Bir 19 Mayıs daha geçti ama sanki bu defa daha bir farklıydı. Daha da özeldi. Hani bir çocuğa bir şeyi yasaklarsın da daha kıymetli hale gelir ya öyle.
Sadece şunu söylemek istiyorum AKP iktidara geldiğinde birçok arkadaşım bana “Bak hiçbir şey değişmedi, gördün mü” demişlerdi.
Şimdi ben onlara diyorum ki ‘’Öyle çok şey değişti ki!’’
Özgürlüğümüzü, cumhuriyet oluşumuzu kutlamak bile bir zulme dönüştü. Türküm demek bile ayıplanır oldu. Milli bayramlarımızı kutlamak, bu en değerli günlerimizde Ata’mızın kabrini ziyaret etmek çeşitli bahanelerle yasaklanır hale geldi.
Gördünüz mü?!
Ama kim ne derse desin, ne isterlerse yapsınlar... İstedikleri kadar değerlerimizi, milliyetçiliğimizi, bayramlarımızı unutturmaya çalışsınlar...
İstedikleri kadar yerlerine uyduruk yeni kutlu günler, kutlanacak sözde zaferler koymaya çalışsınlar...
Atatürk’ün gerçek çocukları ne onu, ne de onun bize verdiği değerleri unutmayacak. Bu binlerce şehidin kanıyla kazanılmış güzel vatanın kıymetini bilip heba olmasına izin vermeyecek.

16

Ayrıca kimse heveslenip hayal kurmasın! Türkiye Cumhuriyeti’nde Atatürk’ten başka kimsenin Anıtkabir’i olmayacak...
Bu ülkede Atatürk’ün bize hediye ettiği bayramlardan başka milli bayram kutlanmayacak.
Kimse de onun gibi minnetle, sevgiyle, saygıyla, gözyaşlarıyla anılmayacak.
Türk olduğumuzu söylerken asla utanmayacağız. Bayramlarımızı Atatürk’ü asla unutmayıp unutturmayacağız.
Buna kimsenin gücü yetmeyecek!

Umrede selfie...


Ay bu umreye gidenlerin selfie sevdasından gına geldi. Neredeyse sırf resim çekip sosyal medyada paylaşmak için gittiklerini düşüneceğim.
Bana bu çok tuhaf geliyor doğrusu.
Lüks otellerde çekilmiş resimler... Fonda Kâbe manzarası.
Bence bazı şeyler eğer kutsalsa ona göre davranılmalı. Gösteriş için kullanılması tuhaf kaçıyor biraz.
Cenazede tabutla resim çektirilmesi gibi. Yada mezar başında dua ederken resim çekip Facebook’a konulması gibi.
İman ve Allah sevgisi insanın içinde yaşadığı kutsal duygulardır. İhtiyacı olanlara yapılan yardımlara benzer; gizli oldukları sürece değerleri artar.
Gösteriş için yapılan ibadet de, yardımlar da makbul sayılmaz. Ayrıca atalarımız ne demiş ‘’İmanın ve paranın kimde olduğu belli olmaz’’ Çok seviyorum atasözlerini. Hiç boş çıkmıyorlar.
Yapılan bir ibadeti resim çekerek millete göstermek, maaşı alınca ‘’Bak bu ay ne kadar çok kazandım’’ diye paralarla selfie yapmak kadar absürt bence.
‘’Bak ne kadar müminim. Allah’ı ne çok seviyorum’’ der gibi.
Bununla ancak insanları kandırabilirsiniz. Ama zaten amacınız buysa şunu da söyleyeyim ancak saftirik olanları.

Hiç imam eriği yediniz mi?


TÜBİTAK yani Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu 1963 yılında Cemal Gürsel tarafından kuruldu.
Türkiye’de bilim ve teknolojiyi teşvik etme, yönlendirme ve gençler arasında yaygınlaştırmayı amaçlayan bir kurumdu.
Tabii her şey gibi o da değişti.
En son Ankara Hayvanat Bahçesi Müdürü Mustafa Sancar, TÜBİTAK başkan yardımcılığına getirilince bayağı adından söz ettirmişti.
Ama Allah’tan Mustafa Sancar’ın imam hatip lisesi mezunu olduğunu öğrenince bir nefes aldık. Bir bilim yuvasından, diğerine. Ayrıca kendisi Ankara Belediyesi’nde görev yapmış, ‘İslam Dergisi’, ‘Deniz Feneri Dergisi’ gibi son derece bilimsel dergilerde editörlük yapmış.
E yöneticiler böyle olunca TÜBİTAK da bilimde sınır tanımaz hale gelmiş doğal olarak.
‘’Bir selam da bizden size selamünaleyküm’’, ‘’Tillo evliyaların kerametleri’’ projelerinden sonra en son ‘’Papaz eriğini imam eriğine çevirme’’ adlı projesiyle bilime ne kadar önem verdiğini bir kez daha kanıtladı.
Oysa geçtiğimiz yıl İstanbul Özel MEF Lisesi 12. Sınıf öğrencisi İlayda Şamilgil’in ‘’Sıvılardaki su oranını mıknatısla ölçebilen ucuz, hızlı ve taşınabilir bir sistem’’ projesini dereceye bile almamıştı.
Kim ne yapsın sıvılardaki suyun oranını dediler herhalde. Sıvılardaki zemzem suyunu ölçebilse hadi neyse.
Öğrenci aynı projeyle Polonya’da 80 ülkenin binlerce proje arasında birinci oldu ve NASA ekibine katıldı.
E doğal tabii. NASA’da kim? Daha hava tahminini bile bizim kadar iyi yapamıyor ki!
Neyse TÜBİTAK bu son proje ile yüreğimize su serpti. Artık gönül rahatlığıyla imam eriği yiyebileceğiz.
Oh be! Yaşasın bilim...