Rusya geçen ay Türkiye’den aldığı 160 ton sebze-meyveyi geri gönderdiğinde beni bir düşünce aldı; Ruslar için mutfak ne derece önemliydi? Bilinir ki, mutfak kültürü toplumsal-siyasal tarihle iç içedir; mutfağın penceresi tarihe açılır. Örneğin... Gorbaçov’un, Rusya’da sevilmemesinin tek sebebinin Sovyetler Birliği’ni yok etmesi mi sanıyorsunuz? Uzun kuyruklar; ne giyecek ne de yiyecek mağazaları önündeydi. En uzun kuyruklar tüketimine sınırlama getirilen votka içindi! Lenin’in en sevdiği içki bira idi! Stalin Gürcü şarabı içerdi! Yazar Gogol’a göre, mide bedenin en asil organıydı. Evet, bu pazar sizleri Rus mutfak tarihine götürmek istiyorum...


[caption id="attachment_104556" align="alignleft" width="670"] St. Petersburg’daki Voskresenia Khristova Kilisesi[/caption]

Önce...
Rusların Hıristiyan olma sebebini yazayım...
Rus tarihindeki ilk devlet olan Kievan Rus’un kökenleri son derece karışıktır ve hâlâ tartışma konusudur. Ama...
Bilinenler yok değildir; 882 yılında kurulan bu devletin dini çok tanrılı/pagan inancıydı. 106 yıl sonra...
Yıl, 988...
Prens Vladimir, inançlarını tanıtan tek tanrılı üç dinin temsilcisini çağırdı.
İslam dinine geçmesi bekleniyordu; Müslümanlar altın çağını yaşıyordu. Jeopolitik açıdan da İslam mantıklıydı. Ancak...
İslam’da içki yasağının olması kararını vermesinde etkili oldu; Rus’un içkisiz yapamayacağını biliyordu! Çünkü, içmek Rusların neşesiydi!
İçkiyi yasaklamak iktidarının sonunu getirebilirdi! Sonunda...
Vladimir, Bizans’ın dini Hıristiyanlığı kabul etti; Konstantinopolis/İstanbul Patrikliği’nin emrine girdi ve piskoposlar buradan gelmeye başladı.
Böylece... Vladimir, Rusya’nın ilk vaftizcisi oldu.
Evet, Rusya’nın toplumsal ve siyasi tarihini kavrayabilmek için yemek-içmek kültürünü de bilmek gerekir. Örneğin...
Vladimir’in Hıristiyanlığı seçmesine neden gösterilen içki meselesine bir göz atalım...

