Yeni okul dönemiyle ilkokul öğrencilerinin, bizim “el yazısı” dediğimiz asıl adı “bitişik eğik yazı” olan yazım stiliyle savaşı başladı.
Öğrenciler ilköğretim 1’inci sınıftan itibaren 4’üncü sınıfın sonuna kadar bu şekilde yazmaya zorlanıyorlar, kitap harfleri kullanmaları yasak. Neden acaba?
Bu çocuklar okul dışında kitaplarda, televizyonda, tabelalarda, hikâyelerde, kısacası her yerde dik yazı olan kitap harflerini görüyorlar.
Evet bitişik eğik yazı birçok ülkede kullanılıyor ama faydalı olup olmadığı halen tartışma konusu!
Bizde ise faydasından ziyade sadece Avrupa Birliği’ne hoş görünebilmek için müfredata konulan bu dayatma, yurt dışındaki eğitim sistemleriyle alakası olmayan bir sistemde, “Şahin” marka arabaya “Mercedes” amblemi takmak gibi son derece abesle iştigaldir.

* * *

İlkokula başlamış çocuklara 4 yıl eziyet edildikten ve kendi yazısını dahi okuyamayan bir nesil yetiştirdikten sonra bu çocuklar TEOG (Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi) denilen sınava yönelik hazırlanmaya başlıyorlar.
Tek satır yazı yazmadan dik yazı karakterleriyle hazırlanmış test kitaplarında sadece şıklar arasında seçim yapıp doğru şıkkı yuvarlamak üzere eğitiliyorlar. Bu neredeyse üniversiteye kadar böyle gidiyor.
Sonuç; satırbaşı nedir bilmeyen, noktalama işaretlerinden bihaber, okumaktan ve yazmaktan hoşlanmayan, bir konu hakkında doğru dürüst bir kompozisyon dahi yazamayan nesiller.
Sadece konu yazı yazmaktan ibaret olsa neyse! Yeterince okumamaktan dolayı düşüncelerini organize edip sunmayı bilemeyen, kendini doğru dürüst ifade edemeyen çocuklar yetişiyor.

* * *

El yazısını bilmenin zararı yok tabii.
Eskiden olduğu gibi güzel yazı dersleri konulabilir.
Çocuğun okula gitmesindeki amaç eğitim ve öğretim değil midir? Yazı sadece bunun için bir araçtır. Aracı amaç haline getirmek şekilcilik değildir de nedir?
Çocuğun yazı stilinden ziyade o yazıyla neyi nasıl yazdığı, düşüncelerini nasıl ifade ettiği önemlidir. Rahat ettiği sistemle yazı yazmak çocuklarımızın hakkıdır. Biz içeriğine bakalım.

* * *

Çocuklarımızı araştıran düşünen ve sorgulayan kişiler olarak yetiştirelim ki, büyüdüklerinde Burdur İl Milli Eğitim Müdürü Mahmut Bayram gibi olmasınlar;
“Bir kadın evinden süslenip çıkıp evine dönene kadar kaç erkeğin şehvetini tahrik etmişse o kadar erkekle zina yapmış gibidir” demesinler!
Bu, böyle bir sisteminden geçip, okul bitirip de eğitim alamamış, cahil kalmış kişilere güzel bir örnek.
İlkokula yeni başlamış çocuklarımız için temel endişemiz yazısının güzelliği ya da hızı değil, yazı yazmayı ve okumayı sevmesi olmalı.
Veliler de bilinçli olmazsa bu sistem böyle Dingo’nun ahırı gibi sürer gider.

Öpüşmeyelim!

Sonbaharın olmazsa olmazı üst solunum rahatsızlıkları...
Burnum akmadan geçirdiğim bir sonbahar hatırlamıyorum maalesef!
Üzerinize afiyet bir haftadır da sürünüyorum. Zaten mikroplar kol geziyor, bir de ‘Merhaba, naber?’ mucuk, mucuk ... ‘Hadi
Allahaısmarladık...” mucuk, mucuk... Derken salgın...
Bari kış aylarında öpüşmeyelim, sözlü selamlaşalım...
Bu âdeti yaz aylarına saklayalım!