Geçen hafta değindiğim konulardan ikisi öne çıktı.
Bunlardan ilki, Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Atatürk’ün karaciğer sirozunun alkolden değil, Kahire yolculuğu sırasında yıkandığı sudan kaptığı parazitlerden kaynaklandığı iddiasıydı.
Diğeri ise ölümsüz ozan Aşık Veysel’in, tek parti döneminin CHP zihniyetince Ankara’ya sokulmadığı yalanını belgelerle çürüttüğümüz yazıydı.

*  *  *

Sırada Atatürk’ün çocuklara bira içirdiği yalanı var!..
Hem de kuyruklu ve bir o kadar da iğrenç yalan!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tarih kitaplarında Atatürk Orman Çiftliği’nde, ellerine bira şişeleri tutuşturulmuş çocuklar görürsünüz. Bunlar bu ülkede yaşandı! Hatta zorladılar!” diyor.
Yandaşlar da her tarafta “Atatürk’ün çocuklara bira içirdiği” yalanını
söylüyor.
Bu iftiraya tarih araştırmacısı, Atatürkçü cesur yazar Sinan Meydan, hiç kimsenin inkar edemeyeceği şu belgelerle cevap veriyor:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zannettiği gibi Türkiye’de içki üretimi ve tüketimi Cumhuriyet’le birlikte değil, Osmanlı döneminde başladı. 19. Yüzyılda Osmanlı Devleti’nde vergi denetimi altında faaliyet gösteren çok sayıda içki üreten işletme açıldı. İlk içki içen Türk de Atatürk değildi!..

*  *  *

Padişah IV. Murat, içkiyi ve afyonu yasaklamıştı. Ama kendisinin hem içki hem de afyon kullandığı tarihi bir gerçekti! Keza II. Abdülhamit, veliahtlığında bazı içkileri tüketirdi. II. Beyazıt da gençliğinde içen padişahlardandı. Fatih’in bile, az da olsa içtiği biliniyor. Son padişah Vahdettin de içkiciydi. Nitekim Tütüncübaşı Şükrü Bey, Padişah Vahdettin’in kendisine daima “konyak aldırdığını” belirtir. Vahdettin’in, Almanya ziyareti sırasında şerefine verilen ziyafette imparatorla karşılıklı şampanya kadehi kaldırdığını kim inkar edebilir?..

*  *  *

Osmanlı’nın son zamanlarında Avrupa’dan etkilenen çevrelerde; örneğin saraylarda, zengin konaklarında içilmeye başlanan bira, genellikle Viyana, Münih ve Belgrad gibi merkezlerden ithal ediliyordu. 1800’lerin sonlarında Osmanlı’nın bazı kentlerinde bira imalathaneleri açılmaya başlandı. İlk bira fabrikaları da II. Abdülhamit döneminde İstanbul’da, İsviçreli Bomonti Kardeşler tarafından kuruldu.

*  *  *

Osmanlı’da bira fabrikaları olur da birahaneler olmaz mı?
Nitekim 1890’lı yıllarda İstanbul’da 33,İzmir’de 5, Selanik’te 4, Ankara’da ise 3 birahane vardı. Erzurum’da bile 1 birahane faaliyet gösteriyordu.
Osmanlı birahanelerini anlatırken bira bahçelerinden söz etmemek olmaz. “Belediye Bahçesi” adı verilen bu mekânların en gözdeleri; İstanbul’da Bebek, Çamlıca ve Tepebaşı Belediye Bahçeleriydi. Bu bahçelerde daha çok Bomonti Birası içilirdi.

*  *  *

Atatürk Cumhuriyeti, 22 Mart 1926 tarihli bir yasayla alkollü içkileri devlet tekeline aldı. Böylece “İspirto ve Alkollü İçkiler Tekeli”, devletin ciddi gelir kalemlerinden birini oluşturmaya başladı.
Günümüzde gençleri alkol, sigara, uyuşturucu ve kumar gibi zararlı alışkanlıklardan korumak için mücadele eden Yeşilay’ın kamu yararına bir cemiyet olmasını, Tayyip Erdoğan”ın “iki ayyaş” dediği Cumhurbaşkanı Atatürk ile Başbakan İsmet İnönü sağladı.

*  *  *

Gelelim, bu kadarı da olmaz dedirten son vahim çarpıtmaya:
Cumhurbaşkan Erdoğan, Atatürk Orman Çiftliği’nde çocuklara bira içirildiğini iddia ederek şunları söyledi:
“Aileler sağlığa faydalı diyerek ilkokul çocuklarına birayı sevdirmeye çalışmıştır. Tarih kitaplarında Atatürk Orman Çiftliği’nde ellerine bira şişeleri tutuşturulmuş çocuklar görürsünüz. Bunlar bu ülkede yaşandı! Hatta zorladılar!”
Evet, Cumhurbaşkanı Erdoğan, milyonların gözünün içine baka baka yine gerçeği çarpıtıyor.
Zira onun sözünü ettiği tarihlerde Atatürk Orman Çiftliği’nde bir bira, bir de malt fabrikası bulunuyordu. Malt fabrikasında çocuklar için özel bir bira/hülasa/ilaç imal ediliyor ve zayıf bünyeli çocuklar da sağlığa çok yararlı bu alkolsüz malt hülasasını içiyorlardı. “Şark Malt Hülasası’’ adı altında üretilen bu besleyici içecek Osmanlı’da ve Cumhuriyet döneminde eczanelerin başköşelerinde yer alıyordu. Malt, sadece Türkiye’de değil, dünyada da bebek ve çocuklar için yoğun olarak kullanılan bir gıda takviyesiydi.
(İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Çocukların ellerine bira şişeleri tutuşturuyorlardı” dediği B vitamini deposu malt hülasasının reklamı...)



Gliserofosfatlı ve gliserofosfatsız olmak üzere iki çeşit üretilen malt hülasaları “zayıflık” ve “halsizlik” çeken bebek ve çocukların dertlerine derman olduğu için hekimlerce tavsiye ediliyordu. Ayrıca iştah açıcı, kuvvetlendirici, kansızlığa çare olarak satılan Şark Malt Hülasası’nı bebekli annelerin de “süt artırıcı” olarak kullanabilecekleri belirtiliyordu. O günlerde Şark Malt Hülasası’nın reçeteye benzer etiketinde şunlar yazıyordu:



“Nekahette bulunanlar için pek kıymetli ve Anemi, Kloroz, Albüminuri, Fosfatüri, Dispepsi, Siyatik ve Umumi Zafiyette büyük faydaları olan bir devadır. Çocukların dişlerinin kolayca çıkmasına, kemiklerinin kuvvetlenmesine, çocuk emziren annelerin sütünün çoğalmasına yardım eder.
Çocuklara: Yemeklerden evvel bir veya iki çorba kaşığı, büyüklere: yemeklerden evvel bir kahve fincanı...”

*  *  *

Malt hülasası bugün de tüm dünyada zayıf bünyeli kişilere hekimlerce öneriliyor.
Şimdi sıkı durun!
Tekel’in özelleştirilmesinden sonra imal edilmeyip, yurt dışından getirilen bu ‘harika’ içecek kim tarafından üretiliyor, biliyor musunuz?
Türkiye’nin muhafazakârlığıyla ünlü büyük bir sanayici ailesi tarafından!..
Üstelik daha rahat tüketilsin diye içine meyve aroması da katılıyor.
Cehaletin Büyük Önder Atatürk’ün aziz hatırasını itibarsızlaştırmak için attığı yalan bumerangı ise her zaman olduğu gibi, dönüp onları vuruyor!..