Solculuktan mandacılığa; dincilikten Kürtçülüğe uzanan bir hayat... Bugünden bakılınca hiç şaşırtıcı değil. Bugün de medyada benzerlerini görüyoruz: Güya solcuydular gittiler Fethullah Gülen’in elini öptüler! Yetmedi. Erdoğan’ı “demokrasi kahramanı” ilan ettiler! Yetmedi. “Eline sazı alan” Demirtaş’ın yıldızını parlattılar! İşte onların “atalarından” birinin ibretlik yaşam öyküsü...



Adı, Ömer Fevzi (Eyüpoğlu) idi.
Trabzon-Maçka Işıklar (İpsori) Köyü’nde 1884 yılında doğdu.
Babası okumuş biriydi; tapu müfettişi Abdülkadir Bey. Annesi Nadiye Hanım.
Öğrenimini Trabzon ve İstanbul’da yaptı. Hukuk okudu.
Trabzon’da avukatlık ve gazetecilik yaptı. 1908 Temmuz (II. Meşrutiyet) Devrimi’ni destekledi. “Selamet” adlı gazeteyi çıkardı.
Pontus Rum çetelerinin I. Dünya Savaşı sonrası saldırılarının artması üzerine, bölgenin aydınlarıyla birlikte, “Trabzon Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti”ni kurdu. Tarih: 12 Şubat 1919 idi...
Bölgedeki durumu Avrupa’ya anlatmak için seçilen beş kişilik heyet içinde yer aldı. Fakat önce saltanatın rızasını almak için -Emin ve İsmail beylerle- Sultan Vahdettin’in huzuruna çıktılar.
İstanbul’da “akıl alma” görüşmeleri sürerken Yunan İzmir’e çıktı. Avrupa’ya gitmekten vazgeçtiler. Vahdettin emriyle 26 Mayıs 1919’da toplanan “Saltanat Şurası”na katıldılar.
Hangi düşüncede olduğu yaptığı bir ziyaretle ortaya çıktı. Toplantıdan hemen sonra Amerikan Büyükelçiliği’nin kapısını çaldı. Amerikan mandası taraftarıydı.
İşin garip yanı...
Bu görüşmeden hemen sonra elçilikten bir Amerikalı Trabzon’a gitti. Yaptığı görüşmelerde manda talebinin Ömer Fevzi’nin kişisel görüşü olduğunu anladı. Bu olay üzerine Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti üyeleri, İstanbul’a telgraf çekerek heyetin görevine son verdiklerini bildirdiler.
Dört gün sonra...

AMERİKANCI BOLŞEVİK!

İstanbul’da neler oldu ise Ömer Fevzi, Trabzon’un telgrafına şu yanıtı verdi:
“İstanbul’da artık padişah yoktur. Millet hakkında kati kararı verme zamanı geldi.”
O günlerde...
Başta Erzurum olmak üzere Doğu’daki kimi yerlerin Ermenilere verileceğine dair haberlerin çıkması üzerine, Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ve Trabzon Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti, 10 Temmuz 1919’da Erzurum’da kongre yapmaya karar verdi.
Kongreye çoğunluğu işgal altındaki beş doğu şehri; Trabzon, Erzurum, Sivas, Bitlis ve Van’dan gelen 62 delege katıldı.
Trabzon, aralarında Ömer Fevzi’nin de bulunduğu 22 kişiyle temsil edildi...
Ömer Fevzi kongreye şu nedenlerle muhalif oldu:
- Kongre “genel” olmamalı sadece “bölge” ile sınırlı olmalıdır.
- Mustafa Kemal’in kongreye katılması doğru değildir. (“Mustafa Kemal’in milli hareketi engellemek için İstanbul hükümeti tarafından gönderildiğini” iddia etti.)
- Mustafa Kemal’in askeri üniformayla toplantıya katılmasını kabul edilemez; burası sivil kongredir. Yetmedi.
Mustafa Kemal’in divan başkanı olmasına muhalefet etti. “Eğer olursa İtilaf devletleri ile anlaşmak mümkün olamaz” görüşündeydi.
Sonuçta... Yapılan seçimde Mustafa Kemal 38 oy alarak başkan seçildi. Ömer Fevzi, başkanlık seçiminde iki; başkanvekilliği seçiminde üç ve zabıt katipliği seçiminde bir oy aldı! Düşman yurdu adım adım işgal ederken, Ömer Fevzi muhalefeti nedeniyle kongreyi 14 gün oyaladı...
Bitmedi. Her kürsüye çıktığında ilginç görüşler öne sürdü:
- “Askeri terhis edelim. Kışlaları kapatalım. Böylece sulh içinde yaşamak istediğimizi herkese gösterelim!”
- Asker yerine milis kuvvetleri kullanma gibi tekliflerle ileri derecede ademimerkeziyetçiliği/ “özerkliği” savundu.
- Rusya’da devrim yapan Bolşeviklerle ilişki kurulmasını istedi. “Milis kuvvetler” istemesinin sebebi Kızıl Ordu’ya hayranlığıydı.
Son istekleriyle kongre üyeleri tarafından “Bolşevik” adıyla anılır oldu. Oysa...
Kongrede Ömer Fevzi açıkça Amerikan mandasını savunuyordu. Kafası karışıktı.



