Türkler, gidiyor.
Bilmem farkında mısınız ama 1980’li yılların psikolojisi geri döndü.
80 Darbesi’nin ardından kıyıma uğrayan “aydın ve özgürlükçü kesim” memleketten gitmek zorunda kalmış, dünyaya, özellikle Kuzey Avrupa’ya bir beyin göçü yaşanmıştı.
Çağdaş ve nitelikli değerlerle donanmış olan “düşünce ve uygulama” gücümüzü, insan kaynağımızın bir bölümünü kaybetmiştik.
O “gidenler” bugün Nobel alanlar, yabancı üniversitelerde en değerli kürsüleri yönetenler, büyük dünya markaları yaratanlar, sanat ve bilim alanında yüzümüzü güldürenler…
Şimdi de bir benzeri yaşanıyor.
Laik mahallede aileler çocuklarını “dünya vatandaşı” olarak yetiştirmek istiyor, eğitim olanaklarını araştırıyor, gücü yeten Avrupa ya da Amerika’ya okullara gönderiyor.
Bu aralar çok seyahat ediyorum ve her seferinde havalimanlarında böyle ailelere rastlıyorum. Lise çağındaki çocukları için okul bakmaya gidiyorlar, İsviçre’ye, Almanya’ya, İngiltere’ye, Amerika’ya.
İnanın bana sadece 15 yaşında bir kızı ya da oğlanı yatılı bir yabancı okula göndermek hiç kolay bir karar değil.
Kimileri “güle güle, defolun gidin” diye hakaret edebilir.
“Ya sev, ya terk et” diye düşünebilir. “Siz zaten ecnebiydiniz, haydi yaylanın…” filan diyebilir.
Ama bütün bu sığ yaklaşımlar şu soruların yanıtlarını veremiyor: Bundan 10-15 yıl sonra hepimizin torunlarının yaşayacağı bu memleket dünyayla nasıl rekabet edecek?
Vasatın imparatorluğu nereye kadar sürecek?
En yaratıcı, en cesur gençlerimizi kaybedersek giderek karmaşıklaşan dünya düzeninde Türkiye’ye ne olacak?

Kafayı kadınlarla bozdular!


Memlekette her şey bitti, sanki başka dert tasa kalmadı, şimdi de sıra “doğum kontrolü”ne geldi.
Daha birkaç gün önce otobüste mastürbasyon rezilliği yaşanmış, aynı hafta içinde kadınlar yine boğazları kesilerek öldürülmüş, Cumhurbaşkanı çıkıyor “Müslümanlıkta doğum kontrolü yoktur” diyor.
Ne vardır peki?
Kadınları eve kapatmak mı vardır?
Küçücük yaşta okuldan alıp evlendirmek mi vardır?
Bu ülke yıllardır çocuklarına fırsat eşitliği sağlayamadı.
Eğitimde, sağlıkta; nüfusuna, vatandaşına yetemedi…
Bugün hâlâ Türkiye’de yoksulluk büyük sorun, devlet okullarımızın hali içler acısı.
Türkiye’de toplam çocuk nüfusunun yüzde 60’ı yoksul.
Şimdi bir de en az 1 milyon kadar Suriyeli çocuğa bakmak zorundayız, tümü vatandaşımız olacak.
Bu gerçekler ortadayken bir Cumhurbaşkanı’nın çıkıp “bizde doğum kontrolü yoktur” demesi korkunç büyük bir sorumsuzluk!
Türkiye’de doğum kontrolü her şeyden önce anayasal bir hak.
Kaldı ki her kadın ve her aile kaç çocuk sahibi olacağına, hangi koşullarda bu çocukları büyüteceğine kendi karar verir.
İsterseniz Reyiz, Sultan, Başgan olun, değişmez bu, karışamazsınız!
Kadınların sokaklarda katledilmesi yetmedi şimdi de merdiven altı kürtaj masalarında ölsün istiyorlar.
Son sözüm de babalara, heyyy, nerdesiniz beyler, sesiniz çıksın. Babalık hakkınız yok mu sizin, bu rezillikler karşısında edecek tek kelimeniz yok mu?

29

Saçları kazıtan, rahmini de aldırır!


Modern bir ülkeden İslam Devrimi’ne geçen, şimdi de “yeniden dünyaya açılmaya” çalışan İran’da kadınlar başörtüsü zorunluluğunu protesto etmek için saçlarını kazıtıyorlar, biliyorsunuz.
Sosyal medya hesaplarında “saçları açık” fotoğraf paylaşan 21 İranlı kadının Ahlak Polisi tarafından tutuklanması ile başladı bu hareket.
“Gizli Özgürlüğüm” isimli bir Facebook sayfasında birleşti kadınlar: “Saç yok, ahlak polisi yok !” diyorlar.
Fetva’ya gol atmak diye buna denir!
Hatta bir kadın saçlarını kazıtmakla kalmamış, erkek kıyafetleri giymeye başlamış “bir erkek kadar özgür dolaşıyorum artık İran sokaklarında” yazmış sayfasına.
Ne yapalım, biz de istediğimiz kadar çocuk yaptıktan sonra gidip rahimlerimizi mi aldıralım ????
Öyle ya, rahim yok, RTE yok !

28

Yeni dövmemi seçtim


Uzun süredir üçüncü bir dövme yaptırmak istiyordum, bir türlü karar veremiyordum. Daha önceki ikisinde olduğu gibi “nasılsa o beni bulur” diyordum. Buldu.
Internette SÖZCÜ’nün bir haberinde karşıma çıktı.
İşte bu :
Ünlü İranlı aktris Taraneh Aliddosti’nin kolundaki bu dövmeye bayıldım. Kadın gücünü temsil eden bu deseni sonbaharda yaptıracağım.
Sizce de güzel değil mi?

Bak aşk diyorum, yanaş diyorum…


Sertab’ın son şarkısının sözleri:
Kendime bir daha şans diliyorum,
Mutluluk istiyor, aşk istiyorum,
Bak aşk diyorum, yanaş diyorum
Kime diyorum!
Bayıldım. Hem sözlere, hem şarkıya.
Haydi yaz gelsin, bu şarkıyla Ege’nin güzelim sahillerinde dolanalım.
Şarkıyı (kendilerini bilirler) tüm kız kardeşlerime gönderiyorum!
Ama bir de sorum var, bu şarkı neden Spotify’de yok?

BAK KIZIM


“Gözlerini kapamalısın…
Başka türlü hiçbir şeyi göremezsin.” #AlisHarikalarDiyarında