Öyle böyle değil, yaklaşık 35 bin askerimiz Suriye’de, Irak’ta... 3 milyona yakın Suriyeli ülkemizde vatandaşlık bekliyor. Devletin borçlarının 400 milyar dolar civarında olduğu belirtiliyor. Doları frenlemek kolay kolay mümkün olmuyor. Güneydoğu’da şehit sayımız son yılların en yüksek sayısına ulaştı. Halkın yarıdan fazlası yeniden bir darbe girişimi olacağına inanıyor. Olumsuz her olayı geçmişte Ergenekon örgütüne bağlayanlar, şimdi de benzer açıklamaları Fetullahçı Terör Örgütü’ne (FETÖ) bağlayıp sorumluluktan kaçmaya çalışıyor. Kamu görevlileri yarınından umutsuz... Onbinlerce kişi cezaevinde ve bunların önemli bir bölümü suçunun ne olduğunu henüz bilmiyor.
Böyle bir tablo varken, bu ülkenin insanının mutlu, huzurlu olduğu söylenebilir mi? Hafta sonunda bir etkinlik için Mersin’deydim. En çok sorulan, “Ne olacak bu ülkenin hali, nereye gidiyoruz?” oldu. İnsanların yüreğine tam anlamıyla korku çöreklenmiş. Yapılan bazı araştırmalar da çalışanların ne durumda olduğunu ortaya koyuyor.

KORKU DAĞLARI SARMIŞ

Fahrettin Yokuş, Türk Kamu Sen’in genel teşkilatlandırma sekreterliğinin yanı sıra Türk Büro Sen’in de genel başkanlığını yürütüyor. Sendikanın araştırma geliştirme bölümü anket düzenledi. Kamu görevlilerinin duyduğu korku ve endişe, anketin cevaplanması sırasında da ortaya çıktı.
Soruları 60 bine yakın kamu görevlisi inceledi. Ancak 7 bin 254 memur bunları cevaplandırma cesareti gösterdi. Dolayısıyla anket sorularını cevaplandırma oranı yüzde 14’ün altında kaldı. Bir başka deyişle soru yöneltilen her 7 kişiden 6’sı “ne olur, ne olmaz” deyip sessiz kalmayı tercih etti. Bununla birlikte anket sorularını cevaplayanların yüzde 73,4’ü de bu anketi doldururken içinde bulunulan hassas süreç nedeniyle tereddüt ve tedirginlik yaşadığını ifade etti.
Kimse terör örgütleriyle mücadeleye “Hayır” demek gibi bir ihanet içerisinde değil. İstenen adaletin sağlıklı işlemesi ve güven duyulmasıdır. Bilinen şu ki terör örgütüyle mücadelede ve bunun öncesinde ihanet sürecinde yaşananlar, vatandaşlarımızın adalete olan inancını, mahkemelere olan güvenini önemli ölçüde kaybetmesine neden oldu. Nitekim, Yargıtay Başkanı yargıya olan güvenin yüzde 30’a indiğini belirtiyor. Yüzde 30 olsa o bile iyi... Yargı çevreleri bunun daha da aşağıda olduğunu belirtiyor.

AÇIĞA ALMALAR, İHRAÇLAR...

Her 10 çalışanın 9’unun mesai arkadaşı açığa alındı ya da ihraç edildi. İhraçlar ve açığa almalar nedeniyle kamu görevlilerinin de iş yükü arttı. Memurlar, görevden alınan mesai arkadaşlarının gerçekten örgüt üyesi olduğunu düşünüyor mu? Bu soruya 100 memurdan 7’si “evet” derken, 93’ü “hayır” karşılığını verdi.
Kamuda açığa alma ve ihraç işlemlerinin adil bir şekilde gerçekleştiğine inananların oranı yüzde 3’ü bile bulmazken, ankete katılan kamu görevlilerinin neredeyse yüzde 98’i yaptırım uygulananlar arasında “örgütle hiçbir ilgisi bulunmayan masum kamu görevlileri”nin de olduğu görüşünde...
İhraçlara rağmen kamudaki her türlü yasadışı yapılanmanın bertaraf edileceğine dair inanç da düşük. Ankete katılanların yüzde 6’sı bu önlemlerin kamudaki örgüt yapılanmasını tamamen yok edeceğini düşünürken, yüzde 94’ü ise alınan önlemlere rağmen kamudaki örgüt yapılanmasının tam olarak giderileceğine inanmıyor.

“SIRA BANA GELECEK” ENDİŞESİ...

Kamu görevlilerine uygulanan açığa alma ve ihraç işlemleri nedeniyle büyük rahatsızlık yaşanıyor. Ankette ortaya çıkan bir başka çarpıcı ayrıntı da gelecek kaygısı... Ankete katılan memurların yüzde 92,4’ünün bu uygulamalardan olumsuz yönde etkilendiği, yüzde 82’sinin “Böyle giderse bir gün sıra bana da gelecek” endişesi taşıdığı ortaya çıktı. Açığa alma, ihraç, tehdit ve baskılara bağlı olarak kamuda büyük bir huzursuzluk var. Emekliliği hak eden, daha fazla çalışmayı düşünmüyor.
Kamu görevlileri ihraç, açığa alınma korkusu yaşarken, ilginç olaylar da yaşanıyor. Bazı görevliler, ihraçla, açığa alınmakla tehdit ediliyor. Bu durum ankete de yansıdı. 100 memurdan 35’i “Bu süreç kullanılarak çeşitli kaynaklardan tehdit aldığını” belirtiyor. Bu, kamu görevlilerinin baskı ve tehdit altında olduğunu ortaya koyuyor. İnsanlar, ekmeğinden olmamak için bunları üst makamlara yansıtmaya da çekiniyor.
Hukuk çiğnenirse, adalet ortadan kalkar ve yerini zulüm alır. Hukuksuzluk, başka hukuksuzluklarla düzeltilemez. O nedenle hukukun üstünlüğüne yürekten inanmalı ve bunun sağlanması için çaba gösterenlere de güç vermeliyiz.