Diyelim ki, memleketten memnun değildik.
Diyelim ki, yeni bir Türkiye istiyorduk.
Hatta, diyelim ki bu yeni ülkeyi o kadar çok istiyorduk, kendimize o kadar inanıyorduk ki, 80 milyonun kaderini değiştirmek için çılgınca bir cesaret göstererek, eski ülkeyi yıktık….
Ve şimdi yenisini yapacağız, hep hayalini kurduğumuz, o mutlu, o muhteşem yeni ülkeyi.
İşte “bu arkadaşlarla” ayrıldığımız nokta, Cumhurbaşkanı’nın “bunlarrrrr” dediği kavşak tam burasıdır.
“Bunlar”; modernizmle kavgasını bitirmiş, kız ve erkeklerin aynı sıralarda ders gördüğü, din dersini seçmeli veren, 21. yüzyılda çocuklarımıza rekabet olanağı sağlayan bir eğitim istiyor...
Onlar; kız ve erkek çocuklar ayrı, sadece Sünni, erkek ve Müslüman bakış açısıyla donanmış, en iyi ihtimalle bir belediyede tanıdık, eş, dost aracılığı ile işe koyacakları çocuklar yetiştirecek bir eğitim.
“Bunlar”; doğayı, canlı yaşamı önceleyen, yeni teknolojilerin sunduğu olanaklarla düzenlenmiş, sosyal devletin garantisi altında bir kalkınma ve refahta hakça paylaşım istiyor…
Onlar; hoyratça kentleri yok eden, sadece kendi seçmenine yönelik, iş dünyasının biat edip hizaya geldiği bir ekonomi.
“Bunlar”; diplomasi diliyle gelişen, her ülkenin sınırlarına saygılı, Türkiye’nin çıkarlarını koruyacak mesafede bir barış anlayışı içeren dış politika gerekir diyor…
Onlar; kendini dev aynasında gören, her şeye ve herkese ayar verdiğini zanneden, savaşmaktan yana bir dünyayla ilişkiler ağı istiyor.
“Bunlar”; her şeyin Meclis’te açıkça konuşulup tartışıldığı, şeffaf, hesap verebilir bir çoğulcu parlamenter sistem istiyor…
Onlar; bir adamın iki dudağı arasında, onun her dediğini alkışladıkça güçlenen, güçlendikçe keskinleşen “her şeye hakim” bir başkanlık düzeni.
Ülkeyi yıkalım, tamam ! (yıkıldı zaten…)
Peki ya sonra?
Hangi Türkiye gerçek olacak?


TARIK AKAN’I KÖLN’DE ANMA GECESİ


Almanya’nın çeşitli kentlerindeki turnelerinden trenle, can dostlarını anmak için gelen Fazıl Say ve Genco Erkal, hepimize her zaman umut veren gülümsemesiyle Zülfü Livaneli, zarafetiyle Ataol Behramoğlu ve içimizi coşturan çocuk heyecanlarıyla Sunay Akın, sanatın hamisi Zeynep Oral, hepimiz, Köln’de buluştuk.
Ev sahiplerimiz Nazım Hikmet Derneği Başkanı Rutkay Aziz, Köln Derneği Başkanı Günay Çapan ve Köln Cumhuriyet Platformu üyeleri gecenin kusursuz geçmesi için koşturuyorlardı.
Köln Üniversitesi’nin Tarık Akan Anma gecesi için tahsis ettiği 2000 kişilik salonda tek sandalye bile boş değildi!
Gazeteci – Yapımcı Nebil Özgentürk’ün organizasyonunu ve sunuculuğunu üstlendiği geceyi hepimiz gözyaşları içinde izledik.
Uzun süredir bu kadar sahici, bu kadar içten, bu kadar yüksek duygularla dolu bir gece yaşamamıştım….
Tarık Akan belgeseliyle başlayan anma, piyanoda Fazıl Say’ın büyülü parmakları ve eşsiz bir koronun seslendirdiği “Yiğidim Aslanım” şarkısıyla bitti.


GECEDEN ÖZEL NOTLAR :


- Tarık Akan’ın hayat arkadaşı Acun Günay, otele doğru yürürken, Sunay Akın’a şöyle dedi “Ben ‘ocağı sönmek’ deyimini şimdi anladım, gecelerdir evde hiç yakmadım ocağımı, mutfağa girmek bile gelmiyor içimden….”
- Çocukları Özlem ve Özgür İregül de babalarının belgeselini, anıları hatırlayarak izlediler. Özgür, babasıyla ilgili ilk kez konuştu : “Babamı tek bir şeyle tanımlamak gerekirse, insan sevgisiyle tanımlamak gerekir. O herkesi ve her şeyi hiçbir ayrım yapmadan severdi…”
- Köln Üniversitesi adına kürsüye gelenlerden biri, 21 dil konuşan, akademisyen Hüseyin Erdem’di. Erdem, “Anadolu Humanizmasını” anlatırken, tüm salon sessizce düşünüyorduk, sahi, nereye gitti o humanizma ?
- Ataol Behramoğlu en güzel şiirlerinden birini seslendirdi gecede, yine tüm salon gözyaşlarıyla dinledik : “Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum, zinciri altında kımıldayan, bitecek sanıldığı yerde başlayan !”
- Anma gecesinde izlediğimiz, “Bir Cumhuriyet Sevdalısı Tarık Akan” belgeselinde, Tarık Akan şöyle diyordu :
“Hiçbir zaman devletime aykırı ve ters gelen hiçbir şey yapmadım. Devlete karşı olunamaz. Devlete karşı olmak demek terörist demektir. Sisteme karşı olabilirsin. Sisteme bir sanatçı olarak nasıl karşı olabilirsin, sanatçı tavrınla karşı olabilirsin.”


Bak kızım


Ne kadar çok insanı seversek, asıl sevdiğimiz bir tek kişiyi de o kadar kuvvetli severiz. Aşk dağıldıkça azalmaz... #SabahattinAli