NUTUK “CASUS” DİYOR

Mustafa Kemal, “Nutuk”ta Ömer Fevzi’nin kongredeki tavrına ilişkin şunları söyledi:
“Efendiler, hâtıra olarak küçük bir noktaya da işaret etmek isterim. Benim bu Erzurum Kongresi’ne üye olarak girip girmemekliğim, üzerinde düşünülmeye değer bulunduğu gibi, Kongre’ye katıldıktan sonra da başkan olup olmamaklığım konusunda kararsızlık gösterenler olmuştur. Bu kararsızlığı gösterenlerden bir kısmının düşüncelerini iyi niyet ve içtenliklerine vermek mümkün ise de, diğer bazı kimselerin bu hususta tamamen samimiyetten uzak, aksine mel’unca bir maksadın peşine düştüklerine daha o zaman şüphem kalmamıştı. Söz gelişi, düşman casusu olup her nasılsa Trabzon ilinde bir yerden kendisini kongreye temsilci seçtirerek gelen Ömer Fevzi Bey ve arkadaşları gibi. Bu zatın hainliği, sonradan Trabzon’da ve oradan kaçtıktan sonra da İstanbul’daki faaliyet ve hareketleri ile sabit olmuştur...”
Ömer Fevzi, Erzurum kongresinden sonra Bayburt üzerinden Sürmene’ye gitti. Çünkü...
İngilizlere karşı çıkması üzerine görevinden alınmasına rağmen Torul yakınlarında bir yere saklanarak askerlerini yönetmeye devam eden ve Torul-Maçka yolunu kontrol altında tutan Yarbay (Deli) Halit’in, muhalifliği nedeniyle kendini öldüreceğinden korkuyordu.



Trabzon’a ulaşan Ömer Fevzi’nin, Selamet gazetesindeki yazıları; -mandayı ve işgali kabul etmeyen- Erzurum kongresi kararlarını reddettirmek üzerineydi. Keza toplantılar yapıyor ve Mustafa Kemal ile Kazım Karabekir aleyhinde konuşuyordu.
Erzurum kongresinde toplananların Enver ve Talat paşaların emrinde olduğunu; bunların toplayacağı askerlerin, askerlik şubeleri önünde halk tarafından dövüleceğini; gençlerin bin bir çeşit sefaletle yine cephelere sürüleceğini; Avrupa ordularını tahrik edeceklerini yazıyordu.
Kongrede konuştuğunun tam tersini yazıyor ve söylüyor; halkı Vahdettin’e ve Sadrazam Damat Ferit’e destek vermeye çağırıyordu. Yetmezmiş gibi...
15/16 Eylül 1919 gecesi Trabzon’un çeşitli yerlerine halkı milli mücadele aleyhine kışkırtan ve Vahdettin’e sadakate çağıran bildiriler astırdı.
Bu bardağı taşırdı.
Kazım Karabekir, Ömer Fevzi’nin yakalanıp Erzurum’a getirilmesini emretti.
Ömer Fevzi, Batum üzerinden bir Fransız torpidosuyla İstanbul’a kaçtı.
Ve burada da hiç rahat durmayacaktı...



