İştah aslında hepimizin yaşamında yemek yeme miktarımızı etkileyen en önemli duygumuzdur. İştahsız olmak sağlığımızı olumsuz etkilediğine göre, iştahın fazlasının da çok sağlıklı olduğu söylenemez...

8

Günlük yaşantımızda bize basit gibi gelen yemek yemeye başlama ve doygunluk hissi duyarak yemeği kesmemiz, aslında üzerinde uzun yıllardır araştırma yapılan ve hala önemli bir kısmı tam anlamıyla bilinmeyen bir olaydır. Bu nedenle bilim adamları iştahın nasıl düzenlendiğini hala çözmeye uğraşıyor...

9

Posalı gıdalar tok hissettiriyor

Yemeğe başlamada öğrenilmiş davranışlar, vücuttan gelen uyarılar, psikolojik etkiler, gıdanın örümü, kokusu, lezzeti, sosyal ortam ve çevre değişiklikleri de etkindir. İnsanlar açlık hissi duymadan da yemek yemektedir. Aslında yemeye başlamamız, daha çok öğrenilmiş bir olaydır. Yemeğin sonlandırılması ise hormonlarla sağlanır. Yemek yedikten sonra midenin şişerek gerilmesi ve bağırsaklardan salgılanan hormonlar doygunluk hissi yaratarak yemeği sonlandırırlar. Alınan gıdanın içeriği de tokluk hissinde etkili olur. Proteinler daha fazla tokluk hissi verirken, yağlar fazla doygunluk sağlamaz. Tersine, yemeğin yağlı olması, yemeğin tadını artırarak daha fazla yemek yenmesine yol açar. Posalı gıdalar da kişileri daha fazla tok tutar.

3

Bilimsel araştırmalar devam ediyor

Gıda alımının başlaması, devam etmesi ve sonlandırılması vücudumuzdan beynimize gelen bazı uyarıların etkisiyle olur. Bu sinyal veya uyarılardan en önemlileri yemek yenince kanda artan insülin hormonu ve yağ dokularından salgılanan leptin hormonudur. Ayrıca mide ve bağırsaklardan salgılanan bazı hormonların beyine etki etmesinde de önemli rol oynar. Kandaki şeker düzeyinde geçici bir azalma, beyindeki bazı bölgeleri harekete geçirerek yeme davranışını başlatır. Ancak kandaki şeker düşüklüğünün beyin tarafından nasıl saptandığı tam olarak bilinmemektedir. Tüm bu sinyallerin karmaşık etkisiyle gıda alımında düzenleme ve böylece yeme davranışı oluşur. Bu sinyallerdeki küçük bir hata, aşırı beslenmeye yol açar. Beynimizin hipotalamus bölgesinde, iştahın düzenlenmesinde rol alan hormonlar daha yeni ortaya çıkarılabilmiştir, ancak her geçen gün bu bölgeden salgılanan yeni bir hormon saptanmaktadır.

11

Beyindeki açlık ve tokluk merkezlerinin kilo alımındaki rolü nedir?

Beynimizin hipotalamus bölgesinde ‘arkuat nukleus’ denen bir bölge vardır ve bu bölge vücudumuzdan gelen uyarı veya sinyalleri alan ve bunları beynin diğer merkezlerine yönlendiren ve beslenmeyi düzenleyen bir doyum merkezidir. Beynimizin bu bölgesine vücudumuzdan salgılanarak buraya kan yoluyla gelen leptin ve insülin gibi hormonlar etki ederek iştah üzerinde etkili olurlar. Hipotalamusun yan bölümleri ise yemek yeme merkezidir ve bu merkezin hasara uğraması durumunda açlık, aşırı yeme ve sonunda şişmanlık ortaya çıkar.

4

Leptin eksikliğine dikkat!

Leptin hormonu 1994 yılında keşfedildi ve çoğunlukla beyaz yağ dokusundan salgılandığı ortaya kondu. Normal kişilerde, leptin hormonu yağ dokusundan salgılandıktan sonra kana karışarak beyine ulaşır ve iştahı azaltır. Şişmanlarda ise kanda leptin hormonu yüksek olmasına rağmen, iştah azalması ve zayıflama olmamaktadır. Yani şişman kişilerde leptin hormonu çalışmamaktadır. Bunun nedeni araştırıldığında, bu hormonunun beyine yeterli oranda geçemediği ortaya konmuştur. Şişman kişilere cilt altından yapılan sentetik leptin hormonu tedavisi ile başarılı sonuçlar elde edilememiştir. Ancak şişman kişilerin yüzde 5 kadarında leptin eksikliği vardır. Bu durumdaki hastalar sentetik leptin tedavisinden fayda görebilir. Hayvanlarda yapılan yeni bilimsel çalışmalar, leptin hormonun damar yerine burundan verilmesinin leptinin beyine geçişini artırdığını göstermiştir. İleride insanlarda yapılacak çalışmalarda burundan verilen leptin’in etkili olması durumunda şişmanlık tedavisinde büyük bir adım atılmış olacaktır. Genetik olarak leptin yetmezliği varsa bu hastalarda leptin tedavisi faydalı olmaktadır.