Hatırlıyor musunuz onları?
Cumhuriyet modernizminin kadın temsilcileriydi onlar.
Kadının eğitilmesini, sosyal hayatın ve iş dünyasının içinde olmasını, dilediği gibi yaşamasını savunan kadınlardı.
Cumhuriyet Mitingleri’nde “Tehlikenin Farkında mısınız?” diye haykırırlarken kimilerine çok “sevimsiz” kimilerine de çok “karikatür” gelmişlerdi.
Hep dalga geçildiler, hiç ciddiye alınmadılar.
Söyledikleri, uyardıkları her konuda haklı çıktılar, görüyorsunuz değil mi?
Türkiye’de özgürlüğün, eşitliğin ve açık toplum olmanın en elzem zemini olan laiklik, bugün yasa dışı bir faaliyet olarak ele alınıyor neredeyse...
Haziran Hareketi, bazı parti örgütleri, genç gruplar sokaklarda “laiklik bildirisi” dağıtıyor! Olacak iş mi? Yani “laiklik o kadar yasadışı” bir olgu ki, bildirisi dağıtılacak hale geldi, öyle mi?
Yetmiyor, polis bu gruplara müdahale edip gözaltına alıyor!
Kadınlar, bugüne kadar kendi özgürlüklerini, bedenlerini, yaşama haklarını savunmak için sokaklardaydılar...
Bir süredir ise Türkiye’nin Ortadoğulaştırılması, Araplaştırılmasına karşı sokaklardalar. Kul olmaya, tek ses yapılmaya direniyorlar.
Dün örneğin, binlerce kadın Taksim’de “Laiklik için Direneceğiz” sloganıyla yürüdü.
Bu ne demek biliyorsunuz değil mi?
“Hey arkadaş, iş dünyası, “siyasetçi” beyler, memlekette laiklik elden gitti gidiyor demek!”
Laiklik giderse ne olur onu biliyor musunuz peki?
Dur, en kısa haliyle sorayım :
Tehlikenin farkında mısınız?

Eğitimde büyük buluş! 

Eğitim bizde hep bir “hizaya getirme” üzerine.
Öğretim, zaten hiç yok. Kimsenin merak duygusu kalmadığı gibi, herhangi bir şeyi öğrenme gayreti de yok... Cumhuriyet’in kurduğu çağdaş okulları da tek tek yok ediyorlar. Proje okullar, imam hatipleşme, yetmedi şimdi de “paralı özel İngilizce sınıfları” açmışlar.
Yani şu : aynı çatı altında mesela 2-B sınıfı yetersiz İngilizce dersi görürken, 1000 TL fazladan para ödeyen velilerin çocukları 2-D sınıfında kaliteli İngilizce eğitimi alacak.
Fakat ben gerçekten şapka çıkarıyorum bu arkadaşlara.
“Adil düzen, millete hizmet, yetti bu elitler” filan diye gelip Türkiye tarihinin en büyük gelir adaletsizliğini yarattılar!
Kimin aklına gelirdi devlet okuluna kıyak sınıf uygulaması?
Ha, bu arada memlekette hâlâ 8. Sınıfa gidip okuma yazma bilmeyen çocuk var, olsun.
Öde parayı, bul hocayı uygulamasıyla ona da çare bulunur elbet!

Elektrik az bile, keselim gitsin

Hava Harp Okulu öğrencisi 500 genç iki aydır hapiste.
Aileler, mağduriyetlerini aktarmak için AKP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Yasin Aktay’a gittiklerinde şu yanıtı almışlar : “Benim çocuğum darbeci olsaydı kendi ellerimle keserdim!”
Vallahi yapar.
Ölülerin arkasından küfür kıyamet giden bir grubun kendi evladını kesmesini, bu vahşeti aklından geçirmesini hiç de imkansız bulmam.
Peki Yozgat Valisi’nin ildeki “alkollü mekanların tümünü kapatmasına” yönelik açıklamasını okudunuz mu?
“Kapattığımız mekanlarda kadınlarımızın şikayetçi olduğu, aileyi korumak maksatlı yaptık bu kapatmayı, bir bakıma elektrik verdik, herkes kendine gelsin burada.”
Elektrik vermiş, iyi mi?
Darbelere karşı evladını keserek önlem alan, aileyi korumak için içkili lokantalara gidenlere elektrik veren bir “ahlak” anlayışı...
Türkiye’yi de 14 yıldır bu kafa yönetiyor işte.
Biat edersen ödül, etmezsen elektrik, o da olmazsa doğrudan kesim!

Ebru Gündeş boşanıyormuş, iyi mi!  

Şaştım kaldım bu habere. Bana, haklarında yazdığım yazı için 10’ar bin TL’lik tazminat davası açmışlardı, karı koca, ayrı ayrı!
Gerekçe : “evlilik gibi kutsal bir müesseseyi tiraj için karalamak” idi.
Eee, ne olacak şimdi?!!

BAK KIZIM

“Tek başına mutsuz olmak, biriyle mutsuz olmaktan iyidir!” Marilyn Monroe