YUNAN’A DESTEK iÇiN DiNCi OLDU

Ömer Fevzi İstanbul’da, -liberal-dinci ittifakın partisi- Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nın ikinci kolu gibi çalışan Trabzon Ademi Merkeziyet Cemiyeti üyeleri ve liderleri Prens Sabahattin ile ilişki kurdu.
İtilaf devletlerinin öngördüğü şartlar gereğince İstanbul’da tek yayın iznine sahip “İfham” gazetesini almak istedi. Ancak Matbuat Müdürü Abdullah Zühtü Bey, Ömer Fevzi’ye güvenemediğinden satışı engelledi.
Sındırgılı Hulusi Bey’den Balıkesir’de yayınlanan “İrşat” gazetesini satın aldı. Yunan işgal komutanlığı; milli mücadeleyi destekleyen “İzmir’e Doğru” gazetesinin basıldığı Balıkesir Vilayet Matbaası’nı Ömer Fevzi’nin “İrşat” gazetesine tahsis ettiği yetmezmiş gibi, kağıt ve mürekkep ihtiyacını da karşıladı! Gazete haftanın üç günü çıkmaya başladı.
Ne yazdığı belliydi; Mustafa Kemal düşman ve işgalci Yunan askeri dost idi.
Dünün Bolşeviği bu kez halkı etkilemek için dini kullanmaya başladı! Neler yazmadı ki...
- Yunan Ordusu Müslümanların bayramını top atışı yaparak kutladı.
- Yunan Komutan Mösyö Steryadis İslam mekteplerine kurbanlık koyun bağışladı.
Kuvayı Milliye için yazdığı şuydu: “Haydutlar, alçaklar, ipten kazıktan kurtulmuş caniler!” Yine yazdığına göre, Yunan Ordusu ise “kurtuluş kuvvetleri” idi.
“Mustafa Kemal bir sahtekar mı bir mecnun mu” başlıklı makalesinde, Mustafa Kemal’i, “Anadolu’da fitne ocağını tutuşturan bir sergerde” olarak yazdı. Yunan liderinden ise, “Venizelos cenapları” diye bahsetti.
İnönü zaferinden sonra Balıkesir’den İstanbul’a dönen Ömer Fevzi burada da fazla kalamadı. Trabzon’a gidip “Kahkaha” adlı mizah gazetesi çıkardı.
Peki... Sakarya zaferinden sonra ne yazdı dersiniz:
“Asırlardan beri havay-ı cennet ile hareket etmekten kurtulamayan devlet gemisini bir avuç kahramanla kurtaran, İnönü, Sakarya gibi müthiş fırtınalardan selamete çıkaran Gazimiz...” diye açık mektup yazdı.
Mustafa Kemal’den ilgi görmeyince, Ali Kemal gibi inç edilmemek için Fransa’ya kaçtı.

FRANSA’DA KÜRTÇÜ OLDU

Ömer Fevzi önce Marsilya’ya yerleşti.
Ermeni ve Rumlar ile ilişki kurarak yumurta ticaretine başladı.
Ankara, Cumhuriyet’in ilan edilmesinin ardından 26 Aralık 1923’te genel af çıkardı. Ömer Fevzi gibi yurt dışında bulunan yüzelli kişi af kapsamı dışında bırakıldı.
Ömer Fevzi, 15 Nisan 1925’te affedilmek için TBMM’ye dokuz sayfalık mektup gönderdi. Ancak af isteği kabul görmedi.
TBMM’de 10 Nisan 1927’de “yüzelliliklerin Türkiye vatandaşlığından çıkarılmaları” hakkında yasa çıkınca Ömer Fevzi yurda dönüş umudunu tamamen kaybetti.
Bundan sonra ne yaptığını tahmin edersiniz artık:
Yıl, 1930... Paris’te Dahiliye eski Nazırı Mehmet Ali Bey’in evinde Ref’i Cevat ve Ahmet Rıfat ile bir araya geldi. Son Halife Abdülmecit’ten aldıkları parayla “Zincire Vurulmuş Cumhuriyet” adında Fransızca -Mustafa Kemal’e muhalif- gazete çıkardılar.
Baş makaleleri Mehmet Ali Bey ile Ömer Fevzi yazıyordu. Fakat. Pek ilgi görmedi. Kısa sürede kapandı.
Ömer Fevzi pes etmedi. Aynı yıl...



