2016’da dünya politikasında tüm dengeleri belirleyen ülke Suriye oldu.
Yılın bu son günlerinde bile, hem bölgeden gelen şehit haberleri, hem de bir doğrulanıp bir yalanlanan ateşkes anlaşmalarıyla yine Suriye konuşuyoruz.
Suriye, dünya tarihinin en kalabalık, en dramatik göçmen krizinin de kaynağı…
Bugün Türkiye’de 3 milyona yakın Suriyeli mülteci yaşıyor.
Bu rakamla birlikte, aldığımız mülteci sayısı   Türkiye nüfusunun yüzde 3’üne ulaştı.
Artık her gün onlarla iç içeyiz.
En çok da en çaresiz, en iç acıtıcı hallerine tanık oluyoruz.
Peki Türkiye “pazarlık” için aldığı bu insanların ülkeye uyum süreçleri için ne yapıyor ?

******
İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü verilerine göre, Türkiye'de yaşayan Suriyeli sığınmacıların 1 milyon 322 bin 187'sini 18 yaşın altındaki çocuklar oluşturuyor.
Üstelik bu çocukların yüzde 20’si de 0-4 yaş aralığında, o kadar küçük !
Ülkemizdeki Suriyeli çocuklar, dilini bilmedikleri, kültürünü anlamadıkları bir ülkede yaşam mücadelesi veriyor.
Mültecilerle ilgili son araştırmaya göre ülkemizdeki Suriyelilerin yüzde 85’i kampların dışında yaşıyor ve yüzde 85’i Türkiye’yi terk etmeyi düşünmüyor.
Ve bir son veri : 5 yılda Türkiye’de doğan Suriyeli bebek sayısı 200 bin !
Bu ne demek biliyorsunuz değil mi ?
Çok uzak olmayan bir tarihte, Türkiye’nin nüfus dengesi dramatik bir biçimde değişecek ve sosyolojik olarak çok derin uyum sorunları yaşayacağız demek…
Ne yazık ki bütün Meclis, bütün medya, hatta bütün ülke işi gücü bırakmış, bir sabit fikir olarak sadece “Başkanlık” ile uğraştığı için, bunları düşünen yok.
Ortada bir “strateji, bir uyum planı” filan da yok…
Varsa yoksa “sınır kapılarını açtım açıyorum” tehditi !

********
İşte tam bunları düşünüp bir “endişeli modern” olarak yine fena halde endişelenirken, müthiş bir haber okudum.
Buyrun :
“Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak, Türkiye’de yaşayan Suriyelilerle ilgili Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan talimat aldıklarını; kendilerine beş başlıkta görev verildiğini söyledi.
Bir; bu insanların tamamına Türkçe öğreteceğiz. İki, Arapça öğreteceğiz. Üç, efendimize vahyolunan ve efendimizin fiilen yaşayarak öğrettiği dini öğreteceğiz. Dördüncüsü, bunlara meslek öğreteceğiz. Beşincisi, en önemlisi, bizim milli değerlerimize, insani değerlerimize, dünyanın muhtaç olduğu bu değerlere uygun nesil olacaklar. Yani milli benliğimize, ortak değerlerimize, insani değerlere uygun bir politika…”
Yaaa, meğer çalışıyormuş adamlar !
Durun, daha bitmedi.
Başbakan Yardımcısı Kaynak, bir de müjde vermiş.
“Suriyeli sığınmacıların 900 bine yakınının eğitim çağında olduğunu vurgulayan Kaynak, bunların 5 bininin yetim olduğunu belirtti: “Bu büyük nüfusun 10 sene sonra eğittiğiniz, donattığınız, bir gelecek ufku çizdiğiniz durumda Türkiye’ye hangi katkıyı vereceğini düşünün !”
Ben düşünmek bile istemiyorum ama…
Arkadaşlar yine “çok büyük düşünmüş” !

Defacto, Heberler, Stolk !


Bir zamanlar Türkiye’de şahane siyasi hiciv programları vardı. ( inanmazsınız ama vardı ! )
Siyasi gündemimizle dalga geçebildiğimiz, gülüp eğlendiğimiz, sonra da düşünebildiğimiz günlerde…
Defacto, olağanüstü yetenekli bir tiyatro sanatçısı olan Berkun Oya’nın CNNTURK ekranındaki şovuydu.
( Berkun Oya nerde bilen var mı arkadaşlar ? )
Heberler, Gezi Döneminde alenen hedef gösterilip, hayatına kastedilen oyuncu Memet Ali Alabora’nın da içinde yer aldığı, Levent Kazak’ın unutulmaz yapımıydı.
Artık TV’lerde böyle programlar yok. Gülmek de yasak zaten… ( değilse de halimiz kalmadı gülmeye )
Fakat işte hayat bir yolunu buluyor.
Şimdi de Stolk var !
İzliyor musunuz bilmiyorum, Stolk siyasi hiciv yapılan bir Facebook sayfası. Videolar şahane !
Bence bir bakın.
Çok daraldığınızda bir nefes almak için…

Bak Kızım;


Ya zaman da bize bırakıyorsa… ?