Gültekin Avcı, 16 yıl Cumhuriyet Savcılığı yaptı. Daha sonra tele- vizyon programlarına, yazarlığa yöneldi. Güneydoğu’da görev yaptığı dönemde cezaevinde terör suçlularının kaldığı odalarda sabahlara kadar teröristlerle konuşuyor, tartışıyordu. Yazarlık döneminde de özellikle Güneydoğu’daki gelişmeleri yazmadan önce mutlaka o yöredeki emniyet mensuplarıyla konuşuyor, bölücü örgütün, ileriye dönük faaliyetleriyle ilgili de bilgi sahibi oluyordu.
Gültekin Avcı, televizyon programlarında ve gazetedeki yazılarında Güneydoğu’da yaşanabileceklere dikkat çekiyordu. Bölücü örgütün il ve ilçelerde mühimmat, silah yığınağı yaptığını belirtiyor, örgütün “çözüm” adı verilen süreci lehine kullandığına da dikkat çekiyordu. Yıllarca Cumhuriyet Savcılığı yaptığı için hukuki yönden bir sorunla karşılaşmamak için de sözcüklerini özenle seçiyordu.

“KONUŞ BAKALIM”

Gültekin Avcı yazdığı 7 köşe yazısından dolayı suçlanıyor. Ayrıca, değişik dönemde yaptığı konuşmalar ve yazılarından dolayı Cumhurbaşkanı başta olmak üzere bazı bakanlar ve üst düzey bürok- ratlar da hakkında şikayette bulunmuş.
Bunlarla ilgili savunmalar yapıyor, tele-konferans yoluyla soruları cevaplandırıyor. Yine katıldığı bir duruşmada hakimin “Konuş bakalım Gültekin” sözlerinden eski bir yargı mensubu olarak o kadar etkilenmiş ki, hakime “Bana bu şekilde hitap edemezsiniz. Ya Gültekin Avcı, ya da Gültekin Bey demeniz gerekir” diye tepki göstermiş.
Bunları öğrenince şaşırıyorsunuz. Şikayetçiler devletin üst düzey yetkilileri olunca, hakimin de yargıladığı kişiye tavrı farklı oluyor demektir. Böyle bir tutumu, söylemi de yargı mensubuyla bir araya getiremiyorsunuz... Avcı’nın bir duruşma sonuna doğru, “Gördüğünüz gibi ortada bir suç yok. Beni serbest bırakmanız gerekir” deyince, “acelen ne, ilerde suçun bulunur” denildiği iddiasını da, Avcı’nın babasından öğrendim. Eğer “muhalif yazar” diye yargılamalar böyle yapılıyorsa Avcı’nın da, diğerlerinin de işi zor.

CEZAEVİNDE TEK BAŞINA

Gültekin Avcı, 19 Eylül 2015 tarihinde tutuklandı. Silivri 9 No’lu cezaevinde o günden bu yana yalnız kalıyor. Can Dündar ve Erdem Gül de yalnız kalıyordu. Durumları TBMM’de gündeme getirildi ve sonuçta Erdem Gül’ü, Can Dündar’ın odasına gönderdiler. Yalnızlık, tecrit en azından sona ermişti. Anayasa Mahkemesi kararıyla serbest bırakılmaları bazılarını üzse de sevindirici bir sonuçtu.
Dündar ve Gül’ün tahliyelerinden sonra cezaevi yönetimi, Gültekin Avcı’ya “Onları bir araya getirmiştik. Bari senin yanına da birilerini verelim” dedi. Yani, yanına birilerini vermeyi büyük bir lütuf olarak görüyorlar. Gültekin Avcı bu sözleri kaldıracak bir yapıda değil. O yüzden tepki gösteriyor “Artık istemiyorum” diyor.
Buna rağmen yanına iki esnaf verdiler. Sanki bunu da bilerek yaptılar. Gültekin Avcı, dilekçe verdi, “Ben yalnız kalmak istiyorum” dedi. Şimdi yine yalnız kalmaya devam ediyor. Böylece ilerde “Gültekin Avcı’nın yanına kimseyi vermiyorlar, tecritte” açıklamaları yapılırsa, cezaevi yönetimi “Biz verdik, o kabul etmedi. İşte bu konudaki dilekçesi” deyip kendilerini savunacaklar...

“BİZ İKTİDAR YAPTIK”

Yalnızlığına, CHP Milletvekili Atilla Sertel de tanıktır. Çünkü kendisini ziyarete gitti. Gültekin Avcı, “19 Eylül’den beri yanıma kimseyi vermeyenler, Can Dündar ve Erdem Gül’ün aynı odada kalmaya başlamasından sonra bana ‘kimi istiyorsun’ diye soruyorlar. Bizi burada yalnızlaştırıyorlar. Eski bir savcı olarak, yargının bu kadar kötü yönetildiği aklıma gelmezdi. Şu anda, suçlandığım maddeden alacağım en yüksek cezadan bile cezaevinde geçirdiğim süre daha fazla olmasına rağmen tahliye edilmiyorum” diyor.
Gazeteci- milletvekili Atilla Sertel, Samanyolu TV’nin Yönetim Kurulu Başkanı Hidayet Karaca’yla da görüştü. Karaca’nın, “Bugünler geçecek. Biz, verdiğimiz destekle AKP’yi iktidar yaptık. Şimdi büyük bir pişmanlık duyuyoruz” dediğini aktardı. Gerçekten de öyle, Samanyolu grubu, Zaman gazetesi, İpek grubu yayın organları adeta AKP’nin sesi gibi yıllarca yayın yaptılar ve AKP’nin iktidara gelmesinde etkili oldular.
Ergenekon, Balyoz soruşturma ve davaları döneminde yazılarıyla gündemden düşmeyen Mehmet Barunsu da, bugün ne düşündüğünü Atilla Sertel’e şöyle aktarıyor:
“O dönem cezaevinde bulunanlarla ilgili yazdıklarımdan dolayı vicdan azabı çekiyorum. Bizi burada bir tek CHP milletvekilleri ziyaret ediyor. CHP’lilerin gelişi insan hakları açısından bizler için son derece önemli. CHP’nin gösterdiği bu ilgiyi AKP, MHP ve HDP’li hiçbir milletvekilinden görmedik. Bizi yalnız bırakmayın.”
Geçmişte yazılanlar, yayımlananlar unutulmadığı için cezaevinde bulunan bazı gazetecilere olan bakış da farklı oluyor. Biz yalnız gazetecilerin değil, aynı sıkıntıyı çeken diğer mahkumların da durumlarının düzeltilmesini isteyenlerdeniz.