Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait 32 hastane Sağlık Bakanlığı’na devredildi. İstanbul’daki Gülhane Askeri Hastanesi’nin adı “Sultan Abdülhamid Eğitim ve Araştırma Hastanesi” olarak değiştirildi.
Osmanlı İmparatorluğu’nda gericiliğin ve baskının sembolü olan İkinci Abdülhamid’in adının devletin bir hastanesine verilmesi, iktidarın zihniyetini göstermesi bakımından önemlidir.

*  *  *

36 Osmanlı padişahı arasında en zalimlerden biri olan ve hürriyet isteyen herkesi zindanlarda çürüten 2’nci Abdülhamid’in adı tarihe “Kızıl Sultan” olarak geçmiştir. (1842-1918).
Ziraat Bankası’nın kurucusu ve önemli bir devlet adamı olan özgürlükçü Mithat Paşa’yı, o tarihte Osmanlı Devleti’nin bir eyaleti olan Hicaz’ın Taif zindanlarına attırıp orada boğdurtan Abdülhamid’dir.
Büyük vatan şairi Namık Kemal’i sürgüne yollayıp zindanlarda çürüten de yine Abdülhamid’dir.
33 yıl iktidarda kalan Abdülhamid’in ülkede kurduğu “Hafiye Teşkilatı” ünlüdür.
Sultan Abdülhamid döneminde acımasız bir istibdat rejimi kurmuş, ülkenin ilerici aydınlarına kan kusturmuştur.

*  *  *

Türkiye’nin gerici kadroları Sultan Abdülhamid için “Abdülhamid Han 33 yılda bir karış toprak kaybetmedi” diye onu över. Oysa bu yalandır.
Abdülhamid, iktidarı döneminde Mısır, Bulgaristan, Bosna-Hersek, Kıbrıs, Girit, Teselya, Romanya ve doğudaki topraklarımızın önemli bir bölümünü yabancı ülkelere vermiştir.
1908’de İkinci Meşrutiyet’in ilânı ile tahttan indirilen İkinci Abdülhamid, tarihimizin en acımasız, en zalim despotlarından biri olarak tarihe geçmiştir.
“Sultan Abdülhamid” adı, bu ülkenin insanlarını birleştiremez, tam tersine ayrıştırır. Onun adının önemli bir hastaneye verilmesi iktidarın Osmanlı hayranlığının sonucudur ve bu yanlış tutum ne yazık ki, ülkede birliği sağlamaktan çok uzaktır!

AKP’nin asıl mücadelesi ne?

Osmanlı İmparatorluğu’nun 34’üncü (sondan üçüncü) padişahı olan ve tarihe “Kızıl Sultan” olarak geçen İkinci Abdülhamid’in adının önemli bir hastaneye verilmesi üzerine CHP Denizli Milletvekili Kâzım Arslan, AKP iktidarına şöyle seslendi:
“Devleti krizden Abdülhamid ile mi çıkaracaksınız?
Nedir bu hal?
Hiç gereği yokken türbanla toplumu tekrar ayrıştırmaya kalkanlar, Yenikapı mitingindeki uzlaşının bir illüzyon olduğunu gösteriyor.
Bugün, uzlaşma adı altında yapılanlar, ülkede laikliği tehdit ediyor.
Aslında yapılanlar, Başkanlık Sistemi propagandası öncesinde, bugünkü Parlamenter Sistem’in Cumhuriyet’teki kazanımlarının olağanüstü hal (OHAL) kararlarıyla yok edilmesidir.
Sabah uzlaşıyla geri çekilen kararlar, gece geri getiriliyor.
Devlet kriz içinde, siz hâlâ türbanla uğraşıyorsunuz...
Siyasi iktidar FETÖ’cülerle değil, Cumhuriyet’le, Cumhuriyet’imizin kazanımlarıyla uğraşıyor.
İktidarın asıl mücadelesi, yıllarca FETÖ ile ortak yürüttüğü Atatürk Cumhuriyeti’ne karşı verilen savaşın şimdi AKP öncülüğünde, olağanüstü
hal uygulamaları ile sürdürülmesidir.”

*  *  *

Bugün ülkemizde bir çok kişi Kâzım Aslan gibi düşünüyor ve iktidarın FETÖ’cülerden çok, Atatürk Cumhuriyeti ile uğraştığını düşünüyor.
Uygulamalar bunu işaret ediyor çünkü...
Birlik ve beraberliği sağlamak iddiasındaki iktidarın, düşüncelerinde gerçekten samimi ise bu önemli uyarıları dikkate alması gerekiyor.

TEBESSÜM
Zekâyı açan çiroz!

Adam ilk defa İstanbul’a gelmiş, köprülere, camilere bakarak geziyor.
Adam, Eminönü’nden geçerken çiroz satan birine rastlayıp soruyor:
“Bu nedir? Neye yarar?”
Bıçkın satıcı, dalga geçiyor:
“Bundan bir tane ye, zekân açılır!”
“Kaça?”
“Tanesi iki lira!”
Adam iki lirayı bastırıp, “kurutulmuş balık” olan çirozu alarak çiğ çiğ yutuyor. Bakıyor bir şey yok! “Galiba az geldi” diye düşünüyor. Bir tane daha, bir tane daha... On lira verip dördüncü çirozu yuttuktan sonra ayılıyor. Dik dik satıcıya bakıp homurdanıyor:
“Galiba sen beni kazıklıyorsun?”
Bıçkın satıcı kıs kıs gülüyor:
“Demedim mi ben sana zekân açılır diye? Biraz geç oldu ama bak açıldı işte!”

Günün Sözü
Her şey göründüğü gibi değildir. İyi görünen her zaman iyi, kötü görünen her zaman kötü olmaz!