Lady’nin topuk sesleri: Clinton başkanlığa çok yaklaştı. Lady’nin topuk sesleri: Clinton başkanlığa çok yaklaştı.


Gerçekten ABD seçimlerinin sonucu birkaç hafta önce görünmez bir el tarafından belirlendi mi? Hillary Clinton ne yaparsa yapsın bir türlü Donald Trump’la tam olarak arayı büyük farkla açamıyordu, hatta bir ara Demokrat seçmen kendisinden hoşlanmadığı için Başkanlığı rakibine devredeceği bile kestiriliyordu.
Şimdi seçime bir hafta gibi bir süre var, kimi kamuoyu yoklamalarında açık ara kimilerinde ise daha az da olsa kapanmayacak bir farkla önde görünüyor Hillary Clinton.
Halbuki Trump’ın ‘alternatif’ sesi epey alıcı bulmuştu, tıpkı Erdoğan gibi ne yapılsa kurşun işlemez gibiydi ilk günlerinde.
Başkanlık sisteminin ABD’deki işleyişini bilmeyenler aslında seçimle çok şeyin değişeceğini zannediyor, halbuki ABD Başkanı’nın birçok alanda eli kolu bağlı. ABD’nin çıkarları söz konusu oldu mu Oval Ofis’te kimin oturduğunun pek de önemi yok.
Acaba ilk başlarda Donald Trump daha kolay kontrol edilebilecek, ABD derin devletinin her istediğini yapacak bir kukla gibi mi göründü de yıldızı bu kadar parlatıldı? Trump sürekli medyayı suçluyor mesela ama örneğin CNN sırf onun propagandasını yapsın diye maaşlı dört eleman tuttu.
Ancak sanki bir aşamada Trump’ın hiç kimsenin söz geçiremeyeceği, kontrol dışı bir Başkan olacağı düşünülüp önü kesildi. Önce kaset skandalı, birbiri ardına kadınların taciz açıklamaları derken belirleyici oya sahip kadın seçmeni kendinden kaçırdı Trump.
Demokratlar da seçimi bir anlamda ABD-Rusya savaşına döndürdü.
Wikileaks’in Clinton’ın seçim kampanyasını yöneten John Podesta’nın e-mail’leri sızdırması her gün haber oluyor ama Başkan adayını pek etkilemiyor gibi görünüyor. Clinton kampı (ve Beyaz Saray) Rusya’nın bu hack’in arkasında olduğu, seçimlere müdahale etmek ve kukla başkan için Trump’ı desteklediği tezini işliyor.
Medyanın Clinton e-mail’lerine yaklaşımı da genellikle olumlu. New York Times ekonomi yazarı Andrew Ross Sorkin geçen haftalarda özel şirketlere yaptığı yüksek ücretli konuşmalardan Clinton’ın Wall Street’e teslim olduğu sonucunun çıkarılmayacağını yazdı. Halbuki Clinton’ın konuşmalarında finans dünyasına mesafeli olacağına dair hiçbir net mesaj yok, ama türlü nüans ve imalarla biraz da zorlama bu yorumu yapmak mümkün.
Aynı New York Times, Clinton Vakfı’nın para ilişkilerini haber yaparken de Hillary Clinton’ı ayrı tutuyor. Clinton Vakfı’na yapılan bağışlar önemli: Bu bağışlar karşılığında dört yıllık Dışişleri Bakanlığı süresinde para veren ülkeler Hillary Clinton’dan ayrıcalıklı muamele gördü mü? Henüz ispatlanan bir bağ yok.
Clinton’ın seçim kampanyası için para toplayan, para bağışlayanlar arasında FETÖ de var. Verilen hiçbir para karşılıksız değildir ilkesinden yola çıkarak iki seçimdir FETÖ kendisine Clinton nezdinde itibar sağlamaya çalışıyor. Örgütün başı dertteyken Başkan olursa Clinton’ın kendilerine destek çıkacağını umut ediyorlar. Tabii Ankara’yı da bu durum fena halde tedirgin ediyor; İslam karşıtı söylemlerine rağmen Trump’ı destekleyen hükümet yandaşlarının sayısı hiç de az değil.
Ne yazık ki Türkiye tek boyutlu dış politika yaptığı için Trump seçilirse Pennsylvania’daki “kırık hoca”yı iade edecek zannediyorlar. Bu tezi destekleyen somut bir veri yok, sadece Clinton’a yapılan FETÖ bağışlarından dolayı otomatik olarak yapılan bir varsayım bu.
Trump seçilseydi “kırık hoca”yı vermeye gücü yetecek miydi; o ayrı konu. Ama Clinton’ın bugüne kadar kendisine verilen paralara karşılık bir vefa borcu hissettiğinin de herhangi bir kanıtı yok.
FETÖ, doğal olarak Demokrat bir adaya bağış yapıp kendisine meşruiyet kazandırmaya çalışıyor. Çünkü biliyor ki İslamcı bir örgüt/dernek olarak Cumhuriyetçilerde hiçbir karşılığı olmayacak. Eli mahkum.
Hillary Clinton ise Dışişleri Bakanlığı döneminde de gördüğümüz üzerine en az Cumhuriyetçiler kadar şahin aslında. Yapılan esprilerde onun aslında Cumhuriyetçilerin gerçek başkan adayı olduğu bile vurgulanıyor.
Demek istediğim ABD seçimlerinde ayrımlar siyah-beyaz değil.
Türkiye için hangi adayın daha iyi olacağının ise yanıtı belli: Kim seçilirse seçilsin hiçbir şey değişmeyecek. ABD’yle Türkiye’nin sorunları aynen devam edecek. Önümüzdeki dönemde sınırda bir Kürt devletinin kurulması için ABD bastıracak, belki “kırık hoca” bu anlamda bir pazarlık unsuru olarak bile kullanılacak. Bütün bunlara ise şimdiden, daha seçimler yapılmadan, karar verildi.

