Erdoğan, El-Cezire’ye verdiği röportajda 15 Temmuz’da başarısızlıkla sonuçlanan darbe girişimini eniştesi (ablasının eşi) Ziya İlgen’den öğrendiğini söyledi.
Yıllar önce...
Tarih: 11 Mart 1971.
Başbakan Süleyman Demirel Genelkurmay’da bir hareketlilik olduğunu öğrendi. Tedirgin oldu. Başta MİT olmak üzere kime sorduysa bilgi alamadı.  Ve komutanlardan istihbarat almak için ilginç bir yönteme başvurdu:
Eşi Nazmiye Hanım’ı, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç’ın eşinin kuvvet komutanları eşlerine verdiği öğle yemeğine gönderdi.
Nazmiye Hanım yemekten dönüşünde, “hiçbir şey görünmüyor; herkes sakin ve normal konuşmalar yapıldı” diye izlenimlerini kocası Başbakan Demirel’e aktardı. (Cüneyt Arcayürek, Darbeler ve Gizli Servisler)
Başbakan Demirel, askerlerin muhtıra hazırlığı içinde olduğunu MİT emeklisi bir dostunun AP’li eşinden öğrenebildi! Ama. Nazmiye Demirel’le yemek yiyen kadınların komutan kocalarının muhtıra vermesine engel olamadı.
Demek... Koskoca Türkiye Cumhuriyeti zaman içinde istihbarat için eniştelere, eşlere mecbur edilen bir siyasal siteme dönüşmüştü!
Demirel yıllar sonra MİT ile ilişkilerini gazeteci Cüneyt Arcayürek’e anlatırken şu anekdotu verdi:
“Allah rahmet eylesin (MİT Müsteşarı) Ziya Selışık vardı; sık sık makama gelir ve ‘iyi sıhhatte olsunlarda herhangi bir şey yok’ der ve giderdi. Ben bu ifadeyi dinler, fakat hiçbir şey anlamazdım. Utanır, Ziya Selışık’a soramazdım. Sonunda bir gün dayanamadım, sordum Selışık’a, ‘kim bu iyi sıhhatte olsunlar?’ Cevabı kısa oldu; ‘Ordu’ dedi!”
Aslında...
Erdoğan yanılıyor!
MİT, 15 Temmuz Cemaat darbe girişimini yıllar önce haber verdi.
Nasıl mı?...

Gülen’in rol modeli


Fethullah Gülen’in biyografisinde bir isim çok önemli yer tutar:
Yaşar Tunagür!
Doğru düzgün okuma yazması bile olmayan Fethullah Gülen’i bu yola sokan adamdır.
Doğru düzgün ilmi bilgisi olmayan Fethullah Gülen’i Diyanet İşleri Başkanlığı kadrosuna alan adamdır.
Yıllar önce...
MİT’te “Yaşar Tunagür Dosyası” vardı. Kendisini yüksek mühendis olarak tanıtıyordu ve ancak Tapu ve Kadastro işçisiydi. -Aynı Gülen gibi- İzmir Kestane Pazarı Camii’nde vaizlik görevindeyken Nurcu olup Atatürk düşmanlığı yaptığı İçişleri Bakanlığı’nın 12.8. 1965 tarihli raporuyla saptandı:
“Münfesih Mukaddesatçılar Derneği kurucularından iken halen Komünizmle Mücadele Derne­ği’nde çalışan bazı kişilerle işbirliği halindedir. İlahiyat’ta (Kur’an Kursu ve imam hatip okulu talebelerinin) Komünizmle Mücadele Derneği ve Türk Ocağı’na üye kayıtlarını yaptır­maya ve bu derneklerin bilumum toplantılarına katılmaya zorlandığı...”
Raporda şu cümle ilginçti:
“Kişinin; kursa devam eden Kur’an öğrencilerine (ki ekseriyetini köylü çocuklar teşkil etmek­tedir)”
Raporlara rağmen ve yasalara aykırı olarak Adalet Partisi Hükümeti Tunagür’ü, 15.12. 1965’te Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığı’na atadı!
Bitmedi...
Tunagür hakkında Dışişleri Bakanlığı’na verilmiş bir rapor daha vardı:
Tunagür’ün, Suudilerin petrol şirketi Aramco ve  Rabıta örgütüyle ilişkileri belgelenmişti. Sık sık Irak’a ve Londra’ya seyahat ediyor; ve her yıl hac bahanesiyle Suudi Arabistan’a giderek toplantılara katılıyordu.
Doğan Avcıoğlu’nun başında bulunduğu Devrim dergisi 28 Temmuz 1970’te MİT’in Tunagür dosyasını açığa çıkardı. Rapor; Tunagür’ün, Nurculuktan Kürtçülüğe, Komünizmle Mücadele Derneklerinden Müslüman Kardeşlere kadar ilişkilerini gözler önüne seriyordu.
1970 yılı sonunda Tunagür meselesi TBMM gündemine geldi. Cumhuriyet Senatosu’nda “Yaşar Tunagür’ün zararlı faaliyetlerini araştırma komisyonu” kuruldu.
Sonuçta...
Ne Emniyet ne MİT Raporu..
Ne de TBMM araştırmasından bir sonuç çıktı.
Uluslararası bağlantıları
olan Tunagür, TSK’dan, Milli Savunma’dan atılanları Diyanet kadrosuna doldurmaya devam etti!.
Gülen’in hamisi Yaşar Tunagür’ün arkasında kimler olduğu sır değil artık: CIA
Atatürkçü bağımsızlıklara karşı devlet içinde Tunagürleri ve Gülenleri organize etmeyi hep sürdürdü.
Erdoğan, Cemaat darbesini TSK’dan, MİT’ten değil, eniştesinden aldıysa bunlar üzerinde düşünmesi gerekir.

Görün artık


Emperyalizme dayılanmak öyle lafla olmaz.
Bak!...”Müslüman” diye gördüğün, “Müslümanların iktidarını kurduk” diyen seni bile bir gecede yok etmek istiyor!
Bunun dinle-imanla ilişkisi yok.
Bunu önlemenin yolu “Müslüman Kardeşliği”nden filan geçmez.
Kaç kez... Sadece yazıp-söylemedik; Silivri duruşmalarında dile getirdik; devlet Cemaat tipi örgütlere, tarikatlara bırakılırsa Pakistan’a, Afganistan’a, Irak’a döneriz.
Erdoğan önemli bir kavşaktadır. Toplumsal uzlaşmaya mecburdur. Şunu görmelidir artık: Marmaris’teki bir solcu-Alevi polis, onu korumak için canını verdi.
Bu ülkede çeşitliliğe saygı duyulmalıdır artık.
Evet görülmelidir:
Büyük bir toplumsal krizle karşı karşıyayız.
Devlet kadroları arasında -bir kabile anlayışıyla- 14 yıldır yapılan dini-etnik ayrımcılığa son verilmelidir; tekli liyakat sisteminin devleti ne hale getirdiği görülmelidir...
Yüzeysel tarih okumalarıyla Atatürk düşmanlığından vazgeçilmelidir.
Hepimiz... Demokratik gelişme için laikliğe yani özgürlüğe mecburuz. Evrensel değerlerin önemini anlayınız artık; kardeşliğe mecburuz.
Erdoğan!...
Demokratik devleti değil...
Otokratik devleti kurarak, kendisine istihbaratı verecek ne MİT’i ne de TSK’yı inşa edebilir.