Emlakçı Matthew Dugow’a göre Miami’nin en büyük özelliği para sahiplerine ayrımcılık yapmayıp herkesi bağrına basması. Yaşam tarzı, güvenlik, iklim ve uluslararası firmaların bir ayağının Miami’de olması da bu durumda çok etkili...
Dugow yabancı zenginlerin kendi ülkelerinde olmadığı kadar Miami’de gösterişli bir hayat yaşayabildiklerini de vurguluyor. Pahalı evler, arabalar, güzel lokantalar, büyük oteller... Hatta aralık ayında Art Basel’le şehrin çehresi de bir haftalığına değişiveriyor.
Son üç yılda Türklerin Miami’deki yatırımları daha gözle görülür olmaya, konuşulmaya başlanmış. “Büyük para büyük paradır ve Miami bu konuda ayrımcılık yapmaz” diyor Dugow.
Direkt uçuşların başlamasına paralel olarak Türkiye’nin Miami’de başkonsolosluk açması da Türklerin bu şehirdeki varlığını daha görünür hale getiriyor. Türk konsolosluğu geçen sene Brickell City Tower isimli iş merkezinde 10 yıllığına bir mekan kiraladı. Aynı binada Über’in Miami ofisleri de yer alıyor.
Türkiye’nin en büyük emlak şirketi TURYAP da potansiyeli görüp Miami’deki pastadan pay kapmak için bu şehirde dış temsilcilik açtı. TURYAP’ın Miami temsilcisi Hilal Borque aynı zamanda yeni yayına başlayan Kenan Erçetingöz’ün Gecce Miami sitesinin de yazarı. Liseden beri Miami’de yaşayan Borque özellikle Türk ünlülerinin Miami’ye gelir gelmez aradıkları ilk isim.
Miami’deki Türk yatırımcılar
Rahmi Koç’un 2013’ün aralık ayında satın aldığı Merill-Stevens Tersanesi en bilinen yatırımlardan. Bu gelişmeden yaklaşık bir ay sonra da Miami’de başkonsolosluk açıldı. Koç’un, aynı zamanda Miami Beach’in en güzel sokaklarından biri olan Pine Tree Drive’da üç milyon dolara aldığı bir de evi var. Ev bir süre önce satışa çıkmıştı ancak daha sonra ilanlar kaldırıldı.
Ev tabii ki Koç’un üzerine değil; Key Elements adlı limitet şirketin sorumlusu Josh Bennett adına kayıtlı. Koç’un evi şu anda bazı emlak sitelerinde 7 milyon dolara satışta gözüküyor yeniden.
Bu aralar Koç Ailesi’nin Flamingo Drive’da yakın zamanda bir ev daha aldıkları biliniyor.
Rahmi Koç’un biri Pine Tree, diğeri Flamingo’da olmak üzere Miami’de iki evi bulunuyor.Nelson Gonzalez, 2012 yılında Surf Club’ın yakınlarındaki bir araziyi Lübnan asıllı bir fon yöneticisine sattığını ama asıl paranın Koç Ailesi’nden geldiğini belirtiyor.
Bu sene açıklanan ihaleye göre proje 2017 veya 2018’de tamamlanacak. Şirketin projeyi devralmasıyla 14 yıldır yapılması beklenen Island Gardens adlı marina nihayet bitecek ve içinde rezidanslar, iki lüks otel, mağazalar, lokantalar ve deniz taksisi olacak.
TURYAP’tan Hilal Borque bana henüz tam faaliyete geçmeyen marinayı gezdiriyor. Amerika’nın en meşhur işadamlarından Marc Cuban’ın teknesi marinada demirli bekliyor.
Cuban, Landmark sinemaları, Magnolia film yapım şirketi ve NBA’deki Dallas Mavericks’in sahibi.
Okyanus önü otel... Otobüs üretimi...
Geçen yaz Baran Süzer ve İsrailli yatırımcı ortakları Axer Sapir ile Rotem Rosen okyanus önünde lüks bir otel yapmak için anlaştı. Surfside bölgesindeki otelin konseptini aileden mesleği bu olan, aynı zamanda Amerika’da Andre Balazs’ın yanında tecrübe edinen Özlem Önal’ın tasarlaması bekleniyor.
New York’taki taksi ihalesini kaybeden Karsan bu sefer otobüs üretimi için 80 kişiye istihdam sağlayacak bir fabrika kurmayı taahhüt etti. Fabrikanın 12300 NW 116th Avenue’da faaliyete geçmesi bekleniyor.
Yurtdışında kampüs...
Okan Üniversitesi de Miami’de şube açtı; tıpkı Washington D.C.’de şubesi bulunan Bahçeşehir Üniversitesi gibi. Türk öğrenciler Amerika’da büyük bir gelir kapısı, pastadan pay kapmak isteyenler çok. Türkiye’deki öğrenciler için de özel üniversitelerin yurtdışında kampüs açmaları ayrı bir satış unsuru.
Tabii Amerika kanunlarına göre belli bir miktarda yatırım yapıp oturma izni almak da mümkün. Hatta sırf bu işle ilgilenen şirketler de var.
Hilal Borque’ye göre bu yola başvuran pek çok Türk işadamı var ve sayıları giderek artacak ama isimlerini vermekten kaçınıyor.
Reza ve Ebru boşanıyor mu?
Birinci dedikoduya göre Ebru Gündeş tutturmuş, illa Miami’de ev alacakmış. Çünkü Türkiye’deki en zengin insanlardan biriyle evli olarak kimseden geri kalmak istemiyormuş. O yüzden de eşi Reza Zarrab’la ev bakmak için ısrarla Miami’ye gitmişler. “Sibel Can’dan ne eksiğim var” diye... Hikayenin gerisini biliyorsunuz; Reza Zarrab tutuklandı. Ebru Gündeş ve çocuğu hemen Türkiye’ye döndü ve Amerika’ya bir daha gelmediler.
İkinci dedikoduya göre Ebru Gündeş’e ‘birilerinden’ haber gelmiş. İşlerin kötü gideceği bilgisi önceden ona uçurulmuş ve kendisini Zarrab’dan koparması, hatta bir süre de Türkiye’de kalmaması yönünde tavsiyede bulunulmuş. Miami’de ev alıp, boşanıp, ABD’ye yerleşmeyi planlıyormuş Gündeş. Tabii bunlar Miami’deki Türklerin kendi aralarında konuştuğu, genellikle ‘mış-muş’lu ve dayanağı olmayan iddialar. Reza Zarrab’ın avukatı Şeyda Yıldırım’a boşanma iddialarını sordum. Tıpkı müvekkili gibi New York’ta olan Yıldırım gülerek, “Eyvah ben buradayım, nasıl olacak şimdi?” dedi. Boşanma iddialarını da kesin bir dille reddetti. Son yıllarda burada Türk nüfusu öyle hızlı artmaya başladı ki, beraberinde dedikodu çarkları da hızla dönmeye başladı.
