Diyarbakır’dan, Cizre’den, Silopi’den 300’e yakın şehit gönderilmesinden sonra artık şehitlerimizle ilgili haberler televizyonlarda, gazetelerin önemli bir bölümünde “sıradan olay” görülüyor ve hak ettiği biçimde yayımlanmıyor. Unutmayalım oralarda görev yapanlar şehit ya da gazi olabileceğini biliyor ve bile bile o ateşin içine girmekten çekinmiyor. İlçelerdeki çatışmaların değişmeyen gerçeği de “önden gidenin şehit, ardından gelenin gazi” olacağıdır.
Güneydoğu’da yaşanan olaylar için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kaymakamlara “Terör örgütünün yol açtığı tahribatı gidermek ve belediyelerin yol açtığı boşlukları doldurmak için gerekirse belediyelerin araç-gereçlerine el konulmasını ve diğer kurumların imkanlarının kullanılarak bölgede hayatın bir önce normale döndürülmesinin şart olduğunu” söyledi. Bu sözler vali ve kaymakamlar arasında tartışılıyor.

KİM NE DERSE DESİN...

“El konulsun” demekle bu işler olmuyor. Mülkiye Müfettişi Mahmut Esen, 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 57. maddesine göre ancak işlem yapılacağı konusunda meslektaşlarını şöyle bilgilendirdi:
“Bu kurala göre öncelikle, belediyelerde hizmetlerin ciddi bir biçimde aksatıldığı ve bu durumun halkın sağlık, huzur ve esenliğini hayati derecede olumsuz etkilediğinin İçişleri Bakanlığı’nın talebi üzerine sulh hukuk hakimi tarafından tespiti lazım. Meydana gelen aksaklıkların giderilmesinin İçişleri Bakanı’nca belediye başkanına verilecek makul bir süre içinde istenmesi; aksi halde aksaklığın giderilmesinin il valisinden talep edilmesi gerekmektedir. Hizmetlerdeki aksamalar il valisince; belediye araç, gereç ve personeli veya diğer kamu idarelerinin olanakları ve belediyenin İller Bankası aracılığıyla dağıtılan genel bütçe vergi payları da kullanılarak giderilebilecektir.
Belediye hizmetlerindeki aksamaların giderilmesi bağlamında kaymakamların kullanabilecekleri mali olanakların (bütçelerinin) olmaması, ilçe düzeyinde ihtiyaç duyulacak personel, gereç/gereç yetersizliği, genel bir kanunu uygulamanın güçlükleri de dikkate alınarak; sözü edilen sorunun çözümü için öncelikle Belediye Kanunundaki özgün kuralın uygulanmasına tevessül edilmesinin daha uygun olacağı değerlendirilmektedir.”
Bugün yasaları “yok” sayanların, yarın başlarına neler gelebileceğinin geçmişte çok örnekleri olduğunu da hatırlatalım... Kanunların dışına, kim ne derse desin sakın çıkmayın...

“Öldürüleceğim” diyen savcının suçladığı yer

Turgut Özal’dan, Uğur Mumcu’ya, Bahri Üçok’dan Muammer Aksoy’a, Sivas Davasından, Abdullah Öcalan soruşturmasına kadar büyük yankı uyandıran soruşturmaları Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcılığı döneminde soruşturan Ülkü Coşkun’un, “Hayatım tehlikede, evimden dışarıya çıktığım gün öldürecekler” dediğini duyurmuştum. Ülkü Coşkun’u bu kadar tedirgin eden, “can güvenliğinin kalmadığını savcılığa dilekçe ile bildirmesinin gerekçesi Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi içinde var olduğunu iddia ettiği “hukuk dışı bir yapı”ymış. 


Ülkü Coşkun, o hukuk dışı yapının kendisini takip ve tehdit içeren faaliyetlerde bulunduğunu, evine, aracına “böcek” diye nitelendirilen dinleme aygıtlarını yerleştirdiği iddiasını 15 Aralık’ta Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na bildirdi. Dosya, Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosuna gönderildi.
Ülkü Coşkun, yaptığı suç duyurularının kaybolduğu, savcılığın durumuyla ilgilenmediği iddiası da var. Bu iddia üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Harun Kodalak konuyla ilgili soruşturmayı yürüten C.Savcısı Derda Gökmen’den bilgi almakla yetinmedi, Ülkü Coşkun’la da telefonla konuştu. Cumhuriyet Savcısı Derda Gökmen neler yaptığını Başsavcıya özetle şöyle aktardı:

NİÇİN İFADE VERMEYE GİTMEDİ?

“Ülkü Coşkun’un can güvenliği durumunu valiliğe bildirdim. İfadesinin alınacağı gün avukatı, Coşkun’un can güvenliğinin bulunmaması nedeni ile Savcılık makamında hazır bulundurulamayacağını belirtti. Coşkun’un talebi dikkate alınarak, iddiaların araştırılması için jandarmaya yazı gönderildi, adli kolluk personeli oluşturuldu.
21 Ocak’ta, görevlendirilen jandarma personeli, Ülkü Coşkun’la görüşmek istedi. Coşkun, eve gelmemeleri, gelmeleri halinde kendilerine ifade vermeyeceğini, savcının eve gelmesi gerektiğini söyledi. Coşkun’un dilekçesinde belirttiği hususların araştırılmasına devam ediliyor. Ayrıca, dilekçesinde geçen Mamak 4.üncü Kolordu Komutanlığı Askeri Koruma Taburu vasıtasıyla can güvenliğinin sağlanmasına ilişkin talebi de ulaştırıldı.”
Coşkun’un önemli iddialarından bakalım ne çıkacak. Bekleyelim, görelim...