Eski Türkiye’nin sonuna geldik. 14 yıldır memleketi yöneten kadro “bitmez” denen Cumhuriyet Türkiyesi’ni bitirdi.
Ordusu, ekonomisi, toplumsal barış ve kardeşlik duygusu tarumar edilmiş, gönülleri ve yaşamları paramparça bir insanlar topluluğu var artık.
Erken seçim, derken başkanlık da gelecek öyle anlaşılıyor...
Ama bu böyle gitmez. Hayat hep ileri akar. Gün gelecek bu zulüm, bu ihanet sona erecek ve bir enkazla baş başa kalacağız.
Peki o zaman gerçek Yeni Türkiye’yi kim kuracak?
Söyleyeyim.
Bu vahşi, ağzından köpükler akarak herkese hakaret eden trollerin “defolup gidin” dediği insanlar... Yani, bugünlerde Türkiye’yi terk eden Türkler. Dünyanın dört bir köşesine yayılmış, çalışkan, eğitimli, vatansever Türk Diasporası.
Ben onları gördüm, tanıdım.
Son iki yıldır özellikle çok seyahat ediyorum. Ve gittiğim her ülkede, son bir yıldır artan bir biçimde, her yerde “Türkleri” görüyorum.
Profesör, doktor, bilim insanı, girişimci, şirket sahibi, gazeteci, kuaför, mimar, modacı, tekniker, bankacı, hatta siyasetçi... Aklınıza hangi meslek gelirse, her yerde Türkler var.
Türkiye, son 14 yıldır eğitimli, modern, çalışkan insanlarını cezalandırdı. Veriler gösteriyor, en büyük işsizlik bu nitelikteki insanlar arasında, liyakat ( yani işi uzmanına vermek ) tamamen bitmiş durumda.
Türk Diasporası, işte bu gerçekler üzerinden yükseliyor. Gidiyor ve Türkiye için çalışmaya devam ediyorlar. Türkiye’yi gururlandıracak işler yapıyorlar, Amerika’da öyle insanlarla tanıştım ki, pek yakında dünyanın en değerli işlerinde Türkler olacak.
Ama Türkiye’yi hiç unutmuyorlar.
Bulundukları noktadan, ait oldukları ülkede olup bitenleri gözyaşlarıyla izliyorlar.
Ve gün gelecek, bu 14 yılı bize yaşatan kadrolar gittiğinde, geri dönecekler...
Yarım kalan Türkiye rüyasını tamamlamak için...
Gerçek Yeni Türkiye’yi kurmak için...
Bir büyük fikri, demokratik, çağdaş, laik Türkiye Cumhuriyeti’ni onurlandırmak için...
Bizim yapamadığımızı yapmak, sonraki nesillere gurur duyacakları, özgür, eşit ve kardeşçe yaşayacakları bir ülke bırakmak için....

Bir sonraki başbakan...


Kimse “Başgan”ı merak etmiyor. O belli. Tanıyoruz onu, yaptıklarını, yapacaklarını biliyoruz.
Asıl hepimizin merak ettiği yukarıda tarif ettiğim 21. Yüzyıl Türkiye’sini yönetecek olan kişi.
Bize heyecan verecek, camları kapıları açıp, içeride ve dışarıda yaratıcı düşünce, özgürlük ve barış rüzgarları estirecek olan kişi.
Hepimize bir rahat nefes aldıracak, üzerimizden yılların harabiyetini silip atacak insan.
Bir kadın, ya da bir erkek, bilmiyorum.
Ama geçtiğimiz hafta Washington DC’de sohbet ettiğim dostum Cüneyt Özdemir şöyle dedi “Bence bir sonraki Başbakan yurtdışından bir Türk olacak...”
Olur mu olur ! Ve hatta, neden olmasın?

Fetullah Gülen “unutulmak” istiyormuş


Amerikan’ın saygın haber dergisi The New Yorker geçen hafta çok kapsamlı bir 15 Temmuz ve Fetullah Gülen dosyası yayınladı.
Gazeteci Dexter Filkins gerçekten çok detaylı, çok dikkatli bir iş çıkarmış. Merak edenler tamamını internet ortamında bulup okuyabilir.
Benim dosyada en çok ilgimi çeken iki bölüm oldu. Biri, Fetullah Gülen’in yıllardır Amerika’da yaşamasına rağmen tek kelime İngilizce bilmemesi! Onca yıldır hiç İngilizce öğrenmemiş Gülen, şaşırdım doğrusu.
İkinci bölüm ise The New Yorker’daki dosyayı yazan Filkins’in 2014 yılında kendisiyle yaptığı bir röportajda sorduğu “nasıl hatırlanmak istiyorsunuz?” sorusuna verdiği yanıt.
Şöyle diyor Gülen “Size garip gelebilir, ama ben hatırlanmak değil, unutulmak isterim. Mezarım hiç bilinmesin, yapayalnız öleyim, o kadar ki insanlar öldüğümü bile fark etmesin, hatta bir cenazem olmasın. Ben kimse beni hatırlamasın isterim.”

BAK KIZIM


Gerçekten istediğin hiçbir şeyden vazgeçme!
Beklemek zordur, ama pişmanlık çok daha zor.