AKP’lilerin en az dörtte biri, tıpkı bizim gibi, bu sorunun gerçek yanıtını merak ediyor.
Nereden mi biliyorum ?
Son bir hafta içinde masalarımıza ulaşan bütün kamuoyu araştırmaları Cumhurbaşkanı’nın görev onayının ve Başkanlık Sistemine verilen desteğin düştüğünü gösteriyor.
Sadece o değil…
Hükümetin özellikle OHAL ve ekonomi alanlarında kendi arasındaki “fikir ayrılıkları” da, AKP içindeki “mutabakatın” o kadar da katı olmadığının önemli ipuçları.
Metropoll Araştırmanın “Kasım Ayı Türkiye’nin Nabzı” raporuna göre Erdoğan’a verilen destek 16 Temmuz sabahı yüzde 67.9’a kadar çıkmıştı.
Bugün ise Erdoğan’ın görev onayı yüzde 46’ya inmiş durumda, yani 1 Kasım seçimlerindeki yüzde 48’lik oranın bile altına…
Buna karşılık Başbakan Binali Yıldırım’ın görev onayı yükselmiş, yüzde 40’tan 42’ye çıkmış.
Metropoll’ün raporunda Başkanlık Sistemi’ne destek yüzde 48.8, “hayır oyu veririm” diyenler ise yüzde 51.2.
AKP’lilerin dörtte biri Başkanlık’a mesafeli, ya hayır diyecek, ya da hala düşünüyor.
Bütün bunların tek bir sebebi var, bence AKP’liler de tıpkı bizim gibi, 15 Temmuz gecesi aslında ne olduğunun yanıtını alamadıklarını düşünüyor.

* * *
Haksız da değiller !
15 Temmuz akşamına dair sayısız soru işareti var.
O gece MİT’e darbeyi ihbar eden askerin ne olduğundan tut da, Hakan Fidan’ın Genelkurmay Başkanlığında 18-21 saatleri arası ne yaptığına kadar… sayısız soru.
Komisyonun kendisi bile “ipe un sermek için” görev yapıyor, görüyoruz. Eski Genelkurmay Başkanları arasında “ben gelmiyorum” diyenler var, o derece !
“Darbeyi Cumhurbaşkanı talimat verdi” derler korkusuyla darbeci subayların bile tanıklığına başvurulmuyor !
Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın da komisyona çağırılmamasına  karar verildi.
Oturumların sosyal medya yayınına izin verilmiyor, CHP ve HDPli vekillerin ısrarlı hiçbir sorusu yanıtlanmıyor.
Yetmezmiş gibi komisyon çalışmalarını tamamlamadan alelacele rapor yazımına başlandı.
100 binin üzerinde kamu çalışanı, akademisyen, öğretmen FETÖ soruşturmasında tutuklandı, ama komisyonda sıra “siyasetteki FETÖcülere” hiç gelemedi…
Bütün bunlar kaçınılmaz olarak hepimizde aynı hissi yaratıyor “15 Temmuz gecesi bizim bilmemiz istenmeyen ne oldu ?”
Temmuz’dan Kasım’a kadar yaşananlar daha uzun süre bu sorunun yanıtını alamayacağımızı gösteriyor.
Ve bütün bu gelişmeler “şüphe”yi körüklüyor.
Şüphe.
Ya Başkanlık Sistemi denilen şey “bu soruların yanıtlarını hiç öğrenmeyelim” diye ısrarla gündeme getiriliyorsa ?
Nisan’daki referanduma işte bu şüpheyle gidiyoruz…

En büyük düşman ABD !

Metropoll’ün Kasım ayı raporundan devam edelim.
Rapora göre seçmenin yüzde 53.3’ü Batı’dan uzaklaştığımızı, yüzde 47.8’i de bunun iyi bir şey olmadığını düşünüyor.
Ama ilginç bir biçimde AB için “dost mu düşman mı ?” diye sorulduğunda yüzde 60.9 “düşman” demiş !
Almanya, yüzde 64.5 ile “düşmanlarımız” sıralamasında ikinciliği almış.
En büyük düşman ise ABD.
Türkiye’de seçmenin yüzde 69.2’si ABD’nin “Türkiye’nin düşmanı” olduğuna inanıyor.
O zaman bir müjde de ben vereyim : Türkiye’de bir kesimin “tamam bu da bizden” diye sevinçle karşıladığı Trump’un Dışişleri Bakanı olarak düşündüğü isim kimmiş, duydunuz mu ?
Süleymaniye’de Türk askerinin başına çuval geçiren General David Petraeus !
Yani Ortadoğu’da daha göreceğimiz var….

Unutmayın…

Bu ülkede dil bilimci Necmiye Alpay ve,
Yazar Aslı Erdoğan 102 gündür,
Şarkıcı Atilla Taş ve gazeteci Murat Aksoy 87 gündür,
Cumhuriyet’in aralarında Kadri Gürsel, Murat Sabuncu ve Musa Kart’ın bulunduğu 10 yönetici ve yazarı 24 gündür tutuklu.

Bak Kızım;

“Mutluluğu sende bulan senindir, ötesi misafir…” Mevlana