“Size bir mail göndermek için inanın bir haftaya yakın bir zaman düşünmek zorunda kaldım. Bugün yazdığınız yazıyı okuduktan sonra aklımda çekingenlikten eser kalmayarak size minnetlerimi iletmek istedim. Size ve mensubu olduğunuz gazetedeki birçok köşe yazarı olan saygıdeğer insanlara teşekkürlerimi iletmenizi rica ederim.

* **

Ben yüce Türk Milleti’nin koruyucu gücü ve bu coğrafyanın en şanlı kuvveti olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bir mensubuyum. Öyle birkaç yıldızlı bir rütbeye sahip bir insan da değilim. Sadece alımına henüz başlanmış denilebilecek kadar yeni bir “Sözleşmeli Er”im...

* * *

15 Temmuz gibi kara bir günün ardından, benim yaşlarımda olup askerliğine yeni başlamış silah arkadaşlarımın hiçbir şeyden haberi dahi yokken linç edilmelerinin, onlara yağdırılan küfürlerin ve TSK’ya atfedilen çirkin iftiraların ne denli içimizi yaktığını tahmin bile edemezsiniz. Evet fazlasıyla milliyetçi fikirleri benimseyen bir insanım. Bu ülkede belki de faşist denilen kesmin mensubuyum. Ancak geçmişin hatalarını öğrenmeye ve ideolojilerdeki o köhnemiş saçmalıkların insanların beynine nasıl işlenmeye çalışıldığını gördüm ve bu tarz düşüncelerin sadece millete zarar hatta kötülük vereceğini anladım. Henüz kendimi ve sahip olduğum düşünceleri yerli yerine oturtmaya çalışırken sizleri tanıdım ve okumaya başladım.

* * *

Henüz kitaplarınızı okumuş olmasam da yazılarınızı telefonumdan takip etmeye çalışıyorum. Hatta bizlerle ilgili yazılarınızı bazen gözüm dolarak bazen de övünç kaynağı gibi göğsümü gererek okuyorum. Böyle bir dönemde sizin gibi güzel insanların, kişilerin karakterine bu ülke sevgisini nasıl işlediğini gördüğüm andan beri, bir sevgi seli içinde sizleri takip etmeyi boynumun bir borcu gibi hissediyorum...
Sizlere ne kadar teşekkür etsem azdır. Objektif bakış açısını, insanları tanımadan önce  ön yargısız bakmayı, sizin yazılarınızdan öğrendim.

* * *

Ülkenin bu zor döneminde bence hata olan birçok şey TSK’yı felakete sürüklüyor. Biz sesimizi çıkaramasak da, sizin gibi güçlü kalemler olamasak da, bu ülkenin bekasını düşünen insanlarız.
Bizler hudutları beklerken sizler, halkımızın da desteğiyle bu ülkeyi bataklıktan çıkarabilecek yegâne güçsünüz. Desteğiniz ve yazılarınız için tekrar tekrar şükranlarımı sunuyorum. Bu maili size olan saygımı ve sevgimi artık içimde tutmak istemediğim için yazdım. Elimden geldiği kadarda bu çerçevede tutmaya çalıştım. Tanrı sizin gibi insanları başımızdan eksik etmesin. Sizin gibi saygıdeğer, övünülesi, tarafsız yazarları kaybetmemek dileğiyle. Lütfen bizden desteklerinizi esirgemeyin.
Yazımdaki hatalardan dolayı özürlerimle birlikte uzun ömürler dilerim.
Saygılarımla...”

* * *

Adını yazmadığım bu asker mektubu, günlerdir anlatmaya çalıştığım Mehmetçiğin duygularını çok çarpıcı biçimde yansıtıyor.
Çanakkale’de tarihin akışını değiştiren eşsiz kahramanlık destanını yazan, Dumlupınar’da henüz 8 yaşındayken şehit düşen Mehmetçik, aşağılanmayı değil, kucaklanmayı bekliyor!..

* * *

Ey bana mektup yazan yüreği yaralı yiğit asker!
Bu günler de geçer...
Unutma!
Böylesine zor zamanlar ve küresel kumpasçılar için ebedi Başkomutan’ın Mustafa Kemal Atatürk bak ne der:
“Böyle evlatlara ve böyle evlatlardan oluşan ordulara sahip bir millet, elbette hakkını ve bağımsızlığını bütün anlamıyla korumayı başaracaktır. Böyle bir milleti bağımsızlığından mahrum etmeye kalkışmak boş bir hayaldir...”