Yıl 1999...
12 Şubat Cuma...
Abdullah Öcalan’ı Kenya’dan Türkiye’ye getirecek 3’ü uçak mürettebatı, 9 kişilik ekip, bir süredir konakladıkları Uganda’nın başkenti Kampala’daki The Windsor Lake Hotel Entebbe’den ayrılıyor...

* * *

Ancak havalimanına gelindiğinde beklenmedik bir durumla karşılaşılıyor!..
O ana kadar her konuda anlaşmış görünen Amerikalılar, Yunanistan’ın Kenya Büyükelçiliği’nde tutulan Öcalan’ı, TSK’nın Özel Kuvvetleri ile MİT’te görevli operasyon ekibine teslimden vazgeçer gibi oluyorlar!..
Gerisin geri Hotel Entebbe’ye dönülürken, ekibin lideri uydu telefonundan Ankara’yı arayıp şunları söylüyor:
“Amerikalılar caymış görünüyorlar. Madem buraya kadar geldik, izin verin Kenya’ya uçalım. Size söz veriyorum, biz Nairobi’deki Yunan Büyükelçiliği’ne girer, bölücübaşını tereyağından kıl çeker gibi alır, geliriz... Olmadı, vatan sağolsun der, şehit düşeriz!..”

* * *

Telefon hattının diğer ucundaki ses, bir süre ne diyeceğini bilemiyor!
Ankara’dakilerin yanı sıra, kriptolu telefonu, üretici firmanın ilettiği şifreyle dinlemeye alan Amerikalılar da hiç beklemedikleri bu kahramanlık girişimi karşısında şaşkına dönüyorlar...

* * *

Türk ekibinin bu büyük görevi yerine getirebilmek için gerekirse canlarını feda etmeyi göze aldıklarını anlayan Amerikalı ajanlarla bizimkiler arasında yeni bir görüşme gerçekleşiyor.
Amerikalı şef, 15 Şubat günü “paketi” teslim etme sözünü veriyor.

* * *

Gerisi malum...
O gün, Nairobi’deki elçilik binasından Yunan uçağına bineceği güvencesiyle Jomo Kenyatta Havalimanı’na getirilen şık giyimli Abdullah Öcalan, kuyruk numaraları ve tüm işaretleri değiştirilerek Yunan uçağına tıpatıp benzetilen Cavit Çağlar’a ait Falcon’a biniyor... Böylece “Memlekete hoş geldin Abdullah Öcalan”la bitecek Türkiye’ye dönüş yolculuğu da başlamış oluyor!..

* * *

Geçen gün, o ekipte yer alan kahramanlardan birinin yakınından tesadüfen öğrendiğim bu hakikati “Amerikalılar teslim etmeseydi, Türkiye Öcalan’ı getiremezdi” diyenlerin suratlarına tokat gibi çarpmak için yazdım.
Çünkü o ekiptekiler, Amerikalıların fikir değiştirmesi durumunda “Apo”yu almaya ve bu uğurda ölüme atlamaya karar vermişlerdi.
Onlar ki, kahramanları olmayan ulusların geleceğinin de olmayacağını çok iyi biliyorlardı!..

* * *

İnsanoğlunun neler başarabileceğini gösteren bu kahramanların ölüm yolculuğundaki parolası, izinden yürüdükleri Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’e maledilen “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır” deyişiydi!..

* * *

Zira bu deyiş, hâlâ Atatürk’ü anlamamakta direnenler için bile çok şey ifade ediyordu!...