ABD’nin Rakka operasyonunu ertelemesi üzerine, bu kentte bulunan IŞİD militanları ağır silahlarıyla birlikte El Bab’a geldi. Teröristler, Kuzey Suriye’de bulunan en önemli kalenin düşmemesi için direniyor, “canlı bomba”lar askerimize saldırıyor. El Bab’a hakim tepede bulunan örgütün karargahının düşmesi halinde kentte tutunamayacaklarını bilen teröristler 16 askerimizi canlı bomba eylemleriyle şehit etti. Suriye’den gelen şehit sayımız 37 oldu. Şehitler geldikçe “Türkiye’nin Suriye’de işi neydi?” sorusu da daha çok soruluyor.
Son 18 ayda 568 askerimiz, 303 polisimiz, 63 korucumuz şehit edildi. Vatandaşlarımızla birlikte aynı dönemde hayatını kaybedenlerin sayısı bin 700’ü geçti. Bundan 86 yıl önce de “Şeriat isteriz” diye bağıran grup Asteğmen Kubilay’ı Menemen’de şehit etmişti. Hem de kafasını vücudundan ayırarak...

KUBİLAY’IN ÖLÜM RAPORU

23 Aralık 1930 tarihinde Alay Başhekimi Yüzbaşı H.Suat, Menemen Hükümet Tabibi 43. Alay Doktoru Necati Bey’in düzenlediği ölüm raporunu okuyorum:
“Menemen Hükümet Konağı önünde 6 silahlı asi şahsın yakalanması için görevlendirilen Kubilay Efendi, çıkan arbedede asilerden herhangi birisi tarafından vurulmuştur. Sağ koltuk altından vurulan Kubilay Efendi 30 metre ilerisindeki camiye kaçmıştır. Orada baş cismi derekinin üst kenarından arka ve yukarıya doğru boyundan tamamen ayrılmıştır. Kesilme, keskin ağızlı bir tarafı küt, oluklu ve takriben 25 santimetrelik bir bıçakla yapılmıştır.”

1

GENELKURMAY RAPORUNDAKİ İFADELER

O dönemde “Erkanı Harp” adını taşıyan Genelkurmay Başkanlığı’nın, 26 Aralık 1930 tarih ve 6747 numaralı tezkeresinde Kubilay’ın şehit edilişi şu cümlelerle anlatılıyor:
“Kendisine mehdi süsü veren kişi arkasından koşup zabiti tutuyor ve caminin binek taşı tarafına doğru sürükleyerek ve belinden bıçağını çekerek binek taşı üstünde zabitin başını bir koyun gibi kesiyor. Başı, elinde taşıdığı bayrağın ucuna takıp taşıyor ve yine nutkuna başlıyor. Kubilay’ın boğazı kesilirken ahali bu hali alkışlarla karşılıyor. Bu vaziyet karşısında 10 adım kadar geride bulunan bölük, başlarındaki çavuşların kansızlığı yüzünden hiçbir hareket ve canlılık göstermiyor ve alçakçasına firar ediyor. 4 askerle hükümet konağı içine giren Jandarma kumandanı da bu hale kadın gibi seyirci kalıyor.
Alaydan telefonla kuvvet talep eden Jandarma komutanı ve bu kuvvetin ne için, ne maksatla ve ne gibi bir vazife karşısında talep edildiği hakkında alayı bilgilendirmemiştir. Jandarma kumandanının noksan olarak verdiği bilgi yüzünden, alayca gönderilen ilk bölük cephanesiz olarak yola çıkarılmıştır.”

ATATÜRK, EMRİ EDİRNE’DEN VERDİ

Atatürk, Edirne Belediye Meclis salonunda toplantı yaparken Menemen’de yaşanan olayları öğreniyor. Emekli öğretmen Ayhan Tunca “Gazi Mustafa Kemal Atatürk Edirne’de” kitabında o günü açıklıyor:
“Edirne Belediye Meclis Salonunda tatlı bir sohbet vardı. İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, eniştesi olan Vali Emin Bey ile ilgili bir şaka yapmak için ağzını açmıştı ki, bir subay elinde telgrafla içeriye girdi ve Atatürk’e uzattı. Atatürk telgrafı aldı, okudu; ama yüz hatları değişmiş, rengi sararmıştı. Salonda tüm nefesler tutulmuştu. Atatürk birden elini masaya vurdu, ayağa kalktı ve hiddetle şunları söyledi:
‘Arkadaşlar! Menemen’de mürteci Nakşibendiler, benim Kubilay adlı subayımı katletmişler. Şehit etmişler. Başını, gövdesinden ayırmışlar. Suçlular hemen bulunsun, Menemen haritadan silinsin.”

KESTİKLERİ YERDE ASILDILAR

Kubilay’ın şehit edilmesinden sonra Derviş Mehmet ve iki adamı öldürüldü. Menemen, Balıkesir ve Manisa’da sıkıyönetim ilan edildi. General Mustafa Muğlalı başkanlığında kurulan askeri mahkemede 2 bin 200 sanık yargılandı. 29 kişi Kubilay’ın şehit edildiği yerde asıldı.
Ankara Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi içinde bulunan Devrim Tarihi Müzesi’ni ziyaret edin, Kubilay’ın kanlı şapkasını, mürtecilerin onu neyle kestiklerini, başını hangi sancağa taktıklarını da bir görün... Kubilay’ı ve tüm şehitlerimizi saygı ile anıyoruz.