Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, 103 sanıklı “28 Şubat” davasına bugün devam edilecek. Sanıklardan 4’ü vefat etti. Soruşturmayı açan savcı, önceki mahkeme heyetinin önemli bir bölümü meslekten çıkarıldı ya da tutuklandı. Bu davanın da “kumpas” olduğu bilirkişi raporunda yer aldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iki kızı “mağdur-şikayetçi”ler arasında yer alsalar da, bugün hükümetin uyguladığı politika, 28 Şubat döneminde Fetullah Gülen grubuyla ilgili alınan kararları uygulamaya dönüştü. 2012 tarihli TBMM Darbeleri ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’nun, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ilişkisiyle ilgili bölümlerinde dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e verilen brifingler de yer alıyor. İşte onlardan bazı örnekler:

O BRİFİNGLERDE HEPSİ VAR

- ‘Altın nesil’ yetiştirme adı altında başta Harp Okulları olmak üzere kritik üniversitelere girmeye aday tarikat müritleri yetiştirildiği,
- Gülen’in hedefinin “okullarında beyinlerini yıkadığı gençlikle oluşturacağı toplum vasıtasıyla lâik, demokratik ve sosyal hukuk devleti olan TC’yi sona erdirip yerine şer’î yasaların hâkim olduğu İslâm devletini kurmak” olduğu,
- Fetullah Gülen tarikatının yurt içinde 182 okulu, 300 dershanesi ve 25 bin kapasiteli 240 yurt ve pansiyonunun mevcut olduğu, bu kurumların 200 civarında vakıf ve yine 200 civarında şirket tarafından desteklendiği, bu okullarda kız ve erkek öğrencilere ayrı eğitim verildiği, ‘siyasal İslâm’ zihniyetiyle yönlendirildikleri,
- Fetullahçıların Türkiye’de gerçekleştirilmesi hedeflenen İslâm devletine uluslararası destek sağlamak amacıyla yurt dışında okul açma atağı başlattıkları, bu çerçevede 52 ülkede 248 okul, 21 öğrenci yurdu açıldığı,
- Eğitim alanındaki bu yatırımlarının toplam değerinin 350 trilyon TL olduğu, Gülen’in Batı’ya karşı ılımlı bir dini lider görüntüsü çizmeye özen gösterdiği,
- Devlet içinde devlet faaliyetleri icra eden Fetullahçıların tarikat okullarının Milli Eğitime alternatif bir anlayışla yönetildikleri, İslam devletine ulaşıldığında gerekli olacak kadroları yetiştirmek ve devlete sızmayı amaçladıkları,
- ‘Bürokrasiye hakim olan devlete hakim olur’ prensibini uygulayan Fetullah Gülen Nurcu tarikatında yer alan bazı bürokratların, Hazine Müsteşarlığı’nın Teşvik ve Uygulama Genel Müdürlüğü ile Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü gibi icra birimlerinde örgütlenerek, irticayı destekleyen sermayeye teşvik verilmesini sağladıkları,
- Özellikle Fetullah Gülen Nurcu tarikatının da TSK’ya sızma girişimlerinde bulunduğu, Gülen tarikatına ait yurt dışındaki okulların açılış törenlerine özellikle emekli generallerin davet edilerek TSK ile yakınlaşma gayretleri sarf edildiği...

ÇOĞU FETÖ’CÜ ÇIKTI

Daha neler neler... İşte 17 Mart 1998’de Genelkurmay Başkanı, Cumhurbaşkanı’na FETÖ hakkında bunları söylüyor. Yani “bu adamlar devlet içinde devlet olmaya çalışıyorlar” deniyor. Aynı bilgilendirmede Gülen cemaatinin TSK’ya sızmak amacıyla ne tür taktikler geliştirdiği ve bu konuda duyulan kaygı da ifade ediliyor:
28 Şubat davasının, soruşturmadan kovuşturma aşamasına kadarki bütün süreçlerinin Ergenekon, Balyoz, Askerî Casusluk vb. bütün diğer davalarla tıpa tıp aynı olduğunu görüyoruz. Aynı kumpaslar, aynı tezgâhlar ve hukuksuzlukların bu davada da görüldüğü sanıklar tarafından sıkça dile getiriliyor. Soruşturmanın başlamasından bugüne kadar; iddianameyi kabul eden ve kovuşturmayı başlatan 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Tayyar Köksal, üye Süleyman Köksaldı ile halen davayı yürüten 5. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Fevzi Şingar, üye hâkimler Hasan Çavaç, Turhan Kök, C.Savcısı Levent Savaş hariç dosyalarda imzası olan neredeyse bütün ilgililerin FETÖ ile bağlantılı olduğuna ilişkin soruşturmalar var.

4 YILDIR BİTMEYEN DAVA

28 Şubat davasının da diğerleri gibi tam anlamıyla bir FETÖ kumpas davası olduğu anlaşılıyor anlaşılmasına da bu dava niçin bir türlü sonuçlandırılmıyor? Bunun da sonuna yaklaşıldı sanırım. Davayı bir de sanıklarından Alican Türk’e sordum. Şunları söyledi:
“Bu davanın ta baştan beri bir ‘darbe davası’ değil, resmen ‘Fetullah cemaati başta olmak üzere siyasal İslâm’ı savunan tarikat, cemaat vb. irticai örgütlerle neden mücadele ettiniz?’ davası olduğu ve bir ideolojik intikam güdüsü ile açıldığı çok belirgindi. Daha iddianamenin ilk sayfalarını çevirirken bile niyet anlaşılıyordu.”
28 Şubat’ta FETÖ’nün kayırıldığını, TSK’nın FETÖ ile işbirliği içinde olduğunu, FETÖ’nün zarar görmediğini iddia edenlerin ise neredeyse tamamının FETÖ’cü çıkması ise kimseyi şaşırtmadı.