15 Temmuz darbesi sadece Erdoğan’a yönelik yapıldı sanıyorlar.
Oysa o korkunç gece, o rezil, o hain saldırı bir kişiye değil, bir ülkeye yapıldı.
Laik, demokratik bir hukuk devletine.
O “büyük fikre”. Yıllardır peşinde koştuğumuz o şahane ideale.
Muasır medeniyete akıl, bilim ve hür düşünceyle varabilmiş, bu uğurda sonsuz bedel ödemiş tam bağımsız bir ülkeye...
Bugün ellerimizden, avuçlarımızdan kum gibi kayıp gittiğini acıyla izlediğimiz de “o büyük fikir”dir, bir memleket, memlekete dair bir hazin, bir kırık düştür...

*  *  *

Geleceği bilmiyoruz.
Darbe bitti, ama bundan sonra bizi ne bekliyor, kestiremiyoruz.
Gece yarısı çıkartılan Kanun Hükmünde Kararnamelerle kimbilir neler oluyor ? Bilmiyoruz.
Hangi kapalı kapılar ardında, çocuklarımızı büyüteceğimiz bu topraklara dair hangi kararlar alınıyor? Haberimiz yok.
Bu güzelim ülkeyi bugünlere getiren “o kafanın” içinde acaba şimdi ne fikirler geziniyor ? Tahmin bile edemiyoruz.

*  *  *

Son bir hafta içinde neler oldu neler...
Yazarlar, akademisyenler hapse tıkıldı. Kamudan, TSK’dan on binlerce kişi gözaltına alındı.
Aralarında Yarbay Mehmet Alkan da var, şehidine veda ederken yaşananlara isyan eden Mehmet Alkan.
Polise türban açılımı geldi. “Hoppala bu da nerden çıktı?” diye soranlara da anında “din düşmanı” naraları !
Bir Adli Yıl açılışı yaşadık ki, önceki yıllar meğer ne iyiymiş dedik ! Yargının da “milli birlik ve beraberlik ruhuna” uygun, hazırolda olduğunu gördük...
Şimdi artık gönül rahatlığı ile “hak aramak” için mahkemelere gidebiliriz.

*  *  *

“Yeni Kapı Ruhu” diye bir şey icat edildi, malum.
Şöyle bir şey : bir kişi hep haklı, diğerleri ona alkış tutacak.
Bu ruhun nesi yeni, ben onu anlamadım?
Zaten uzunca bir zamandır böyle yaşamıyor muyuz?
En ufak bir aykırı ses, gerçekleri ortaya koyan her haber, “iyi de sizin hiç mi vebaliniz yok ?” demeye kalmadan zaten susturulmuyor mu ?
“Yeni Kapı Ruhu” ile artık hiç açık kapı, pencere kalmadı.
Hele bir şey söylemeye görün, hemen ayar geliyor; “herkes Yeni Kapı Ruhu’na uygun davranacak !”
Sıla’nın başına gelenlere baksanıza. 3 Eylül Bodrum konseri bile iptal edildi son anda biliyorsunuz.
“Eyyy Ruh, geldiysen 3 kere vur” demeye kalmadan, Yeni Kapı vurup geçiyor işine gelmeyenleri...

*  *  *

Oysa bu bir ruh değil, bir duraktır artık. Son durak.
Tıpkı yıllardır FETÖ’yü ve verdiği zararı bildiğimiz gibi, bunu da biliyoruz.
Vardığımız noktanın “son durak” olduğunu.
Bu durak bizi, hepimizi, evlatlarımızı, bu eşsiz ülkeyi “bir yere” taşıyacak. Böyle devam edersek, dönüşü olmayan bir yerdir orası.
Aklı, bilimi, hür düşünceyi, diyaloğu, parlamenter sistemi ve hep daha çok demokrasiyi hayata geçirmediğimiz her an “o yer” kaçınılmazdır.

Eylül...

Hayatımın ilk gazete yazısını iki yıl önce bu köşede yazdım. İlk yazım “Eylül”dü.
Yine geldi eylül.
İki yıl ne çabuk geçmiş, hep böyle oluyor değil mi ?
Bu eylül, kader ayıdır benim için.
Hayatın neye dönüşeceği bu eylül çıkacak ortaya.
Hep söylüyorum, bu eylüller iyi değil.
Geldi yine oturdu göğsüme, nefesimi kesiyor.
Bu Eylülün şarkısı, eskilerden geldi buldu beni; Sertab Erener’den Bahçede...
Bir yaz gecesi, otururken bahçede
Ateş böceklerini seyre daldım
Kendime benzettim yanışlarını
Yönsüz yolsuz kanat çırpışlarını
Eğilmeden güneşe özgür kalışlarını
Bir mevsimlik hayat buluşlarını

BAK KIZIM
Geçer. Herşey geçer, hayat kalır...