TBMM Darbe Araştırma Komisyonu’nun görev süresi uzatılmazsa, çalışmalarını 4 Ocak’a kadar tamamlaması gerekiyor. Maşallah, komisyon ana işlerini bıraktı, biraz gezi ağırlıklı çalışma yürütüyor. İstanbul’daki hemen her yetkiliyi dinlemelerine rağmen İstanbul’a gidiliyor. Peki gidip de ne yapıyorsunuz? Asıl dinlenmesi gerekenler çağrılmıyor ama iktidarın da, muhalefetin de çağırmadığı kişiler bakıyorsunuz komisyonda...
CHP ve MHP’li üyeler, başından beri darbe gecesinin kilit isimleri Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın dinlenmesini istiyor ama bunun gerçekleşmeyeceği, komisyon başkanının işi sürüncemede bıraktığı anlaşılıyor. Kuşkusuz komisyon başkanı bunu kendiliğinden değil o da üst makamların isteği doğrultusunda yerine getiriyor.

LİDER OLMAKLA SUÇLANANLAR

Bir de darbe gecesini yöneten askerler, siviller var. Bunlarla ilgili değişik iddialar gündeme geliyor. Genelkurmay Başkanı’nın odasına gelip yönetime el koyduklarını ifade eden AKP Genel Başkan Yardımcısı’nın kardeşi Mehmet Dişli’nin adı neredeyse ikinci plana atıldı. ‘Yurtta Sulh Konseyi’nin üyeleri sayılırken, Mehmet Dişli’nin adının geçmemesi de ilginç bir durum. Darbe Araştırma Komisyonu’nun MHP’li üyesi Mehmet Erdoğan, bu ismin yazılmamasını da basının üzerindeki baskının bir sonucu olarak görüyor ve mutlaka komisyonun dinlemesi gereken isimlerin arasında Mehmet Dişli’nin de bulunması gerektiğini kaydediyor.
Darbeyi yöneten isimler, ilk günlerde farklı şimdi farklı... Bunların da henüz ortaya çıkarılamaması ilginç. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, darbe girişimiyle ilgili çok kapsamlı araştırma ve soruşturmalarını sürdürüyor. Dikkat edilmesi gereken kendisini gizlemeyi başaran bazı FETÖ üyelerinin yetkilileri yanlış yönlendirmemesi...
Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarındaki gizli tanıklar bu soruşturmaları alabildiğine içinden çıkılmaz hale getirmiş, yalan-dolanlarla masum insanların yıllarca cezaevinde kalmalarına neden olmuşlardı. Gizli tanıkların ifadelerinin, iddialarının mutlaka başka tanıklarla, belgelerle desteklenmesi gerekiyor. Aksi durumda geçmişte yaşanan sıkıntıların benzerlerini Türkiye yine yaşamış olur.

Sekretere 24 maaş, müdüre sıfır


15 Temmuz darbe girişimi gecesinde görevli emniyet mensuplarının bir kısmının 2 ile 7 bin lira arasında maaşla ödüllendirilmesi, bir kısmına ise ödeme yapılmaması hayli şikayet konusu oldu. Bu konuda Emniyetin hiç adil davranmadığına ilişkin sayısız örnek var.
Polis, “maaş taltifi” verilecek diye çalışmıyor. Ama ayrımcılığa, haksızlığa da karşı çıkmaları, bu nedenle Cumhurbaşkanlığı’na şikayette bulunmaları da son derece doğal. Bakın şu işe darbe gecesi İstanbul’un en büyük ilçelerinde görevli bazı emniyet müdürlerine bir kuruş bile maaş taltifi yazılmazken, müdürlerin sekreterlerine, şoförlerine 24 maaş taltif yazılıyor. Böyle bir rezalet, böyle bir onurla oynama olabilir mi? Ama ne yazık ki oluyor? Böyle haksızlığa, adaletsizliğe neden olanlara bakmak lazım kendilerine kaçar maaş taltif yazdılar diye.
Darbe girişiminden iki gün sonra izinden dönen 4. Sınıf emniyet müdürüne 5 maaş taltifi yazılırken, aynı rütbedeki kritik bir havaalanında görevli emniyet müdürü sadece hava alıyor. Başka bir ilimizde, izinli olan Terörle Mücadele Şube Müdürü’nün yerine Kaçakçılık Şube Müdürü vekalet ediyor. İki görevi birden yürüten müdüre 5 maaş, darbe girişiminden 1,5 gün sonra gelen müdüre ise 15 maaş taltif veriliyor. Bakıyorsunuz aynı yerde birlikte görev yapan iki polis memurundan birisine 7, diğerine 15 maaş veriliyor.

BYLOCK’ÇU MÜDÜR DE ÖDÜLLENDİRİLDİ

Bir ilimizde ByLock kullandığı iddiası ile personel emrine alınan istihbarat şube müdürü açığa alınmadığı gibi bir de 5 maaş ikramiyeyle ödüllendirilmesin mi? Bu durum o ilde bulunan emniyet mensuplarının hep dilinde... Demek ki arkası olan By-Lock suçlamasından atılmadığı gibi üstüne üstlük bir de ödüllendirilebiliyormuş.
Emniyette yalnız maaş taltifleri değil başka sorunlar da var. Terfilerde yaşanan kayırmacılıklar da ortada... Hiçbir cezası olmayan müdürler terfi ettirilmezken, inanılması zor ama 24 ay kıdem tenzili olan müdür terfi ettirilebiliyor. Bu durum ister istemez rahatsızlık yaratıyor. Oysa polislik moral, motivasyon ve disiplin mesleğidir. Eğer çalışanlar haksızlığa uğruyorsa orada bunlardan söz edilemez.
Bunlarla ilgili yüzlerce örnek veriliyor. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün bu ayrımcılığı huzursuzluktan başka bir şeye yaramadı. Eğer kasıt yoksa, yaptıklarınızı bir kez daha gözden geçirmeniz gerekiyor...