Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, Ankara’daki zırhlı birliklerin Güneydoğu sınırına gönderilmesi konusundaki bir soruya cevap verirken “Türkiye her türlü ihtimale önceden hazırlık yapmak durumunda...” demiş!

* * *
Demek ki Bakan, Türkiye’nin AKP sayesinde her türlü ihtimale çoktan hazır durumda olduğunu bilmiyor. O halde biz hatırlatalım:

* * *

Bundan 14 yıl, yani AKP iktidarından önce bırakın Başbakan’ı, sorumlu mevkideki bir siyasetçi çıkıp, “Başkanlık olmazsa, Türkiye bölünür” deme cesaretini gösterebilir miydi?..

* * *

İmralı’daki terör örgütü başına “Sayın Öcalan” diye hitap edilebilir miydi?..

* * *

Elindeki silahı bırakmayacağını açıklayan terör örgütüyle, Sayın Öcalan’ın (!) önerileri doğrultusunda ve “açılım” adı altında pazarlık masasına oturulabilir miydi?..

* * *

Güneydoğu’daki kentlerin birer patlayıcı deposu haline getirilip kalkışmaya müsait zeminin hazırlanmasına göz yumulabilir miydi?..

* * *

Türk yargısı, kahramanlık gösterileri arasında Kandil’den yurda giriş yapan PKK’lı teröristlerin ayağına gönderilebilir miydi?..

* * *

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) yurtsever ve pırıltılı subayları, bilim insanları, aydınları ve gazetecileri, sırf FETÖ istediği için kumpaslarla ve sorgusuz sualsiz zindanlara atılabilir miydi?..

* * *

FETÖ’cü hainler ordunun en kritik noktalarına yerleştirilip 15 Temmuz darbesine giden yolun taşları döşenirken, tutsaklar zindanlarda çürürken, sorumlu mevkideki bir siyasetçi “Ne istediniz de vermedik” diyebilir miydi?..

* * *

Atatürk’ün “Yurtta barış, cihanda barış” ilkesini ayaklar altına alıp, mezhepçi düşünceler ve Osmanlı’yı yeniden inşa etmek gibi boş hayallerle Suriye’deki iç çatışmalara balıklama dalınır mıydı?..

* * *

“Beşar Esad iki ay içinde gidecek” denilerek girilen Suriye bataklığında yapılan yanlışlar sonucunda Suriye askerlerinin kontrolündeki yaklaşık 900 kilometrelik sınır kuşağının PKK’nın eline geçmesine sebep olunur muydu?..

* * *

Seri yanlışların ortaya çıkardığı Kürt Koridoru’nu durdurabilmek için Türk Silahlı Kuvvetleri Suriye topraklarına girmek zorunda kalır mıydı?..

* * *

Beşar Esad bir an önce gitsin diye, sırf Sünni oldukları için bugün çoğu terörist ilan edilen ne idüğü belirsiz gruplar ve çetelerle işbirliği yapılır mıydı?..

* * *

Böylece IŞİD denilen caniler güruhunun palazlanıp dünyanın, en başta da ülkemizin başına bela olmasına zemin hazırlanır mıydı?..

* * *

Suriye yanlışlarından ders alınması gerekirken, sanki bunca acı yaşanmamış gibi, Sünnilere hamilik yapmak amacıyla Musul savaşına katılma konusunda ısrarcı olunur muydu?..

* * *

Dört yanımız alev topuna dönmüşken, içeride terörle, dışarıda strateji yanlışlıkları nedeniyle başımıza musallat olan belalarla boğuşulurken, ortaya Başkanlık adı altında rejim değişikliği projesi atılabilir miydi?..

* * *

Anayasa, basın özgürlüğü, hukukun üstünlüğü gibi çağdaş düzenlerin olmazsa olmazı kavramlar askıya alınıp bir “tek adam yönetimi” egemen kılınabilir miydi?..

* * *

Bundan 14 yıl önce Türkiye’yi yöneten siyasi kadroların hiçbiri özetle yazdıklarımı yapmayı göze alamazdı Sayın Bakan!..
Ne yazık ki AKP’nin 14 yıllık iktidarında hepsi oldu!..
Uğrunda canımızı seve seve fedaya hazır olduğumuz cennet vatanımızda bizi her an her türlü tehlike ve kavgayla iç içe yaşamaya alıştırdınız...
Artık biraz da içeride ve dışarıda barışa kafayı yorsanız...
Bütün kötülüklerin anasının kin ve kavga olduğunu hatırlasanız!..
Bölünmeden söz etmek yerine, size oy vermeyenleri de kucaklamayı deneseniz...
Victor Hugo’nun “Birisi barışı başlatmalı, tıpkı savaşı başlattığı gibi” deyişinden yola çıkarak Türkiye için çok yararlı bir sürecin öncülüğünü yapmış olmaz mısınız?..