Günaydın ey okur.
Bugün, hepimizi ezip geçen, acı hatıralar bırakan 2016’yı nihayet uğurluyoruz.
Hele son altı ay, kasvetin üzerimize çöktüğü, nefes bile alamaz olduğumuz günleri yaşadık…
Görünen o ki, 2017 de kolay bir yıl olmayacak.
Ama yine de, hiç değilse bugün, yeni bir başlangıcın umuduna bırak kendini…
Kahkahalarımızı, neşemizi, kardeşliğimizi, hayallerimizi elimizden alan bu korkunç döneme inat, bugün sevdiklerine sarıl.
Yaşamın gücüne ve iyiliğine inan.
Gönlünce kutla yeni yılın gelişini.
Bu topraklarda yıllardır olduğu gibi, kuruyemişini, tavuğunu, pilavını koy masana.
En sevdiğin şarkılarını aç.
Doldur bir kadeh rakını ya da bir bardak çayını, artık hangisi uyarsa sana.
Uzaktakilere, sevdiklerine bir telefon aç.
Bir çift çorap, bir renkli havlu, bir kitap, artık neyse gücüne, gönlüne göre, armağanlarını dağıt.
Çocukları sevindir. İzin ver, içlerindeki coşkuyu yaşasınlar.
Sen de yaşa!
Ağlayacaksan da, paylaş gözyaşlarını.
Sadece öfkeye yer olmasın yeni yıl masanda.
İçine o kini, intikamı, nefreti sokmaya çalışanlara kapat gönlünü, gözünü.
Tek bir gün…
Sadece bugün.
Yeni bir yılın hayallerine dal…
Ve unutma, her kötülüğün bir sonu var.
Mutlu seneler ey güzel okur.

Türkiye rüyası


Bu lafı ilk Amerikalılar söyledi dünyaya, fırsat eşitliği ve özgürlükleri anlatan bir söz: “Amerikan rüyası.”
Amerikan rüyası krizde…
Özgürlük Heykeli’ni diken bir ülkede, hem özgürlükler tartışılır hale geldi, hem de yoksulluk büyük sorun.
Bizim de bir rüyamız vardı.
“Demokratik, laik bir hukuk devleti, vatandaşlarını onurlandıran bir cumhuriyet yönetimi…”
Biz de bu rüyayı bıraktık, bir kabusu yaşıyoruz yıllardır!
Türkiye ‘idealizmini’ kaybetti, ‘hedefler ülkesine’ dönüştü.
Para, rant ve betonun ülkesi oldu.
Dilerim 2017 ‘Türkiye rüyası’nı hatırladığımız bir yıl olur.

‘Behzat Ç.’ başlamayacak mı?


2017’de heyecanla beklediğimiz TV projelerinden biri ‘Behzat Ç.’
Bizzat oyuncusu Erdal Beşikçioğlu, CNN TÜRK ekranında dizinin yeniden başlayacağını söylemişti.
Derken aynı gün dizinin yazarı Emrah Serbes’in tweet’lerini okuduk. Diyor ki:
“Behzat Ç. ne oldu? Senaryoyu yazdım, bütün oyuncular hazır. Birileri bana da bir açıklama yaparsa sevineceğim. Korkuyor musunuz?”
Valla ben de bilmek istiyorum, artık dizilerden de mi korkuyorsunuz?
Hazır Erdal Beşikçioğlu’nu anmışken, muhteşem bir rejiyle sahnede devleştiği oyunu ‘Tüy Kalemler’ İstanbul’da Unique Hall sahnesinde devam ediyor, biliyorsunuz.
Tüm tabuları yıkan, sarsıcı bir yazarın, Marquis de Sade’ın yaşam hikayesini anlatıyor oyun.
Aslında yıllar önce yazılmış bir metin, fakat bugüne nasıl da uyuyor. Baksanıza, işte Marquis’nin iki unutulmaz cümlesi:
“İnançların bu kadar kırılgan mı ki benimkiler karşısında ayakta kalamıyor? Tanrın, o kadar mı hayal ürünü ki benim şeytanım onun eksikliğini bu denli açığa vurabiliyor? Ne kadar acı!
Bir ateist kutsal değerlere saygısızlık edemez. Kitabında böyle bir şey yazmaz. Kutsal olana saygısızlık sofuların uzmanlık alanıdır.”

2016’da en çok kimi okudum?


Her sabah onlarca köşe yazısı okuyorum. Hatta bazılarını uykusuz gecelerimde saat 03.00 civarı okuduğum bile oluyor.
Gündeme göre değişse de, ‘gerçeğe’ ulaşmak için hiç atlamadan okuduklarım var. İşte benim yazar listem:
1. Sözcü yazarları (o malum zaten)
2. Ahmet Takan - Yeniçağ
3. Özgür Mumcu - Cumhuriyet (çok tatlı bir mizahı var)
4. Mine Söğüt - Cumhuriyet (bayılıyorum yazılarına)
5. Metin Münir - t24 (öyle hoş anlatıyor ki hayatı…)

Bak Kızım;


“Her şey biterken, en çok pişmanlık duyduğumuz, hiç denemediklerimiz…”