Sevgili okurlar...
Birinci sayfadaki TOKMAK-1 sütunumda, ülkemizdeki siyasi tablonun istikbal için hiç umut vermediğini anlattım.
Peki, ne olacak?
Umutsuzluk içinde çürüyecek miyiz?
Hayır! Umut da var, çare de.
Yeni bir oluşum, Türkiye’nin kurtuluşu olabilir.
Türkiye’mizin mutlaka Cumhuriyet ilkelerine bağlı ilerici yeni bir demokratik
partiye ihtiyacı var.
Bu yeni partiye gönüllü olarak koşacak birçok CHP ve MHP milletvekili olacaktır. Hatta AKP’den bile gizli cumhuriyetçiler çıkabilir.
Her partide yurtsever birçok milletvekili olduğuna inanıyorum.
...Ve bu yeni parti Türkiye’nin geleceğini belirleyecek, istikbalini aydınlatacak
önemli bir parti olabilir.
***
Ben yarım yüzyılı aşkın bir süredir, muhabir, servis şefi, haber müdürü, sorumlu müdür, yazı işleri müdürü, genel yayın yönetmeni ve köşe yazarı olarak mesleğin her  kademesinde görev yapan bir gazeteciyim.
Hiçbir zaman siyasi ihtirasım ve beklentim olmadı. Siyasete atılmayı hiç düşünmedim ve uzun yıllar içinde gelen teklifleri de kabul etmedim.
Ben yalnızca ülkesinin iyiliğini ve geleceğini düşünen, bu yurda, bu ulusa âşık bir kişi olarak, kurulacak demokratik ve uygar yeni bir partiyi candan desteklerim.
***
Ancak... Böyle yeni bir partide, başı çekecek lider çok önemlidir.
Bu lider kim olabilir?
İşte adını söylüyorum:
Bence bu lider Türkiye
Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu olmalı.
Henüz 40’lı yaşlarda, siyaseten hiç kirlenmemiş, pırıl pırıl bir isim...
Metin Feyzioğlu’na sesleniyorum:
Ey Metin Bey! Daha ne duruyorsun? Bir parti kur!
Başına geç! Göreceksin ki, o partinin peşine milyonlar takılacak.
Ben, kendi hesabıma böyle Atatürkçü, laik cumhuriyet yanlısı, vatansever bir partiyi hiçbir çıkar beklemeden, sonuna kadar destekleyeceğimi ilan ediyorum.
***
Ben politik beklentileri olmayan, sadece vatanını çok seven bir yazarım.
Tek isteğim bu ülkenin (başımızı bin bir derde sokan) bu iktidardan kurtulmasıdır!
“Muhterem halkımız yeni bir partiye oy vermez” mi diyorsunuz?
Bence verir.
Fakat vermezse kendi bilir. Ünlü bir atasözümüz vardır:
“Kendi düşen ağlamaz!”
O zaman kimsenin yakınmaya, ağlamaya hakkı kalmaz. Bu çile aynen devam eder!
Aklınızı kullanın ey vatandaşlarım.
Sürünmek ya da sürünmemek kendi elinizde...
Sayın Feyzioğlu...
Sizden böyle cesur bir hareket bekliyorum.
Sizi yetiştiren, size değer veren, sizi seven bu ülkeye borcunuz var! Saygılarımla.

***

Sağlıkta Kırmızı Alarm

Babıâli’de sağlık muhabiri ve sağlık yazarı denilince akla gelen ilk isimlerden biri Coşkun Bel’dir.
“Ölümlerden Ölüm Beğen- Sağlıkta Kırmızı Alarm” Coşkun Bel’in yeni yazdığı kitabın adıdır.
Kitapta, Türkiye’nin sağlığıyla ilgili önemli konular ve yaşadığımız sorunların nasıl çözüleceğine dair çareler dile getiriliyor. Çile çeken sigortalılar, hastanesini soydurmayan doktorların başına gelenler, 10 milyon kadar insanımızın ruh hastası olduğu gibi tüm ilginç konular bu kitapta yer alıyor.
Kitabın arka kapağında Prof. Dr. Canan Karatay, Prof. Dr. Cengiz Pata, Doçent Dr. Kemal Yelişçimen, Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, Prof. Dr. Özdemir Aktan, Yrd. Doç. Dr Yavuz Dizdar gibi ünlü tıp insanlarının görüşleri yer alıyor.
(Dahi Yayıncılık)

Te­bes­süm

Farelerin kurultayı!

Bir kurultay toplayan fareler, konakta kendilerine hayat hakkı tanımayan sert, haşin ve öfkeli kediden nasıl kurtulabileceklerini tartışıyorlar...
Yapılan teklifler bir bir görüşülüyor, plan ve projeler konuşuluyor ama bunların hepsi sakıncalı bulunarak reddediliyor.
Sonunda genç bir fare söz alıp “Ben düşmanımız olan kedinin boynuna zil takılmasını öneriyorum. Böylece onun geldiğini önceden duyar, kaçar veya saklanırız” diyor.
Genç farenin bu önerisinin kökten bir çözüm getireceğini düşünen tüm katılımcılar,
onu sevinç içinde ayakta alkışlıyorlar.
Bir köşede sesini çıkarmadan oturan yaşlı ve deneyimli bir fare ortalık sakinleşince ayağa kalkıp söz alarak:
“Eveett!” diyor “Bu öneri güzel olmasına gerçekten güzel de, çok merak ettiğim bir şey var! Bu zili kedinin boynuna hanginiz asacak?”

Gü­nün Sö­zü

Kötü yönetilen bir ülkede bazılarının birdenbire zengin olmaları utanılacak bir şeydir!