2

Aziz Yıldırım çok tatsız bir final yapmaya hazırlanıyor.
Evet, çok hizmeti oldu bu takıma. Stadımızın karizması yıllarca rakip takım taraftarını çatlattı.
Evet, taraftar çok şey borçlu Yıldırım’a ve borcunu da onu cezaevinden teslim alarak ödedi!
İçerideyken unutulmasına izin vermedi.
Elinden geleni fazlasıyla yaptı. Ama Aziz Yıldırım, Fenerbahçe’nin kendisine ait bir şirket olduğunu sanmaya başladı. Fenerbahçe’nin bir takım olduğunu ve taraftarın da daima başarı istediğini unuttu.
Kalbimizi de çok kırdı.…
Bu açıdan benim için milat, maçların erkek izleyiciye kapalı oynandığı cezalı günlerdeki ilk maçta Yıldırım’ın eline mikrofon alıp kadın taraftarı azarladığı gündür.
Sonra da Alex olayının tamamıdır.
Alex’e hak ettiği jübileyi yapmayan başkan kendi egosu altında ezilmiştir.
Hele hafta başında kendisini istemeyen taraftara “Şerefsiz” filan demesi hazmedilecek türde bir hareket değil.
Bu taraftar seni hapisten alırken şerefsiz değildi de şimdi mi şerefsiz oldu?
Ali Koç en kritik zamanda çok önemli bir adım atmıştır. Umarım Ali Cengiz oyunlarına, komplolara kurban gitmez.
Ve bu takım medeni bir insanın elinde, taraftar azarlanmadan, soyunma odaları basılmadan mutlu günlerine kavuşur.
Daha şimdiden Ali Koç çevresinde oluşan atmosferi çok sevdim. Ve bir kadın taraftar olarak değer göreceğim bir yönetimin adaylığını canı gönülden destekliyorum.

12

‘Yeşil Elmalar’ı çok sevdim


Heyecanla beklediğim filmleri izlediğim sinema salonlarından hayal kırıklığıyla ayrılmaya artık alıştım.
Son dönemde hangi filme gitsem ağzımda kekremsi bir havayla ayrıldım.
Ama sinematografisini çok beğendiğim Yılmaz Erdoğan’ın yeni filmine girerken beklentim yine de çok yüksekti.
Erdoğan’ın yıllar sonra yeniden ‘Vizontele’ filminin karasularına girecek olması beklentimi yükselten bir durumdu. Çünkü orada çok güzel bir paralel evren kurmuştu.
‘Yeşil Elmalar’ filmi ‘Vizontele’ dokusu taşısa da aslında duygu olarak çok uzak.
Sinemamızda son dönem bir Ege Bölgesi aşkı söz konusu biliyorsunuz ki... Egeli komik öyküler, Egeli aşk hikayeleri izliyoruz. Yılmaz Erdoğan sanki Egeli bir aşk hikayesini Hakkari’de çekmiş.
Hayli ataerkil bir ailede yaşayan üç kız kardeşin öyküsüne hiç beklemediğim bir gözle bakmış. Güneydoğu kadınının yaşadıklarını ilk yarı komedi gözüyle, ikinci yarı ise realist bir bakış açısıyla anlatmış.
Bir erkek yazarın ülkemizde kadını bu kadar doğru yazıp beyazperdeye aktarması her gün yaşadığım bir şey olmadığı için senaryosundan çok etkilendim.
Oyuncu kadrosu ise müthiş! Oyunculuğundan çok haz etmediğim bazı isimler bile Erdoğan’ın yönetiminde çok iyi performanslara imza atmışlar.
Songül Öden, Zeynep Farah Abdullah ve Şükran Ovalı gerçekten iyiler. Fatih Artman ise şa-ha-ne!
Yılmaz Erdoğan’dan bir süre önce Mahsun Kırmızıgül ile bölgeye gitmiştik. Erdoğan, Kırmızıgül gibi abartılı bir görsel dil yerine tabii ki hikayesinin ve senaryosunun gücüyle çok daha sade bir görsel dil kullanmayı tercih etmiş. Ama sanat yönetiminin de büyük başarısıyla bu sadelik çok daha güçlü bir etki yaratıyor.
‘Yeşil Elmalar’ı çok ama çok sevdim. Babası Kilisli, bölgenin kültürüne hakim ve bu ülkeyi her zerresiyle seven biri olarak, ülkede herkesin birbirine düşmanlaştığı bir iklimde Hakkarili üç kızın hikayesiyle empati kurabilme şansını sevdim...