Benim gibi 80’li yıllarda ilk gençliğini yaşamış olanlar çok iyi bilir. O zamanlar yazlık modası vardı.
Yaz gelince pılımızı pırtımızı toplayıp yazlığa taşınırdık; ta ki okullar açılıncaya kadar. En gözde yerlerden biri de Kumburgaz’dı.
Bizim yazlık da Silivri’deydi. Bütün çocukluğumuz ve ilk gençlik yıllarımız orada geçti. Hâlâ da yazın bir bölümünü orada geçiriyorum.
Site sakinleri neredeyse 3 nesildir birbirlerini tanıyorlar. Birçok arkadaşımız burada arkadaşlık kurdukları kişilerle hayatlarını birleştirdiler.
Biz buraya geldiğimizde çocuktuk, şimdi bizim çocuklarımız oldu hâlâ buradayız.
Çocuklarımızın güven içinde rahatça dolaşıp birbirlerinin evine girip, su içip, yemek yedikleri; Herkesin birbirinin ana babasını, hatta sülalesini tanıdığı bir yer burası.
Çocuklarımız bütün kış yazlık hayaliyle yaşıyor ama değiyor. Sabahtan akşama sokakta diledikleri gibi koşturup, oyun oynuyorlar.
Tabii her küçük yerde olduğu gibi dedikodu eksik değil. O da işin tuzu biberi. Böyle yerlerde dedikodu olmazsa hayat olmaz!
Buradan bana bu yazının ilham kaynağı olan Nilgün Toktaş arkadaşıma bir göz kırpan smiley (tebessüm) yollamak istiyorum ;)

* * *

Neyse çok ballandıra ballandıra anlattım. Geçen akşam sitenin sahilinde her zamanki gibi toplandık kahve, sohbet derken...
Aa bir baktım etrafımda herkes kendi cep telefonunda boğulmuş sanki. Hepimiz bir aradayız ancak hepimiz ayrı diyarlardayız. Nedir bu cep telefonunda kaybolma hali?
Hani millet ergenlere takılıyor ya ‘bırakın şu telefonları artık’ diye. Kimse kendini görmüyor.
Zannedersiniz herkes telefonla önemli bir iş hallediyor.
Yok efendim inanmayın. Kimi ‘Kelimelik’ oynuyor. Kimi Instagram, facebook hesaplarından diğerleri ne yapıyor diye bakıyor.
Akıllı telefonlara öyle çok alışıp kendimizi kaptırmışız ki hayatın gerçeği varken bile sanalını yaşamayı tercih eder olmuşuz. Adab-ı muaşeret kuralı arkadaşlar! Lütfen topluluk içerisinde telefon kullanımını sınırlı tutalım.

4

Selfie modası

Bir de şu resim çekip (selfie) koyma fırtınası. Evet çok eleştiriliyor, bazıları bunu diğerlerine nispet yapıp, mesaj vermek için kullanıp abartıyor olsa da aslında eğlenceli bir şey.
Kaç kişi beğendi, kaç kişi yorum yaptı... Hadi kahveleri de çekip koyalım derken hepimiz iyi birer fotoğrafçı olma yolunda ilerliyoruz.
Hatta bazı arkadaşlarımız diğerlerinin paylaştıkları yazı ve resimlerden kişilik analizleri ve hayat hikayeler, okuma konusunda öyle uzmanlaştı ki; değme psikologlara taş çıkarıyorlar.
Ama her şey gibi bunun da ayarını kaçırmamak lazım.
İnternette gördüğüm, fotoğrafçısının kim olduğunu bilmediğim bir resim (selfie) beni öyle çok etkiledi ki sizinle de paylaşmak istedim.
Resme bir bakın. Sizce de çok şey anlatmıyor mu?