LENİN’İN ALMAN İÇKİSİ


Kuşkusuz...
Vladimir döneminde Rusların “milli içkisi” votka yoktu.
Votka, 15. yüzyılın ortalarında çıktı. Ekmek şarabı, yeşil şarap, yanık şarap gibi şarapları tüketiyorlardı.
Bu içkilerden sonra...
“Su” sözcüğünün kısaltılması olan “voda” yani votka ortaya çıktı. Çok sevildi.
Votkanın kazanç potansiyeli çarların dikkatini çekti; devlet, imalatı ve satışı tekelleştirdi!
Rusya’da votkanın ne derece tüketildiğine şu örneği vermem yeterli olacaktır: 19. yüzyılda devlet gelirlerinin üçte biri içki satışlarından elde ediliyordu.
20. yüzyıl başında Rus Ordusu Japonlara yenilince Çar II. Nikola bunun sebebini içki içen askerlerde buldu. Birinci Dünya Savaşı başlayınca içkiyi yasakladı!
Kimilerine göre bu karar Bolşevik Devrimi’ne yol açtı!
Devrimin lideri Lenin’in içkiye bir tutkunluğu yoktu. Votka sevmezdi; sürgün yıllarında alıştığı Münih Pilsen birası ve beyaz şarap içiyordu. İçki yasağının devamından yana oldu.
Yasak 1920 yılına kadar sürdü. Yasağın kalkmasını savunanların başında, Stalin geliyordu; “sosyalizm beyaz eldivenlerle kurulamaz” diyordu büyük çoğunluğu şehirli olan Bolşeviklere!..
Büyük şair Mayakovski’nin dediği gibi, “sıkıntıdan ölmektense votkadan ölmek iyiydi.”
Ülkede votkanın kültürel mite dönüşmesi II. Dünya Savaşı’nda oldu. Ruslar tayınları arasında bulunan votkayı içerek Hitler’i yendi!
Votkanın şaşaalı iktidarı Gorbaçov gelene kadar sürdü. “Alkoliklik ve sarhoşluk ile mücadele” başlıklı kararname çıkardı. Tüketime sınırlamalar getirildi. Örneğin, “iş gücü verimini düşürüyor” diye, saat 14.00’ten önce içki satışı yasaklandı. Bazı votka fabrikaları ve mağazaları kapatıldı.
Fıkra gibi şu olaylar anlatılmaya başlandı:
Votka kuyruğundaki bir adam aniden yüksek sesle Gorbaçov’a küfür ederek, “onu öldüreceğim” diye kuyruktan ayrılır. Ancak az sonra geri döner; “Kremlin önünde onu öldürmek için bekleyenlerin kuyruğu daha uzun” der!
1980’li yılların ikinci yarısında benzer çok fıkralar üretildi Rusya’da...
Rusların “kambur” adını taktığı Gorbaçov, sadece Sovyetler Birliği’ni yok ettiği için değil, içkiye sınırlamalar getirdiği için de Rusya tarihinin en sevilmeyen kişisi oldu!
Rusya, votkaydı; hayatın her alanında vardı. Soğuk algınlığından yüksek tansiyona kadar neredeyse tüm hastalıkların ilacıydı!..

GOGOL’UN İNTİHAR ŞEKLİ


Rus mutfağı-sofrası denilince akla sadece votkanın gelmesi bu ülkenin kültürünü kavramamak olur.
Çünkü mutfak, toplumsal yapının farkında olmaksızın tercüme ettiği bir dil’dir!
Bu yazıyı çalışırken Rus Edebiyatı’ndan çeviriler yapan Mümtaz İdil’e danıştım. “Benim çevirdiğim Dostoyevski’nin 747 sayfalık ‘Budala’ romanında 49 kez ‘yemek’ sözcüğü geçiyor. Bir yerde Mışkin’e Yepançin Ailesi fertleri soruyor; ‘Yemek yerken boynunuza peçete bağlarlar mıydı?’ Keza... Yaklaşık 200 sayfalık ‘Yeraltından Notlar’ eserinde 11 kez ‘yemek’ sözcüğü geçiyor. ‘Kumarbaz’ romanında İsviçre’de iken, ‘Bu yemekleri Ruslar yiyemez’ diyor. Bu romanlarda ‘yemek’ genellikle ‘yemek masası’ ya da ‘yemek odası’ şeklinde geçiyor...”
Rus mutfağını eserlerine yansıtanlar az değildi...
Çar sofralarının vazgeçilmez balık yemeği “kulebyaka”, bakın Anton Çehov’un hiciv yüklü “Denizkızı” öyküsünde nasıl geçiyor:
“Kulebyaka insanın ağzını sulandırmalı, çırılçıplak, utanmaz, baştan çıkarıcı bir şekilde önünde uzanmalı. Ona göz kırparsın, kallavi bir dilim kesersin ve parmaklarını hemen üstünde gezdirirsin. Ağzına atarsın, gözyaşı gibi tereyağı damlar, iç harcı yağlıdır, suludur, yumurtası, sakatatı, soğanı boldur...”
İşte Nikolay Gogol...
Rus Edebiyatı’nın nice ustasının onun “palto”sundan çıktığını biliyoruz.
Dolandırıcı Petruk’un bir sofradan diğer sofraya geçişini yazdığı “Ölü Canlar” romanında, 86 yemeğin bahsi geçer.
Ne aksilik!.. Gogol ruhsal bunalıma girip yemek yemeyerek intihar etti!
Evet... Rusları tanımak zordur; hele yazarlarını...
“Öykülerinin dilberi mide sevgisi burundur” diyen Vladimir Nabokov 1952 yılında ani bir karar alarak, yemek yemeyi reddetti! Ancak o, 25 yıl daha yaşadı; en büyük keyfinin TV’de maç seyretmek ve bira ile şarap içmek olduğunu söyledi...
Sadece edebiyat değil.
Yemek, 20. yüzyılda dış politikanın diline de “gastrodiplomasi” olarak girmeyi başardı.

