Ankara’nın Gölbaşı İlçesi yakınında bulunan Özel Kuvvetler Komutanlığı’na gittiğinizde ilk gördüğünüz “Ülkem, bayrağım, onurum” yazısı olur. Bu, Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın sloganıdır. Subay, astsubay ve uzmanlardan oluşan Türkiye’nin en seçme birliği Bordo Bereliler en ağır eğitimlerden geçirilir, savaşma azim ve kararlılığıyla yetiştirilir. Gözlemcidir, analizcidir, değerlendirir, ilişkilere önem verir. Ülkesi, bayrağı, onuru için canını feda etmekten de çekinmez.
Öyle bir yapısı var ki, “tim”ce hareket ederler. Birlikte savaşırlar, birlikte mücadele verirler, birlikte dolaşırlar, birlikte ev ziyaretlerini yaparlar. Alabildiğine birbirine bağlı, tutkun olan bu timler kavgaya bile birlikte girerler, disiplinsizliği de birlikte yaparlar.

BOZULMA BAŞLADI


Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın bu özelliklerini, bu seçkin askerlerin komutanlığını yapan Emekli Orgeneral Engin Alan’dan, efsane isimlerden Korkut Eken’den, Levent Göktaş’tan da dinledim. Son yıllarda ise bu birliğin eski özelliklerini kaybettiğini, “tim” halinde hareket etmenin ortadan kalktığını, bırakın birbirlerinin evine gitmeyi, konuşmaya bile çekindiklerini, birbirlerini tanıyamaz hale geldiklerini öğrendim.
Personel seçim kriterleri değişmiş, inanılmaz sayıda kişi kurmaylık sınavını da kazanmaya başlamıştı. Geçmişte bir kişi bile sınavı zor kazanırken, son sınavda 15 kişinin kazanması bile başlı başına soru işaretiydi. Bu işte bir şeylerin olduğunu Özel Kuvvetler’de görevli olanlar biliyordu.

DEĞİŞİM BÖYLE BAŞLADI


Özel Kuvvetler Komutanlığı’ndaki bu kötü gidişi durdurmak için Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar yeni düzenleme yaptı. Dışarıdan değil, içerden yetişenlere görev vermeye başladı. Yavaş yavaş askerin komutanına, komutanın askerine güvenmeye başladığı döneme girildi.
15 Temmuz’da Silopi’den kalkan helikopterde Tuğgeneral Semih Terzi vardı. Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakal’a, babasının rahatsız olduğunu söyleyip izinli olarak Ankara’ya gelmek istediğini söylemişti. Ama durumun öyle olmadığını Aksakal da düğün çıkışı kaçırılmak istenmesiyle anlamış ve oradan emirlerini vermişti.
Biz, komutanın emir astsubayı Ömer Halisdemir’in verilen emri yerine getirdiğini, bu emri yerine getirirken şehit olacağını bile bile hareket ettiğini biliyoruz. O gece yalnız Halisdemir değil başka kahramanlıklar da yaşanıyordu. Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda İsmail Astsubay, arkadaşının kendisine silah doğrulttuğunu görünce, “Beni mi vuracaksın?” diyor. Karşısındaki kişi hiç gözünü kırpmadan arkadaşına ateş ediyor.

EMRİ YERİNE GETİRDİĞİNİ SANIYORDU


Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak’ın emir subayı Burak Binbaşı’yı kim şehit etmeye kalkıştı biliyor musunuz? Lojmandaki kapı komşusu... Kuşkusuz canını verenler kadar, karşı tarafı ikna edip daha fazla şehit olmasını önleyen komutanlar da vardı. Zekai Paşa’nın emrini yerine getirdiğini sanan bir tim, aslında Zekai Paşa’nın emrinde olan başka bir timle çatışmaya girmişti. İşte, o timdeki bir komutan, Zekai Paşa’nın adı kullanılarak verilen emrin, aslında Zekai Paşa’ya ait olduğunu anlatabilmek için uzun süre dil döktü. Kanlı sonuçlanacak bir çatışmanın önüne geçmiş oldu. O saatten sonra darbeci grubun hilelerine karşı, Zekai Paşa’dan olduğuna yüzde yüz emin olunmayan emirlerin yerine getirilmemesi talimatı verildi. Bu haberleşmeler daha çok telefonla birbirine güvenen insanlar arasında yapılıyordu. Eski Özel Kuvvetçilerle, son yıllarda Özel Kuvvet’e gelenlerin bazıları bir yerde karşı karşıya gelmişti.
Özel Kuvvetler Komutanlığı bir ara darbeci grubun eline geçti. Nizamiyede kontrolleri altına alındığı için içeriye girilemiyordu. Seçkin birlik “Devlet yanlısı” ve “darbeci” diye ikiye ayrılmış, müthiş bir çatışma içine girmişlerdi. Birliği yeniden ele geçirebilmek için tel örgüler aşılarak birliğe girildi ve saatler sonra yeniden komutanlıkta kontrol sağlanabildi.

“ÖL” EMRİNİ YERİNE GETİRMEK İÇİN


Erzurumlu Zekai Aksakallı, askerlerine “Erzurumluyum, ben üşümem” der. “Tepeden inme komutan” değil. Özel Kuvvetler’de tim komutanlığı, tabur komutanlığı yaptı. Yani “çekirdekten Özel Kuvvetçi” olduğu için başarılı olduğu belirtilir. “Gidin, orayı hainlerden temizleyin” demenin anlamı “git öl” demektir. Bir komutan emrindeki askere böyle kolay kolay emir veremez. Askerin komutanına, komutanın askere inanmasıyla ancak bu emirler yerine getirilebilir. Zekai Paşa o gün askerine “öl” emri verdiğinde Türkiye’nin kaderini de değiştirmişti.
Darbe girişiminin ordumuza kazanımı ise Atatürkçü ruhla yetiştirilen 1986-87 ve 88 devresi albayların deneyimleriyle, gönülleriyle TSK’da kalmalarının yolunun açılmasıydı.