24

Dün sabah Twitter’a bir girdim ki Gülse Birsel TT (trend topic) olmuş yani en çok konuşulanlar listesine girmiş.
Bugünlerde bizim cenahtan, sevdiğimiz birileri öyle güzel şeylerle çok konuşulanlar listesine girmiyor.
Gülse çok eskiden beri tanıdığım ve televizyona yaptığı işleri sevdiğim bir insandır.
Evet, gösteri dünyasında insan kılığında gezenlerin aksine ‘insan’dır ve köşesinde yazdığı yazılarıyla bunu göstermekten de kaçınmaz.
Dünkü yazısında da insanların, basit, sıradan insanların yani büyük kalabalıklar gibi son bir yıldır olanı biteni evlerinden izleyen ve belki hayatında sosyal medyadan bir tek politik mesaj bile paylaşmamış insanların korkularından bahsetmiş.
Aslında bunlar hepimizin ortak korkuları.
Yaratılan korku ikliminin hedeflediği, tetiklediği korkular. Hepimizin damarlarında geziyor.
Kimimiz bununla başa çıkabiliyor, kimimiz ise çıkamıyor.
Gülse bu duyguyla başa çıkamayan ya da çıkmak zorunda hissetmeyen insanlarla empati kurup onların duygularını yazmış.
Gitmek isteyenleri yazmış.
Hem de çok insani bir noktadan.
Ama arkadaş, bir linç başlamış Gülse Birsel hakkında, olacak şey değil!
Fena halde sıkıldım bu yeni Türkiye’de tek sesli olma tutkusundan.
Kendine benzemeyen her şeyden ödünün patlamasından.
Renkli, farklı, azınlık ve güçsüz gördüğü her şeyi yok etme sevdasından.
Böl, yönet aşkından.
Hep birlikte bugünlere getirdiğimiz, üretimine katkıda bulunduğumuz, ekmeğini yediğimiz ülkeyi sadece kendilerininmiş gibi görmelerinden.
Çok ama çok sıkıldım ve bunaldım.
Susturdular ama yetmiyor; şimdi de gözlerine bile görünmeyelim istiyorlar.
Yok be yeni Türkiye, orada bir dur da nefeslen...…
Bu ülke hepimizin ve sana inat renklerimizden vazgeçmeyeceğiz. En sevdiğimiz isimleri bile tahammülsüzlüğünle linç etsen de...

Bodrum’a içiniz sızlamaz mı?


Yaz geçti gitti. Yüz binlerce yerli turistin yolu Bodrum’dan geçti.
Aralarında Türkiye’yi yönetenler de vardı muhtemelen.
Bodrum güzel yer. Havası, suyu, betonu güzel...
Evet, Bodrum’un dağı taşı beton. Hem de çok çirkin beton. Siteler birbirinin içine girmiş. Çoğu evin kanalizasyonu bile yok neredeyse.
Şimdi de Bodrum yeni bir beton dalgasıyla karşı karşıya.
Masamızda yeni bir kabus var. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın birinci derece sit alanlarını ikinci ve üçüncü derece sit alanına dönüştürüp imara açacağını belirten ‘Doğal sit Alanları Uygulama Öneri Planı’... Bodrum’da kalan birkaç güzelliği de betona teslim edecek bu plan tıpkı adı gibi acımasız ve absürt.
Kalan son birkaç güzelliğe bile tahammül edememişler belli ki.
Zamanında açgözlülükten korumak için bu alanlar sit ilan edildi. Buralarda ne değişmiş ki bugün sit derecesi değiştiriliyor?
Şimdi yazının başına dönersek uzun bir yaz geçirdik. Ve ülkeyi yönetenler Bodrum’a sık sık gitti.
Hiç mi etkilenmediniz beton yığınından? Hiç mi keyif almadınız kalan güzel koylardan, doğadan?
Yoksa her zamanki gibi ağaç görünce beton dökmek mi geldi aklınıza?
Yapmayın, bu kadarını da yapmayın. Sit alanlarına beton döktürmeyin!

23

‘Anne’nin temposu çok düşük


Geçen hafta heyecanla izlemiştim ‘Anne’ dizisini.
Bu hafta izlediğimiz bölümse tempo düşüklüğüyle izleyiciye fenalık geçirtti.
Güzel bir hikaye, çok iyi kadro ama dizilerin süresinin artık mantık dışı seviyelere ulaşması yüzünden çok ağır ilerliyor.
Dizi yine keyifle izlenecek bir yapım ama ağır temposu böyle devam ederse izleyiciyi kaçırabilir.