Şehzade Mehmet Abit’ten 12 bin Frank alarak,Paris’te 15 Kasım 1930’da “Rehber-i İnkılap” adlı 15 günde bir yayınlanan dergi çıkardı. Amacı, Midillili kayıkçılar aracılığıyla dergiyi gizlice Türkiye’ye sokup muhalif hareket yaratmaktı!
Gazete altı sayı çıkabildi. Son sayıda sekiz sayfalık derginin ilk üç buçuk sayfası bir konuya ayrılmıştı: “Kürdistan!”
Ağrı’daki Kürt ayaklanmasını destekleyen uzun bir yazı kaleme aldı. Ona göre isyan haklıydı ve sebebi “Cumhuriyet diktası” idi! Kürt sorunu ancak “Cemiyet-i Akvam” (Birleşmiş Milletler) tarafından çözülebilirdi. Aynı PKK’nın bugünki tezlerine benziyordu yazdıkları. Ne tesadüf!..
Ömer Fevzi bu yayınında da başarılı olamadı. Bu kez...
Başta Kürtler ve Ermeniler olmak üzere, muhalifleri bir araya getirmek için Ortadoğu’ya gönderildi. Harcırahını Şehzade Abit ile Paris St. Michel’de lokantacılık yapan Ermeni Elmasyan verdi.
Suriye’ye gitti. Trablusşam’da yüzelliliklerden Avni Paşa’nın evini merkez yaparak komiteler kurdu.
Kuşkusuz Türk milli emniyetçiler tarafından adım adım takip edildi.
Halep’te; “Hilafet Komitesi” üyelerinden Fetva Emini Şeyh Ahmet Kürdi, “Hizbullah” adlı kitabın yazarı Beşir Kemal, Kürt Hoybun Cemiyeti’nden Bozan Şahin, kimi Kürt önde gelenler, Ermeni Taşnak reisleri ve Çerkes Birliği üyelerinden Sabri ile görüştü.
Beyrut’ta; Dr. Potokyan’ın kliniğinde Kaspar, İpekyan, Leon Şat, Tütüncüyan ve Kürt Hoybun Cemiyeti liderleri ile toplantılar yaptı.
Mısır üzerinden Paris’e dönen Ömer Fevzi, “Rehber-i İnlıkap” yayınını tekrar yayınladı. 15 sayı çıkarabildi. Battı. Artık umudu tükenmişti. Öyle ya... Genç Cumhuriyet, Kürt ayaklanmalarına ve 1929 dünya ekonomik krizine rağmen dimdik ayaktaydı.
Paris’teki son günlerinde Ömer Fevzi’nin sağlığı bozuldu. Akrabalarının yardımıyla ayakta durabildi.
Tarih: 29 Haziran 1938.
Cumhuriyet, kuruluşunun 15. yılı nedeniyle genel af çıkardı. Bu kez yüzellilikleri de affetti.
Ömer Fevzi hemen Paris Türk büyükelçiliğine başvurup pasaport aldı. Yüzelliliklerden Şişli eski komiseri Nedim ile 14 Eylül 1938’de İstanbul’a geldi.
Eşi Avniye ve çocukları Mihrişah, Aynur, Tuğrul ve Yusuf’a kavuştu!
Cumhuriyet intikam peşinde değildi. Üstelik çocuklarına sahip çıkıp okutmuştu. Aynur öğretmen, Yusuf doktor olmuştu.
Ömer Fevzi İstanbul’da fazla kalmadı; Trabzon’a gitti. Baro’ya başvurarak avukatlık belgesi aldı.
Her şeye rağmen siyasetten kopmak istemedi. 1950 genel seçimine bağımsız milletvekili adayı olarak katıldı. 22 oy alabildi.
Tarih: 5 Şubat 1952.
Ömer Avni Eyüpoğlu vefat etti.
Son söze gerek var mı?..