaya’nın 12 yaşında yaptığı resimlerle tamamlanıyor.

12

Edebiyatın güçlü kalemlerinden Karin Karakaşlı da bir çocuk kitabıyla karşımızda. Günışığı Kitaplığı’ndan çıkan ‘Konaktakiler’ çocuk olmayanlara da tavsiye edilir.

11

3650! İş Bankası Kültür Yayınları bugüne kadar, 60 yılda bu kadar kitap basmış ve hepsi şu anda İş Sanat Kültür Merkezi’nde bir arada, baskı sırasıyla görülebiliyor. Can Yücel’den Leyla Erbil’e pek çok yazarın mektup ve eşyaları da aynı mekanda sergileniyor ve orada zaman tüneline girmiş gibi oluyorsunuz.