Elif Şafak (ortada) resimaltında da görüldüğü gibi kendisinden ‘İngiliz-Türk yazar’ diye bahsettiriyor artık. Elif Şafak (ortada) resimaltında da görüldüğü gibi kendisinden ‘İngiliz-Türk yazar’ diye bahsettiriyor artık.


FETÖ’nün gelini Elif Shafak

Ne zaman “İngiliz yazar” oldu


Bana Elif Şafak’ın bir tek mağduriyetini söyleyin lütfen. Türkiye’de aydınlar yıllarca haksız yere hapis yattı, yatmaya devam ediyor. Daha geçen gün Gültan Kışanak keyfi bir biçimde tutuklandı. Elif Şafak’ın hakkında ise açılmış ve sonradan düşen uyduruk bir Türklüğe hakaret davası var. Bu uyduruk dava sayesinde hem şöhret yaptı, hem de bu davadan bir mitoloji yaratarak hikayesini yurtdışına sattı.
Bu mu mağduriyet?
Kaçak FETÖ’cü kocasıyla reklam-finans-medya dünyasında güçlü bir lobi oldular. Bir edebiyatçı olmasından utanmayıp Garanti Bankası reklamlarında oynadı. Serdar Erener’in şirketi ona çalıntı kitap kapakları yaptı, utanmadı. Kapakları kadar içeriği de uyduruk bu kitaplara Hürriyet orantısız reklam yaptı, D&R’larda baş köşelerde ağırlandı. Şafak hanım yine zengin oldu. Kocası da ‘medyanın parlak çocuğu’ olarak baştacı edildi.
Bu mu mağduriyet?
Elif Şafak hâlâ süzmüş gözlerini mağduriyet kraliçesi rolünü oynuyor. Geçen hafta Frankfurt Kitap Fuarı’nda da yine aynı rolle sahnedeydi. Fuarın ana teması düşünce ve ifade özgürlüğüydü ve Necmiye Alpay’ı, Aslı Erdoğan’ı hapiste tutmakta ısrar eden Türkiye büyük eleştiri aldı.
Aslı Erdoğan için özel bir tören de vardı, ama kendi mağduriyetinden servet yapan Elif Şafak nedense bu törene katılmadı. Türkiye’den bu fuara konuşmacı olarak getirilen Doğan Hızlan, Alev Alatlı, İskender Pala gibi...
Elif Şafak’ın neden katılmadığı stratejik tabii ki: Spotlar kendisinde olmayacak, istediği promosyonu yapamayacak.
Bu ikiyüzlülüğe karşı gerçekten öfke duyuyorum artık. Hanımefendi Londra’da yaşayacak, banka hesabında milyonlar duracak, hapisteki Türk aydınları ise avukat parasını bile denkleştirecek mi belli değil.
Artık bu kadarını midem kalmıyor derken beni bir kez daha şaşırtmayı başardı ama. Türkiye’de gördüğü baskıları anlatan, The Guardian’a makaleler yazan Elif Şafak’ın son numarası ne dersiniz?
Kitaplarının İngilizce baskılarında soyadını Shafak yaptığını biliyoruz, ama artık kendisinden İngiliz-Türk yazar diye bahsettiriyor! Geçenlerde bir gazetede resimaltında böyle
yazdığını görünce pes artık dedim.

Bob Dylan hâlâ Nobel konusunda açıklama yapmadı. Bob Dylan hâlâ Nobel konusunda açıklama yapmadı.


Evet ben bir döneğim

Bob Dylan’ın Nobel’i


Bob Dylan’a edebiyat dalında Nobel verilmesinden sonra bu köşede ödüle itirazımı dile getirmiştim. Ancak yazı daha yayımlanmadan fikrimi değiştirdim ve kendi blog’umda bir düzeltme yayımladım. Sözcü okurlarının bir kısmının neden fikrimi değiştirdiğimi kaçırdıklarını düşünüyorum, o yüzden özetle tekrarlayacağım.
Dylan’ın Nobel kazanmasına itiraz edenlerin hemen tamamı ödülün edebiyat dalında olduğu ve Dylan’ın bilindik anlamda edebiyatçı olarak anılmayacağı konusunda birleşiyor. İlk anda ben de böyle düşündüm çünkü sözleri şiirle kıyaslansa da onu şarkılarından bağımsız düşünmek mümkün değildi.
Ama sonradan günümüzde edebiyatın tanımının sadece basılı kitap olduğunu iddia etmenin bizi kısırlaştıracağını düşünüp ilk itirazımdan caydım. Dylan’ın şarkıları bir bütün olarak (söz ve melodiyle) birer edebiyat eseri olarak değerlendirilebilir. Formlar, biçimler, tanımlar da değişiyor artık günümüzde. Müzikte edebiyat olabileceğini kanıtlayan, bunun öncüsü olan kişi Dylan. Tıpkı büyük edebiyat eserleri gibi Dylan’ın şarkıları da kuşak bariyerlerini tanımaksızın her dönem karşılığını buluyor, zamanın sınavına yenilmeden kendisini durmaksızın yeniden yaratıyor.
Söyledim ve rahatladım, bence Nobel’in Dylan’a verilmesi mükemmel bir değişim oldu.
Şimdi merakımız şu: Gidip ödülü alacak, bir konuşma yapacak mı? Bahisleri açalım.

İletişim: Bana Twitter, Facebook ve Instagram’dan ulaşabilirsiniz: @orayegin.