Trafik kazasında hayatını kaybeden İsmet Fatih Alagöz’ün eşi Özlem Hanım şikayetini geri çekince “Para aldı” dendi fakat öğreniyoruz ki parayı alan o değil. Ama yeni bir soru var: Özlem Hanım’ı arayıp, “Şikayetini geri çek” diyen ‘üst düzey’ isimler kim?



“Ailenin kim olduğunun da bir önemi yok. Sinan Çetin’in oğlu olmasan da ‘yırtıyorsun’; inanın.
Benim babam bir cumartesi sabahı, tam kahvaltı masasına oturacakken bir kiracı adayının ısrarı üzerine evimizin çok yakınındaki diğer evimize gitmek için karşıdan karşıya geçerken ‘kırmızıda geçen’ bir aracın ona çarpması sonucu hayatını kaybetti.
Şoför birkaç ay sonra cezaevinden çıktı.
Şimdi Çetin’in avukatının merhum polis için, “Emniyet kemeri taksa ölmezdi” demesi gündemde ya…
Bizim davada karşı tarafın avukatı otopsi raporunu sallayarak, yakın zaman önce kanser atlatan babamın bir cumartesi sabahı ‘boş mideyle’ sokakta olmasını ‘intihar etmek isteyebileceğine’ bile bağladı! Ben o gün avukatın üzerine yürüdüm.
Davamız 2.5 yıl sürdü. Annem her davaya gitti ve kahroldu; biz sadece babamızı kaybetmişliğimizle kaldık.
Trafikle ilgili cezaların daha caydırıcı olması gerektiğini düşünen biri var mı acaba?”
Rüzgar Çetin’le ilgili ilk yazımın sonu böyle bitiyordu.
Ve yine aynı yerdeyiz!



Davanın geleceği belliymiş

Birdenbire bir Rüzgar Çetin rüzgarı esti geçtiğimiz iki hafta boyunca. Önce Cengiz Semercioğlu, “Rüzgar, Sinan Çetin’in oğlu olmasaydı hâlâ hapiste olur muydu?” minvalinde garip bir yazı yazdı.
Garip diyorum çünkü kazadaki alkol şüphesinden, genç Çetin’in önceki vukuatlarından, karşı şeride geçmesinden, yani kazanın oluş şeklinden hiç bahsetmeyen bir yazı bu. “Sevmeyeni de çok olan bir adamın cezasını oğlu çekmesin” minvalinde bir yazı.
“Polis de emniyet kemeri taksaydı” (bence de herkes takmalı) diyen ve kemer takılsaydı polisin yaşıyor olacağından emin olan bir yazı...
Duygusal nedenler bir yana yazı, mantıksal eksiklikler nedeniyle de bir hayli tepki gördü, Semercioğlu hakkında gereksiz ve ağır şeyler de yazıldı.
Ardından, kazada hayatını kaybeden İsmet Fatih Alagöz’ün eşi Özlem Alagöz şikayetini geri çekti ve biz gördük ki Rüzgar Çetin davasına birkaç gün var.

“Okul, cami yaptıralım”

Özlem Hanım şimdi, “Ailenin acılarından çok etkilendiğini” belirtip “maddi bir menfaat sağlamadığını” söylüyor. Oysa davadan çekilen yaralı polise de kızmış, ne olursa olsun eşinin davasının peşinde olacağını söylemiş, sağlam durmuştu. Peki şimdi ne oldu?
Her şeyin kafamda oturmasını sağlayan ama yeni sorular da getiren konuşmayı İsmail Küçükkaya yapmış Özlem Hanım ile...
Cinayet söylemini, “Biliyorsunuz bu bir kaza” diye değiştiren Özlem Hanım, “Para almadım. Üstüme çok geldiler. Yoruldum. İki çocuğumla İstanbul’a gidip gelemiyordum. Eşimi kaybettim, çocuklarım etkileniyor, ben de ağır ilaçlar kullanıyorum. Ben Sinan Çetin’i bir kere bile görmedim. Sadece Rüzgar’ın annesi geldi iki kere evimize; çok, çok üzgündü. “Okul, cami yaptıralım, eşinizin adını verelim’ dedi” demiş.



“Şehidin tek ailesi ben miyim?”

Ancak Sinan Çetin, İsmail Küçükkaya’yı aramış geçenlerde, miktar bile telaffuz ederek “Aile benden para istedi” demiş.
Küçükkaya, “‘Para almadan bu davadan vazgeçtim’ diyorsanız yalan söylüyor olabilirsiniz. Bana yalan söylemeyiniz, beni tanımazken, bana yazıp ‘Yardımcı olun’ dediniz” deyince, Özlem Hanım çözülmüş, ağlayarak şunları söylemiş:
“Para teklifini kendileri yaptı. Ama niye sadece bana söylüyorsunuz. Şehidimizin başka ailesi yok mu? Annesi, babası, kardeşleri yok mu?”
“Onlar mı aldı?” sorusu karşısında susmuş Özlem Hanım.

Kimler ve niye müdahiller?

Ve bir diğer bomba da şu. Bir takım ‘üst düzey bürokratlar’ aramış Özlem Hanım’ı, “Aileyle helalleş, davadan vazgeç” demişler. Özlem Hanım isimlerini söylemiyor ama kim o üst düzey bürokratlar? Çetin Ailesi’yle ve böyle bir kazayla ilişkileri ne?!

Adalet ailenin değil devletin işi

Merhum polisin annesi, kardeşleri var. Aile, Özlem Hanım’a baskı yapmış da olabilir. Kadın hakikaten yalnız.
Bizlerin gazetelerden, sosyal medyadan ona vermeye çalıştığımız destek bir yere kadar.
Eşini kaybetti, bir dolu insan, üstelik bir dolu mevki sahibi, paralı insan arayıp “Şikayetini geri çek” diyor; çocuklarına o bakacak, aile de belli baskı yapıyor. Bir de bu büyük bir karar. Bu ülkede kim onurlu davranıp da ev geçindirebildi ki?
Geniş düşünelim; ‘karşılık beklemeden’ ailenin çocukları sahiplenilebilir, okul masrafı karşılanabilir, okul da yaptırılır, cami de...
Aile affetmeyi de seçebilir; bu da insani bir şey, intikam duygusuyla yaşamak zor.
Beklentim -hâlâ- bu devletten; eğer bir suç varsa cezasını verin! Özellikle de trafik cezalarında, kaza da olmadan önce kuralsız, kötü, alkollü otomobil kullananlara!