8

“Twitter’a, “Twitter’a, Facebook’a, çok şeye şaşıran, isyan eden, üst perde mesajlar yazıyoruz ya… Bayram günü bir Ada vapuruna binin; tüm Türkiye'yi anlayacaksınız…”
Buna yürekten inanıyorum. “Bayramda İstanbul boş” diyenler, Adalar’a hiç bakmadı tabii!
Bakılsa da, internetteki trafik yoğunluğu haritalarında Adalar, otomobilsizlikten kapsam dışı malum.

2
Adayı Bayramda hazır İstanbul’dayken bir gün de adalardan birine gidelim dedik ve daha ilk yarım saatte gördüğümüz karmaşa, balıkistifi seyahat, kavga ve tartışmalar, sonucunda “İllallah” dedik.

Hedefimiz, içine kısıtlı erişim olduğu için pek de tercih edilmeyen Sedef Adası’ydı.
Adayı çok bildiğimizden de değil; “Sedef diğer adalar gibi değil, çok sakin. Elio Sedef’te denizkenarı keyifli, yemekler de baya lezzetli” denildiğinden.

Dönüşte de deniz otobüsleri ‘çok dolu’ olduğundan benzer bir gerilimle evimize dönsek de Sedef bizi baya etkiledi; o net!çok

3

BAKKAL, CLUB VE ELIO SEDEF


Sedef, Büyükada’nın hemen karşısındaki küçük ada.
Kartal’dan oraya özel motorlar var. Bir de hiç de sık olmasa da, Büyükada’dan seferler var.
Tüm adada topu topu 3 işletme; bir bakkal, Club Sedef ve Elio Sedef.
Halk plajı Club Sedef tarafında, orada yeme içme imkânı da mevcut.
Elio Sedef bir restoran, cumaları sanatçıların sahne aldığı, gündüzleri de önceden rezervasyonla şezlong ayırtılıp denize girilen, tekne sahiplerinin de tercih ettiği güzel bir yer.
Bakkal da market değil, tam bakkal:)

4

ESRA HANIM’IN EV PARTİLERİ


Ada için hep söylenen şey, ‘şahıs adası’. Sultan Abdülmecid, adayı 1850’de Fethi Ahmet Paşa'ya hediye etmiş. Pek çok yazılı kaynakta Ada’nın Paşa’nın soyundan Esra Bereket ile Mehmet Birgen’e kaldığı yazıyor. Ada ile ilgili kiminle konuşsak Esra Hanım’dan, asaletinden, yılda bir iki kere gelişinden Bo Derek, Ursula Andress ya da Sean Connery’li ev partilerinden söz ediyor. Elio’nun işletmecisi Fatih Uğuz’un “Ada’ya, Ada sakinleri ya da onların misafirleri dışında girilmez” demesinden kısa bir süre sonra, birkaç senedir orada yaşayan bir arkadaşımız “Sizi gezdireyim” demesi ‘biraz’ sevindirici oldu tabii.

6

ADA GİBİ ADA


Dev ağaçlar, her yerde martılar, pek çok türde bitki, arılar, kelebekler, mis gibi hava, zamanında kooperatif usülü yaptırılmış 100 kadar ev. Evler de villa tipi, geniş balkonlu, bahçeli, kimi havuzlu yapılar. Ada halkı, ‘beton’ ya da ‘Antalya’ adını verdikleri koylardan denize girmeyi tercih ediyor. Gündüz Vassaf, Orhan Pamuk, Bennu Gerede, Yahşi Baraz, İdil Biret, Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu, Ayşegül Sarıca, sanatçı Bubi, Prof. Arif Esin adanın tanınmış simalarından… Ada, herkesin birbirini tanıdığı, animasyonların olmadığı bir tatil köyü gibi. Kendi personeli ve teknesi olan Ada’da bir golf arabası, eşya taşımak için bir kamyonet, bir itfaiye aracı, bir de traktör var. Ada, artık Büyükada Maden Mahallesi Muhtarlığı’na bağlı bir mahalle. Ada’nın, bir derneği var; Ada’ya su gelmesini bile zamanında onlar, Büyükada’nın altına yerleştirilen bir borunun ücretini kendileri ödeyerek sağlamışlar. Öyle bir cennette yaşamanın masrafları farklı.

MÜZİK FESTİVALLERİ BİLE VAR


Girişte, büyükçe bir çadır ve hamaklar görüyorum, ağaçların altında; gençlerin buluşma noktasıymış. Tenis kortları var. Çocuklar çöp kutularını boyuyor, Ada’da sabah erken koşanlar için yere tebeşirle kilometre işaretlemeleri yapılıyor. 13 Ağustos’ta da bir müzik festivalleri varmış. Festival dediysek adalıların müzik yaptıkları (aralarında baya enstrüman çalan da var) bir etkinlik; öncesinde de yüzme yarışları. Her yaz sonu, göç yolunda dinlenmek için bir geceliğine Ada’nın tepesine gelen leylekler, geçen sene Sabiha Gökçen Havalimanı’na inen uçaklar yüzünden Ada’ya inemememiş. Bu dertleri etkiliyor mesela beni. Oradan bakıldığında İstanbul daha da net, ‘inşaat inşaat’ görünüyor. Ana kara, aslında Sedef Adası’na baya yakın ama ‘kafasıyla’ bir o kadar uzak; bizlerin kaybettiği doğa, güven, sükunet ve insanlar arası mahalleli iletişimi orada. Tabii ki bu kadar anlattıktan sonra ‘gitmeyin’ demek garip ama gitmemek lazım ki bozulmasın.

Kaç oda, bir salon albümünüz?

Son zamanlarda dinlediğim en doğal, en naif, en hakiki, en güzel albüm ‘Ev Kayıtları’. Kapıya gelen sucu “Bu müzik ne abla?” diye soruyor, annem “Ay kapama müziği, iyi geldi” diyor, balkon komşum da ne dinlediğimi merak ediyor…
Albüm, çok ayrı tip insanlara hitap ediyor; ses güzel, söz güzel…
Onlar hakkında yapılmış az sayıdaki haberde “Müzik severlerin Kardeş Türküler ve Bajar'dan tanıdığı iki müzisyen, Vedat Yıldırım ve Cansun Küçüktürk” ifadesi geçiyor.
Kalan Müzik’ten çıkan albümlerinin adı ‘Ev Kayıtları’ çünkü Kadıköy’de birbirine yakın oturan, sık sık buluşup, müzik yapan, muhabbet eden iki arkadaş evde kaydetmişler albümü.
Albümün adı ve esprisi o olmasa anlamazsınız bile; o kadar profesyonel ki… Söz, müzik, düzenlemeler, enstrümanlar hepsi Vedat Yıldırım ile Cansun Küçüktürk’ten. Kayıt, mix ve mastering hatta albümde yer alan illüstrasyonlar bile Küçüktürk’ten.
Evdeler, komşular var, yanda mutfak, banyoda havlular falan ya; çok sert müzik yapamamışlar. Saati bilmem ne kadara kiralanan stüdyolar yok ya, rahat çalışmışlar. Albüm bitince komşular “Ne oldu sesiniz çıkmıyor bu aralar?” diyormuş.
Bazen bazı olanaksızlıklar başka olanaklar yaratır ya, tam da öyle olmuş.
Çok güzel albüm; bir de ‘sokak kayıtları’ yapmalılar, harika olur. Dinleyin, coşkuyla bahsetme nedenimi anlayacaksınız.