GÜRCÜ GÜVECİ

Lenin yemek konusunda çok özveriliydi. Günlerce bayat ekmek yese sesini çıkarmazdı. Sandviç severdi; bir de annesinin yaptığı yumurtalı ekmeği isterdi.
Stalin boğazına düşkündü; tuzsuz Tuna ringası ve dilimlenmiş soğuk çiğ balık severdi. Memleketi Gürcistan’ın baharatlı mutfağıyla hep övünürdü. Büyük tencerede patlıcan, domates, patates, karabiber, defneyaprağı, kişniş ve yağsız parça kuzu etinin karıştırılmasıyla yapılan yemeğe “Aragvi” adını vermişti ki bu muhtemelen Gürcü güveciydi!
Stalin Gürcü şarabı içerdi. Bir de Svetskoye marka şampanya ile gurur duyardı. ABD’ye ihracı için F.D. Roosevelt ile el sıkıştı ama Soğuk Savaş’ın başlamasıyla bu tokalaşma sonuçlanmadı.
Kruşçev mısıra düşkündü ve mısırı Ruslara sevdirmek için seferberlik ilan etti. Bu nedenle Ruslar ona “Mısırcı” adını verdi. 1960’larda “Kruşçev Mısır Ekmeği” üretildi. Bir de...
1959 yazında Moskova’da ABD Başkanı Nixon ile yaptığı “hangi ülkenin mutfak araçları kalitelidir” tartışmasıyla meşhurdu.
Sovyet tarihi boyunca votkayı en seven Brejnev oldu. “Zubrovka” adı verilen boğa otuyla tatlandırılmış votka içerdi. Avcıydı; avladığı yaban domuzlarını açık havada pişirip yemeyi severdi.
Peki ya halk?

RUS SALATASI’NIN KÖKENİ


Çocuklar, Kızıl Ekim Çikolata Fabrikası’nın şekerlemelerine bayılırdı.
Ve herkes “Olivier Salatası”nı severdi; yani Rus Salatası’nı!..
Adı niye mi Olivier idi? Çünkü bu salatayı, L’Hermitage adlı şık lokantanın Belçika kökenli Rus şefi Lucien Olivier 1860’larda üretmişti!
Sovyet ikonu olan “Olivier Salatası”nın her yıl şenliği yapılırdı.
Bilirsiniz; Soğuk Savaş döneminde Türkiye’de bu salatanın adı “Amerikan Salatası”na dönüştürüldü. Hiç değil, “Belçika Salatası” deselerdi!..
Rus tarihçi Kostomarov, “Yerel Yaşam ve 16. ve 17. yüzyıllarda Rus Halkının Gelenek ve Görenekleri” adlı kitabında Rus Mutfağı’nın sanata dayalı olduğunu iddia etti! Çok büyük bir coğrafyaya yayılan Rus Mutfağı’nın çok çeşitli olduğunu yazdı.
Yemek yazarı A. Bremzen’in kaleme aldığı “Sovyet Mutfak Sanatı” adlı çalışmada; Odesa usulü gelfilte balık, Rus usulü hamburger kotleti, Gürcü usulü kuzu etli güveç çanaki, Rusların geleneksel borşç çorbası, pirinç pilavı palov ve Rus usulü krep bilini gibi yemeklerin tarifleri ve evrimi var...
Hiç kuşkusuz Rusya denince havyarı da unutmamak gerekir...
Hâlâ en çok tüketilen balık. Bunda yıllar önce kilisenin et ürünlerini yasaklamasının payı yok değil.
Ruslar, çorba içmez, çorba yer!
Turşu vazgeçilmezleri...
Tarihçi I. Boltin’in yazdığına göre, 18. yüzyılda kırsal alanda kışın dört yazın beş öğün yenirdi!
Rusya, farklı kültüre sahip bir ülke...
N. V. Rıasanovsky ile M. D. Steinberg’in birlikte yazdıkları “Rusya Tarihi” kitabı gösteriyor ki; bin küsur yıldır nice büyük açlıklar çekmişler ama her seferinde yenmesini bilmişler...

