Bir tarafta Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) soruşturması yapılırken, bir tarafta ise Türk Silahlı Kuvvetleri’nden (TSK) Fetullahçı ya da diğer tarikat mensubu olduğu gerekçesiyle atılanların “şikayetçi” olduğu 28 Şubat Davası’nda 99 asker ve bir de dönemin YÖK Başkanı, Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 4 yıldır yargılanıyor.
28 Şubat sürecinde Fetullah Gülen grubunun desteklendiği ve onlara yol verildiği iddiası da gündeme getiriliyor. Mahkeme heyetini etkilemek amacıyla “TSK- Fetullah Gülen işbirliği” propagandası bilinçli olarak yapılıyor.

TSK KİMLERİ ÇIKARMIŞ?

Gerçeği görmek için yine dosyaları inceleyelim. Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dava dosyasında yer alan dönemin Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgili tarafından hazırlanan iddianame bin 309 sayfa... Bunun 252 sayfası şikayetçi ve tanık ifadelerine ayrılmış. Toplam 438 şikayetçiden 199’u asker, 238’i ise sivil. TSK’dan çıkarılan şikayetçi askerlerin durumunu dosyadan araştıralım:
Asker şikayetçiler iddianamenin 811-1042 sayfalarında yer alıyor. Şikayetçi 199 asker personelin 90’ı 1995-2000 yılları arasında TSK’dan çıkarılmış. Kalan 110 askeri personelin bir kısmı 1988, 1989, 2001, 2002 ve birkaçı da 2008 yıllarında çıkarılanlar. 28 Şubat süreci ve Batı Çalışma Grubu’nun (BÇG) kurulduğu ve faaliyet gösterdiği yıllarda ihraç edilmedikleri halde şikâyetçi oldukları görülüyor.
İrticai faaliyetleri nedeniyle TSK’dan çıkarılan 90 askeri personele dönersek; bunlardan 40’ı Fetullahçı, 22’si Nakşibendi, 19’u devrim yanlısı İslami Terör Örgütü, 4’ü Süleymancı, üçü de Akıncı, Hizbullahçı Nizam-ı Alemci, Milli Görüşçü. Bir askerin durumu ise iddianamede belirtilmiyor. Bu durum, eskiden TSK’nın irticai yapılanmalarla ilgili bir ayrım yapmadığını da ortaya koyuyor.

“CEMAATÇİ OLMASI ATILMAYI GEREKTİRMEZ”

İddianamede 438 şikayetçi var ama dava devam ederken şikayetçi sayısı 953’ü buldu. Yeni katılan 515 müştekinin kaçının FETÖ mensubu olmaktan dolayı atıldığını saptayamadık. Sıkça söylenen 28 Şubat döneminde YAŞ kararları ile 600’den fazla kişinin TSK’dan ihraç edildiğidir. Kayıtlara göre hesaplarsak bu durumda atılanlardan 266 kişinin FETÖ’cü olduğu sonucu ortaya çıkıyor.
İddianameyi hazırlayan cumhuriyet savcısı, TSK personelinin cemaat mensubu olmasının atılmaya neden olamayacağını belirtmiş. Her şikayetçinin ifadesinin son bölümünde 28 Şubat davası sanıklarını suçlamış. Ancak bu paralel emir-komuta yapısının 15 Temmuz 2016 gecesi ülkemize nelere mal olduğunu hep birlikte gördük. Burada YAŞ kararları ile ihraç edilen astsubayın YAŞ’a sevk yazısından atılma gerekçesini okuyalım:
“Fetullah Gülen Nurcu Gurubu mensubu olduğu, astsubayın imamlığında örgütsel halka içinde yer aldığı, örgütün sivil sorumlularından Ömer isimli şahsın örgüt evinde yaptığı toplantılara katıldığı, örgüte maddi yardımda bulunduğu...” ama iddianamede bunlar suç olarak kabul edilmemiş, ileri sürülen iddiaların müştekinin askerlik görevi dışında suç teşkil etmeyen, toplum içindeki özel yaşam konusundaki tercihlerinin TSK’dan atılmasına gerekçe yapıldığı, özel hayatındaki ilişkilerin suç teşkil ettiğine dair delil ortaya konulamadığı belirtilmiş.
Akla şöyle bir soru geliyor: TSK’nın 28 Şubat sürecinde, 2002 yılına kadar evinin içini paralel dinci bir yapılanmadan temizlemesi suç oluyor da, 15 Temmuz’dan sonra onbinlerce kişinin yargı kararı olmadan meslekten atılmaları normal mi? Cevabı açık: Hükümet devletin içini zararlı bulduğu unsurlardan temizliyor.

HÜKÜMET BASKISI BU HALE GETİRDİ

AKP hükümetinin göreve gelmesinden sonra 2003 yılından başlamak üzere irticai faaliyetleri nedeniyle TSK’dan şerhler, daha sonra da hükümetin genel tavrı nedeniyle irtica dosyaları YAŞ’a getirilmedi. 2002-2006 yıllarında Yüzbaşı ve Binbaşı rütbesinde olup, gizlenmeyi başarmış FETÖ’cü subaylar, 2016 yılında Tuğgeneral ve Tümgeneral rütbelerine yükselerek bazıları darbe girişiminde bulundu. FETÖ’cü subayların yükselmelerine Ergenekon, Balyoz ve diğer davalarda çok sayıda üstün nitelikli, vatansever, Atatürkçü subayların hapsedilmeleri ve sonra emekli edilmeleriyle önlerinde doğan boşluğun büyük katkısı oldu.
28 Şubat sürecinde; Genelkurmay Karargahı’nda verilen brifinglerde başta Fetullah Gülen cemaati olmak üzere diğer tarikatların açtıkları kaçak kuran kursları, yurtları, okulları, hastaneleri ve para kaynakları hakkında yer yer, isim isim çok detaylı bilgiler verilmiş ve ülkenin bugün başına gelenler adeta resmedilmişti.
28 Şubat MGK kararları ve öngörülen tedbirler hükümetlerce savsaklanmayıp sıkı bir şekilde uygulansaydı 15 Temmuz 2016 darbe girişimi yapılamaz, ülke bir kaos ortamına sürüklenmezdi. 4 yıldır bitmeyen 28 Şubat Davası’nın da bir “FETÖ Kumpası” olduğu ortaya çıkmıyor mu?