Cuma gecesi Halk Arenası için Afyonkarahisar’daydık.
Şehit kanıyla sulanmış topraklarda Mustafa Kemal’in askeri olarak yaşamaktan gurur duyan yurttaşlarımızın coşkulu katılımıyla tarihi bir program yaptık.
Programın ardından salonu hınca hınç dolduran konuklarımızla fotoğraflar
çektirip sohbet ettik.
Otelde yastığa başımı koyduğumda saat sabahın 03.00’ünü gösteriyordu.
Yıllar sonra Milli Mücadele’nin kalbi olan kutsal topraklara yeniden gelmiş
olmanın heyecanıyla gözüme uyku girmedi.
Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte ayaktaydım.

*  *  *

Oteldeki kahvaltıdan sonra Halkın Avukatı Murat Ergün ve gazeteci dostum Atilla Köprülüoğlu ile çarşıya çıktık.
Konuksever esnafla sohbet ederken 90 yaşındaki Battal Baba ile tanıştık.
Nur yüzlü bilge adam bizi görür görmez “Uğur Dündar, seni kucaklamadan bırakmam” deyip öyle bir sarıldı ki, sözcüklerle anlatamam.
Ondan ve kaymakçı Hidayet Usta’dan dinlediğimiz Büyük Taarruz ve Dumlupınar Meydan Savaşı hikâyeleri hepimizin tüylerini ürpertmişti.
Hemen şehitliğe gitmeye karar verdik.

*  *  *



Fikri Sağlar’ın Kültür Bakanı, değerli hocam Prof. Dr. Emre Kongar’ın Müsteşar olduğu 1992 yılında açılan Dumlupınar Şehitliği’ni gezip, mezar taşlarını okurken, gözyaşlarımızı zor tuttuk.
Hele bir anıt ve yanıbaşında duran bir kitabe var ki orada yazılanları aktarmadan geçemeyeceğim:
“Bu anıt, oğlu Mehmet 8 yaşında iken 1912 yılında Balkan Savaşı’na katılan Galiçya, Hicaz, Yemen, Kafkasya Savaşları’nda cepheden cepheye 11 yıl koşarak çarpışan, Doğu Cephesi’nde Kurtuluş Savaşı’na katılan ve Dumlupınar Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nde, 19 yaşındaki alay sancaktarı oğlu ile karşılaştıktan sonra 31 Ağustos günü şehit düşen Çetmili Kara Ali Çavuş’un muhteşem destanıdır.
Oğlu kahraman Onbaşı Mehmet 9 Eylül’de İzmir’e giren birliğin başında şehit olmuştur.
Yüce kahramanları minnet ve şükranla anıyoruz. 26 Ağustos 1922...”

*  *  *

O kahramanlar ki Hakkâri’den, Kars’tan, Konya’dan, İzmir’den gelip, henüz 8 yaşında iken, vatanın kurtarılması, Cumhuriyet’in kazanılması için şehit düşmüşler...

*  *  *

Mezar taşlarının arasında ürpererek dolaşırken aklıma Nazım’ın o eşsiz
dizeleri geliverdi:
“Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saati sordu.
Paşalar: ‘Üç’, dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar, eğildi, durdu.
Bıraksalar ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak ve karanlıkta akan bir
yıldız gibi kayarak, Kocatepe’den Afyon Ovası’na atlayacaktı.”

*  *  *

Ey Büyük Önder Atatürk’ü yalan ve iftiralarıyla itibarsızlaştırıp unutturacaklarını sanan gafiller...
Dumlupınar Şehitliği’nin oralardan sakın geçmeyin!
Çarpılırsınız!..