[caption id="attachment_104556" align="alignleft" width="670"] Çarlık döneminden zengin bir sofra...[/caption]

RUS SOFRA KURALLARI


Rus Mutfağı sadece zenginliğiyle değil; sunumu ve sofra adabıyla da ilgi çekici. Yeme içme alışkanlıkları değişse de sofra adapları pek değişmedi Rusların...
* Sofraya temiz kıyafetlerle oturmak şarttır...
* Masada yüksek sesle konuşmamak gerekir...
* Yemek servisine masadaki en yaşlı kişiden başlanır. Yaşlılar yangın gibi bir durumda ilk önce evden çıkabilsin diye yemek masasının kapıya en yakın yerine oturtulurlar...
* Yemek yerken dirseklerin masaya konulmaması gerekir...
* Yemek esnasında ellerin görülebilecek şekilde açıkta tutulması; bacağın üstünde durmaması gerekir...
* Yemeğe ev sahibi başlamadan önce başlanmaz...
* Çorba başlangıç yemeğidir. Ağzı şapırdatmamak şarttır...
* Tabağınızdaki yemek bittikten sonra ev sahibinin dile getirmesine gerek kalmadan servisin yenilenmesi normal bir durumdur...
* Yemek yerken başkasının tabağına bakmak kabalıktır...
* Masadan alınan her yemeğin ardından yemekle ilgili kompliman yapılması, yemeği yapan kişiyi onore etmek hoş karşılanır...
* Sofrada ekmek sosa batırılabilir...
* Bir lokmada yenilecek yiyeceklerin yeniden küçük parçalara ayrılması hoş karşılanmaz...
* Ev sahibinin ikramından memnun kalındığını göstermek için tabakta biraz yemek bırakmak geleneksel bir davranıştır...
* Votka şerefe kaldırılmadan ve bardaklar birbirine dokundurulmadan içilmez. Rus sofralarında, cam sürahi ile servis edilen votka, küçük tek içimlik cam bardaklarda servis edilir. Votka içtikten sonra sofrada bulunan ekmeği koklamak, görülen bir alışkanlıktır...
* Eğer oturma düzeni bir erkek bir kadın şeklinde ise kadının içkisi erkek tarafından doldurulur...
* Sıklıkla tüketilen çay mutlak surette semaverde demlenir ve genellikle porselen fincanlarda servis edilir...

[caption id="attachment_104556" align="alignleft" width="670"] Tolstoy[/caption]

TOLSTOY REÇETESi:
KERHANEYE AYDA iKi KEZ GiT


Rus Edebiyatı’nın büyük ismi Tolstoy yaşam konusunda kurallar yazmayı hep sürdürdü.
* Yemekte aşırıya kaçma...
* Tatlı yiyeceklerden kaçın...
* Beşte kalk...
* En geç onda yat...
* Gün içinde iki saat uyunabilir...
* Her gün bir saat yürü...
* Kerhaneye ayda sadece iki kere git...
* Yardımcı olabileceğin kişileri sev...
* Toplumun mantığa dayanmayan tüm görüşlerini yok say...
* Gerekli olmadığı takdirde hayallere dalıp gitme...
* Bir seferde sadece tek şey yap...
* Asla duygularını belli etme...
* Başkalarının hakkında ne düşündüğünü umursamayı bırak...
* İyilik yapacağın zaman dikkat çekmeden yap...
* Kadınlardan uzak dur...
* Arzularını çok çalışarak dizginle...
* Kendinden kötü durumda olanlara yardım et...