103 sanıklı olarak başlayan ve 4 yılını dolduran davada, 3 kişi hayatını kaybetti, 100 sanıklı olarak dava bu ay devam edecek. Son dönemlerde, Fetullah Gülen’in, 28 Şubat döneminde desteklendiğine ilişkin iddialar gündeme getiriliyor. Ama belgeleri okuduğunuzda, bunun tam tersinin olduğu anlaşılıyor. Hatta, Fetullah Gülen’i, ANAP’ın kurtardığına ilişkin haberleri hükümete yakınlığıyla bilinen gazetelerin manşetlerinde görebilirsiniz.
Davanın 13 numaralı klasöründe önemli belgeler var. Fetullah Gülen cemaatinin aslında nasıl tehlikeli bir örgüt olduğu, önlem alınmazsa bunların devleti ele geçireceğine ilişkin uyarılar askerler tarafından 1997 yılından itibaren hep yapılmış. O dönemde, cemaatin kontrolü altında olan bütün şirketler isim isim belirtilmiş.

MGK KARARINDA YAZILI

Milli Güvenlik Kurulu (MGK) dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in başkanlığında 25 Ağustos 2004 tarihinde toplandı. O toplantıda şu karar alındı:
“24 Haziran 2004 tarihli MGK toplantısının gündem konularından biri olan ‘Türkiye’deki Nurculuk Faaliyetleri ve Fetullah Gülen’ konusu gündeme gelmiş, yurtiçi ve yurtdışı faaliyetlerine karşı bir eylem planı hazırlanması uygun görülmüş ve bu konudaki tavsiye kararının hükümete bildirilmesine karar verilmiştir.”
17 Mart 2005’te, Başbakanlık Güvenlik İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan “İrticai Faaliyetlere Karşı Yürütülecek Mücadele Stratejisine Ek Eylem Planı” dönemin Müsteşarı Ömer Dinçer imzasıyla ilgili Devlet Bakanlıkları, bilgi olarak da Adalet Bakanlığı ile Genelkurmay Başkanlığı’na ulaştırıldı. 28 Şubat döneminde yapılan uyarılar dikkate alınmış olsaydı, bugün Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) olarak nitelendirilen örgütün bu kadar güçlenmesinin önü de alınırdı. Ancak o dönem, irticai faaliyetlerle mücadele etmek de kolay olmadı. Çıkarılması gereken birçok yasa çıkarılmadı.

ASKERİ OKULLARA GİRİYORLAR

13 no’lu klasörde, bazı çevreler, irtica’nın ulaştığı boyutları değil, irtica ile mücadele için alınmasına çalışılan tedbirlerin gerekip gerekmediğini tartışıyordu. Ama bu uyarılar yeni değil, 1997 yılında yapılıyor. Askerin raporunda şu uyarı bulunuyor:
“Ilımlı İslam görüntüsü altında, önemli ölçüde devlet kadrolarına sızan, kendi okullarında Milli Eğitim’e alternatif bir eğitim sistemi oluşturan ve askeri okullara öğrenci yerleştirme girişimlerini ısrarla sürdüren, bazı üst düzey yöneticilerden de itibar gören Fetullah Gülen ve tarikatının faaliyetleri, kesintisiz devam etmektedir.”

EN ÇOK UYARAN DA HALK OLMUŞ

Mahkeme dosyasındaki Genelkurmay Raporu’ndan devam edelim:
“Türk Silahlı Kuvvetleri, İrtica’ın kendi bünyesine sızmasına mani olmak üzere, özellikle kaynakta her türlü tedbiri almaktadır. Alınan bütün tedbirlere rağmen; irticai faaliyetlerde bulunanları tespit ve uzaklaştırma konusundaki kararlı tutumunu, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da aynen devam ettirecektir.
Bu kapsamda; Türk Silahlı Kuvvetleri’nin irtica ile mücadele kararlılığını bilen ve bekleyen halkımızdan, Genelkurmay Başkanlığı’na gelen mektup ve faxlarda, yoğun bir artış olmuş ve aylık ortalama on binleri aşmıştır. Mektup ve faxlarda, genelde idarenin ve yargının çeşitli nedenlerle irtica ile mücadelesinin yetersizliği vurgulanarak, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, bu mücadeleyi yürüten ve yürütmesi gereken ve güvenilen kurum olarak görüldüğü, ifade edilmektedir.”
Ancak, öyle döneme girildi ki, Silahlı Kuvvetler’den irticai faaliyetleri bilinenler atılamadığı gibi, bunların destek gördüğü günlere de gelindi. Darbe girişimine katılanların terfi dönemlerine baktığımızda, hemen hepsinin son yıllarda yükseldiği de anlaşılıyor.

İRTİCANIN DİNAMOSU ŞİRKETLER

28 Şubat öncesine göre irticai faaliyetler de yöntem değişikliğine gidildi. “Zamanında müdahale edilmediği takdirde irticanın kanser gibi, anayasal organları içerden çürüteceği ve süratle yayılarak rejimin sonunu hazırlayacağı kaçınılmaz bir gerçektir” uyarısı yapıldığını da, isim isim belirlenmiş şirketlerin irticanın dinamosu olduğunu da o rapordan okuyoruz. Bakıyorum, o listelerde ismi geçenlerin bazılarına bugün kayyum atanmış.
Bugün ne yapılıyor? kamudaki FETÖ’cü kadrolaşmanın tasfiyesine uğraşılıyor. FETÖ’cülerin içine görüşünü beğenmediklerini de ekleyip kamudan şimdi çıkarmıyorlar mı? Yoksul öğrencilerin evlere alınması, cemaat yurtlarına yerleştirilmelerinin önlenmesi istenmiş. Şimdi onlar kapatılmıyor mu? Dahası, öğrenci seçme sınavlarında istismarları önleyecek düzenlemeler yapılması önerilmiş, sınav sahtekarlıkları ortaya çıkarılmadı mı?
Bunları zamanında yazanlar, uyaranlar tam 4 yıldır yargılanıyor.