“İzmir’in kavurucu sıcağında yoldayız.
Kızgın güneş tam tepemize geldiğinde, kırsaldaki Kiraz İlçesi’ne varıyoruz.
Acaba Veliler Mahallesi nerede?..
Yanımızdaki CHP Kiraz İlçe Başkanı İsmet Korkmaz, gideceğimiz adresin yaklaşık 5 kilometre uzakta olduğunu söyleyince, yola devam ediyoruz.
Ama ne yol?
Önümüzde ilerleyen aracın çıkardığı toz bulutundan göz gözü görmüyor!..
Nihayet yakın zamana kadar köy olan, ama AKP’nin mahalleye dönüştürerek Büyükşehir Belediyesi’ne bağladığı binlerce yerleşim biriminden biri olan Veliler’in tabelasını görüyoruz.
Bir süre daha ilerleyip “Oh nihayet ulaştık” diye düşünürken, CHP İlçe Başkanı aracı durdurup “Bundan sonra yürüyeceğiz” diyor.
Yaklaşık 5 dakika kadar da yürüdükten sonra ilk bakışta harabeyi andıran yıkık dökük bir köy evinin önünde duruyoruz.
Şehit er Mustafa Hardal’ın babası kapıda bizi bekliyor...

* * *

İçeride şehidin ailesi ve bayramlık giysileriyle evin çocukları karşılıyor.
Hepsinin bakışlarında ürkeklikle çekingenlik arasında bir duygu okunuyor.
Dede, dört çocuktan birini işaret ederek dopdolu gözlerle anlatıyor:
“Bu şehit oğlumun oğlu. Onun adı da Mustafa. Ama içinde ‘Umut’u da var”

* * *

Mustafa Umut, şehit babasının toprağa verilmesinden 12 gün sonra dünyaya gelmiş.
Kucaklamak için çağırıyorum.
Gelmeyince yanına gidip sarılıyorum. Hardal ailesinin “Umut”u, dünyalar güzeli bir çocuk. Gözlerinden zeka fışkırıyor. Bu yarı yıkık evde yaşamanın zorluklarını soruyorum. Dedesi atılıyor. “Olsun” diyor. “Yaşadığımız yer önemli değil, çünkü biz vatan için yaşıyoruz! Gerekirse o da bu vatan uğruna babası gibi seve seve şehit olur”
Bu kez bizim gözlerimiz doluyor.
Evleri yıkık, ama vatan sevgisi ve onurları sapasağlam ailenin dedesi tutamadığı gözyaşları arasında devam ediyor:
“Durumumuz iyi Allah’a şükür. Kiraz Belediyesi’nde İş-Kur üzerinden çalışıyorum. Geçinip gidiyoruz. Eşinin de şehit maaşı var. Okul çağına gelen çocukları okutup vatana, millete hayırlı insanlar olarak yetiştirmek, dedesiyle babaannesinin görevi…”

* * *

Toprak yolun sonundaki yarı yıkık şehit evinin önünde fotoğraf çektirirken oluşan tablo günlerdir gözümün önünden hiç gitmiyor.
Yüzü gülmeyen şehit oğlu ve gözü yaşlı dedesi...
Ama hepsinin yüreğinde katıksız vatan sevgisi…

* * *

Üç gün sonra…
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeyiz. İçişleri Bakanı Efkan Ala Suriyelilere vatandaşlık ve TOKİ’den konut verilmesi konusundaki görüşlerini açıklıyor.
Sonra ben söz alıyorum.
Kiraz’daki şehit ailesinin virane evlerini ve şehit babasının söylediklerini anlattıktan sonra “TOKİ’den birilerine konut verilecekse bunların başında kalpleri vatan için çarpan yoksul polis-asker, şehit ailelerinin geldiğini” söylüyorum.
İçişleri Bakanı Ala, ailenin adresini ve telefonunu istiyor.
Yazıyor, veriyorum...
Kıyıya vuran deniz yıldızlarından birini alıp yeniden denize fırlatıyorum.
Vicdanen rahatlıyorum…”

* * *

Bunları CHP’nin çalışkan ve üretken isimlerinden İzmir Milletvekili Atila Sertel’den dinledim.
Bayram tatilinde hiç durmadan şehit polis ve asker ailelelerinin ziyaretlerine gitmiş.
O viranedeki yoksulluğun ortasında tanık olduğu vatan sevgisini anlatırken dostum Atila da gözyaşlarını tutamıyor.
“Bu sevgi oldukça bizi kimse yıkamaz ağabey” diyor.

* * *

Sevgili okurlarım,
Mehmetçik işte budur.
Gün gelir Çanakkale’de destan yaratır, gün gelir teröristle çatışırken şehit olur ve gün gelir; FETÖ’cü cuntanın darbe girişimini kahraman, yurtsever subaylarıyla birlikte ölümü göze alarak durdurur.
Mehmetçik milletimizin gururudur...