19

Evet beton, evet yolları çok ama çok kötü ama Bodrum yine Bodrum, direnebildiği yere kadar Bodrum… Bodrum’un daha fazla direnebilecek hali kaldı mı bilemiyorum. Bazı bölgelerde görüntü gerçekten çok acıklı… Dağ taş beton. Dağ taş çirkin, birbirinin aynı, hiçbir mimari gustoya sahip olmayan evlerle dolu. Üstelik bu çılgınlığa dur diyecek kimse de yok gibi görünüyor.
- Bu yıl Yalıkavak’ta her zamankinden daha çok vakit geçirdim. Gerçekten marina çok büyük katkıda bulunmuş bölgeye. Ve çok sevdiğim günbatımı her zamanki gibi efsane! Yalıkavak’ta yemek konusunda iki favorim var. Biri Mufla. Müthiş zeytinyağlıları hele hele barbunyayı çok tavsiye ederim. Diğer sevdiğim mekan da ilk kez geçen yıl gittiğim Latife Hanım Meyhanesi. Ciğer kavurma ve topik muhakkak denemeniz gerekenlerden.
- Gümüşlük çok güzel ama giderek mini bir Cihangir haline geliyor olması biraz antipati yaratıyor. Ünlüler ve onları görmeye gelenler ilginç bir koloni oluşturuyor. Çok sevdiğim bir ritüel olduğundan güneş batırmaya Limon’a gittim. Manzara müthişti. Ama fiyatlar uçmuşşş! Porsiyonlar minicik olmuş. Bu fiyatlarla daha da gitmem sanırım Limon’a. Off Gümüşlük daha keyifli geldi Limon’un ardından. Mekan güzel, yemekleri hayli iyi ama müzik seçimleri Off Pera’nın sahiplerine pek yakışmamış.
- Gümüşlük’te lokmacı Fazlı Abi’yi muhakkak görmeli, lokmasından yemelisiniz. Belediye çay bahçesinin kenarındaki minik dükkanında harikalar yaratıyor. En minik porsiyon beş lira ve adeta lezzet patlaması!
- Türkbükü tam bildiğiniz gibi. Bir gıdım değişmiyor. Ama şimdilik aşırı sakin... Beş Oda Otel’de Ali Sayar’ın müzik yaptığı geceler daha bir serin.
- Çok merak ettiğim Casa Dell’Arte otelini ilk kez gördüm. Gerçekten bazı odalarda Bedri Baykam, Komet, Burhan Doğançay gibi ressamların gerçek eserleriyle uyumak müthiş bir deneyim. Tamam, sanat işleri bizim Nilay’ın (Örnek) hakim olduğu sular ama yine de minicik de olsa sanata yakın olmak güzel. Öte yandan resort tipi otel seviyorsanız Kempinski Barbaros Bay hayli iyi.
- Saffet Emre Tonguç ile ilk kez Bodrum Kalesi’ni gezme şansına eriştim bu seyahatte ve onunla dolaşmanın farkını iyice anlamış oldum. Gördüğünüz fotoğrafı drone ile çektim ve o sol aşağıdaki amfi tiyatronun oraya nasıl dikildiğine şu an bile inanamıyorum. Hiç ama hiç işimiz yok tarihi eserleri korumak ile... Tabii bizim de halk olarak ilgisizliğimiz var. Ben Bodrum Kalesi ve Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’ni ilk kez gezdim ve bu müthiş yapıyı daha önce görmediğim için çok utandım doğrusu.
- Bu arada biliyorum çok sevgili bir geleneğimiz ama Bodrum’da iftarda top patlatıldığında hepimiz ve tabii ki turistler bir zıplıyoruz yerimizden. Yakın zamanda birçok terör haberiyle anılan bir ülke için sanki biraz sert bir gelenek gibi. Biliyorum bunlar bizim için tabu ama yine de tartışmak gerek sanki.
- Fiyatlar yine korkunç, yine korkunç. Çeşme’nin ardından görüyorum ki bu fiyat politikasıyla turizmde istikrar sürdürülmesi filan mümkün değil. Yerli turizmi kazanıp olası krizlerde bizimle yürümek gibi bir endişesi yok sektörün. Dolayısıyla daha çok özür dileriz bağımlı hale geldiğimiz milletlerden. Yanlış anlaşılmasın, işini hak ettiği fiyatlarla yapan esnafı ayrı tutarak yazıyorum ama ne yazık ki popüler olan yerler, insanların gidip görmek ve deneyimlemek istediği turistik yerler hep bizim cüzdanımıza zulme dönüşüyor.