9

Uzun, çok uzun bir aradan sonra yıllardır görmediğim eski bir arkadaşımı ziyarete gitmek gibiydi Bridget Jones ile yeniden sinemada buluşmak.
Ama bir yandan da çok acı bir deneyim oldu benim için.
Tombul, pembe yanaklı gencecik ve aklı hep karışık bir kadın olarak bırakmıştık onu.
Yine aklı karışık ama bu kez hayli yaşlanmış bulduk :(
İşin acı tarafı Renee Zellweger ve Colin Firth’ün çok yaşlanmış olmaları kadarla kalsa iyi olabilirdi.
Ama bu biz hayranların da onlarla birlikte yaşlandığını hatırlatan acı bir tecrübe.
Ama Allah’tan filmin tek acı tecrübesi bu.
İlk on dakika temposu düşük başlayan film sonra bir başlıyor güldürmeye, ta ki son dakikalara kadar.
Biz artık orta yaşlı insanların, genç ve zıpkın gibi iş arkadaşlarımızın dünyasına artık ufaktan nasıl yabancılaşmaya başladığımızı da yüzümüze vuruyor bu haylaz film.
Bunu bir süredir kendimde de gözlemliyorum. Bir nevi Ertuğrul Özkök’leşmek gibi bir şey. Fikri olarak değil, yaşama bakış ve gençlere uyum sağlamaya çabalama açısından.
Renkli pantolonlar, teknolojiyle eskiye göre olduğundan daha haşır neşir olmalardan ve çok sık seksten bahsetmeyi kast ediyorum.
Ha, bir de eskiye göre daha az şeyi takıp daha çok keyif almaya çalışmak her andan...
İşte Bridget Jones yeni filmi ‘Bridget Jones’un Bebeği’ ile gençliğinin son yıllarına tanık olduğumuz karakteri, orta yaşında anne olmaya çalışan bir şehirli kadın olarak gösteriyor.
Çooooook güldürüyor ama sonra çok da düşündürüyor. En çok da “Rene Zellweger cildine ne yaptırdıysa öğreneyim de ondan yaptırmayayım” dedirtiyor :)
Muhakkak gidin, gülün, gülün ama çok da düşünmeyin yaş almayı, yaşlanmayı. Düşünmeyince gelmiyor diyemem ama en azından insanın neşesini ve yaşama sevincini çalamıyor zalim!

18

Mine Tugay ‘Paramparça’yı kurtarır mı?

‘Paramparça’ muhtemelen Türk dizi tarihinin en fazla kadın başrol tüketen dizisi oldu.
Geçen sezon yaşananları hep birlikte izledik. Yine o tatsız olaylara girmeyeceğim. Ama Şükran Ovalı’nın da ayrılmasıyla dizi yine eksik kalmıştı.
Bu sezon büyük bir sürpriz ile Mine Tugay geldi ‘Paramparça’ya.
Geçtiğimiz pazartesi yayınlanan yeni sezonun ilk bölümünde Mine Tugay gerçekten çok iyi bir oyunculuk sergiledi. Daha önce kötü karakterde izlemediğim sanatçı, Asuman karakterinde gerçekten müthiş bir tempo yakalamış. Karakteri çok iyi okumuş ve izlemesi zevk veren bir hale getirmiş.
Üstelik çok da zekice filan yazılmış bir metin yok elinde anladığım kadarıyla. Hayli klişe bir karakter... Ama Tugay, elinden geleni fazlasıyla yaptığı için bu çok ciddi sorun olmuyor.
Çünkü dizinin yönünü kaybetmiş olmak gibi daha temel bir problemi var. İki çocuğun karışmış olmasıyla başlayan ve Nurgül Yeşilçay’ın da müthiş performansıyla kendini sevdiren dizi artık gördüğüm kadarıyla hikayesi yaşlanan her Türk dizisi gibi mafyöz yan hikayelere kayma eğiliminde. Reytingler de çok kötü olmasa da her an gidişatın kötüye dönebileceği sinyalini veriyor.
Başlığa gelince, Mine Tugay kendine yazılan role sıkı sıkı sarılacağının sinyalini verdi. Ama hikaye bu rutinle giderse durum sıkıntıya girebilir. Ve tabii ki böyle bir dizi, bir sanatçının sırtında iyi ya da kötüye gitmez. Bu bir takım işi. Ama diziye iyi geleceği kesin.
En kötü ihtimalle, Mine Tugay ve Hümeyra’nın müthiş performansları yanımıza kar kalır.

Uğur Yücel’i özlemişim

Hem de nasıl özlemişim anlatamam. Hele onu zayıflamış şekilde, yani sağlıkla görmek çok güzel bir histi. Fox Tv’de yayınlanan ‘Familya’ dizisi muhteşem kadrosuyla bu sezonun ümit vaat eden işlerinden biri. E dile kolay; Uğur Yücel, Güven Kıraç, Şükran Ovalı, Bülent Parlak, Erkan Köstendil gibi son dönemin en parlak sanatçılarından oluşan bol yıldızlı bir kadro.
İşte o heyecanla oturdum ekran başına. Dizinin sanat grubu harika bir atmosfer oluşturmuş. Uğur Yücel de sinematografisi çok yüksek bir birinci bölüm çekmiş. Ama işte hikaye... Ahh hikaye. Babasının eşi sandığı, kandığı, aşık olacak bir evlat ve bu yalan etrafında dönecek olaylar şeklinde değildir umarım dizinin tüm varlığı. Ve umarım bu yalan tüm sezon sündürülüp durmaz. Çünkü bir Uğur Yücel dizisinden zengin hikaye ve diyalog beklentimiz var. O müthiş oyunculuğun pırıl pırıl parlayacağı sahnelerin özlemi içindeyim. Umarım ikinci bölüm bu imkanı arttırır.