Bu hafta biraz değişiklik olsun dedim. Aşktan bahsedeyim.
Yılbaşına sadece iki hafta kaldı. Eminim birçoğumuzun yeni yıl dilekleri arasında güzel bir aşk yaşamak vardır.
Aşk kelimesi Arapça ‘Aşaka’ kelimesinden türemiş. Aşaka sarmaşık demekmiş. Âşıkların sarmaşıklar gibi birbirlerine yapışarak yaşamak istemelerinden dolayı bu ismi almış olabilir.
Ben hep ‘‘Aşık olmak bana yaramıyor, aptallaşıyorum, sanki beynim duruyor’’ derdim.
Meğer doğruymuş!
O içimizde fırtınalar koparan, sanki o kişi olmazsa yaşayamayacakmış gibi hissettiğimiz duygular aslında hormonlarımızın vücudumuz üzerinde yarattığı etkilerden başka bir şey değilmiş meğerse…

*  *  *
Hani sevgiliyi görünce gözlerimizin içi güler, içimiz ısınır, kalbimiz daha bir hızlı atar ya!
Sorumlusu ‘feniletilamin’!
Beynimizin salgıladığı bir kimyasal…
Ayrıca her şeyin iyi olduğu duygusuna yol açıyormuş…
Ülkemizde bir grup insanda bu hormon fazla salgılanıyor olsa gerek. Ülke kan ağlıyor, sanki her şey yolundaymış gibi davranıyorlar.
Hani sabahtan akşama sürekli onu düşünüp, yerinizde duramaz, yemek yiyemez, uyuyamazsınız ya!
Dopamin!
Aslında bu bölüm iyi tabii ki… Doğal kilo kontrolü sağlıyor.
Ancak âşık olunca salgılanması artan bu kimyasal, şizofrenlerde de aynı miktarda bulunmaktaymış!
Yani âşık insan bir nevi şizofren olmakta… Sezen Aksu’nun ‘İkili Delilik’ şarkısı daha bir anlam kazandı şimdi.
Aşk, insan beyninde muhakeme ve yargılama yapan bölümleri de etkisiz hale getiriyormuş.
Âşık olan kişiler, sevdiklerine karşı muhakeme yeteneğini kaybediyorlarmış ve âşık olunan kişinin olumsuzlukları bu sebepten görülemiyormuş!

shutterstock_361604267

*  *  *

İşte ben!
Çok şükür bu sadece bana mahsus bir sakatlık değilmiş… Boşuna ‘Aşkın gözü kör’ dememişler. Gerçekten insanı kör ediyormuş.
Beynin ‘zihin teorisi’ olarak adlandırılan ve başkalarıyla farklılıklarını ortaya koyan mekanizması da âşık olunca devreden çıkıyormuş.
Bu nedenle kişiler âşık oldukları kişiyle kendi aralarında bir ayrım yapamıyor ve onu da kendisi gibi görüyormuş.
İşte “ruh ikizi” dediğimiz şey de sadece hormonlardan ibaretmiş.
En çok da ‘oksitoksin’ hormonunu sevdim.
Tekeşliliğin sebebi… Eşine sadakat duygusunu getiriyor.
Bu güne kadar sadık olamadıkları için hep erkekleri suçladık! Meğer suçlu oksitoksin eksikliğiymiş. Yine yırttılar!
Eğer aşk acısı çekiyorsanız bu hormonların salgılanması 6 ay ile 3 yıl arasında azalıyormuş.
Yani biraz sabır. Hepsi geçiyor!

*  *  *

Bana sorarsanız âşık olmak çok güzel. Ben bütün yan etkilerine razıyım.
İnsan gerçekten başka bir dünyadaymış gibi yaşıyor. Fiziksel hastalıklarınız bile iyileşiyor. Her şeyden önce ruhunuz doyuyor.
Aşktan öte ne var derseniz özgürlük derim. Eğer aşkınız özgürlüğünüze engelse buna değmez.
Sevgiden vazgeçilir, ama özgürlük feda edilemez.
‘‘Aşk uğrunda gerekirse hayatımı veririm. Fakat özgürlüğüm uğrunda aşkımı da feda ederim’’ demiş ünlü Fransız yazar Victor Hugo.
Algılarımızın azaldığı, birçok şeyi yanlış yorumladığımız, hatta yorumlayamadığımız, adeta bir aşk sersemliği yaşadığımız ülkemizde umarım bunları tetikleyen kimyasallar azalır da milletçe bu şizofreni halinden kurtuluruz.
Biz her zaman özgürlüğü aşka tercih etmiş bir milletiz. Eminim sonunda milletçe uyanıp gerçekleri göreceğiz!