Yaklaşık bir yıl kadar önceydi.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Başika’daki varlığı tartışılıyordu.
Merkezi Irak Hükümeti’nin Dışişleri Bakanı İbrahim el-Caferi, “Türkiye’nin Musul yakınlarındaki Başika Kampı’ndan askerlerini tamamen çekmemesi halinde askeri operasyonu düşünmek zorunda kalacaklarını” söylüyordu.

*  *  *

O günlerde birikimine ve düşüncelerine saygı duyduğum bir strateji uzmanı şaşırtıcı bir yorumla “Başika’da yaşananları, Türkmen varlığının gerekçe gösterilmesiyle Telafer ve Musul’a yapılacak operasyonun hazırlığı olarak görmek mümkün” demişti.
Şaşkın bakışlarım karşısında da şunları söylemişti: “Birileri tarihe, Türkmenleri IŞİD’in esaretinden kurtaran büyük Musul Fatihi olarak geçmeyi düşünebilir. Olur demiyorum, düşünebileceğini ve ardından gidilecek seçimlerde halkımızın ‘Musul Fatihi’ni, eşi görülmedik bir destekle başkan yapabileceğini aklımızın bir yerinde tutmak için söylüyorum!.. “

*  *  *

Uzman, benim çok uçuk bulduğum bu yorumu yaparken aklıma, bilge diplomat Şükrü Elekdağ’ın Aralık 2012’de SÖZCÜ’deki köşemde yayınladığım şu sözleri gelmişti:
“AKP iktidarının Irak’taki Türkmenlerin güvenliğine ve kaderine odaklanmış bir politikası yok. Kerkük’ün demografik yapısının değiştirilmesinin ardından Musul da Barzani hakimiyetine terk ediliyor. Bu nedenle Türkmenler yalnız bırakıldıklarına ve Gazze’ye gösterilen duyarlılığın yarısına bile mazhar olamadıklarına inanıyorlar!..”
Elekdağ bu çok önemli görüşleri Türkmenlerin kanaat önderleriyle yaptığı görüşmelerden sonra dile getirmişti.
Nitekim daha sonra Musul IŞİD tarafından işgal edilmiş, Başkonsolosumuz ve konsolosluk çalışanlarımız rehin alınmıştı.
IŞİD’in Musul’daki Türkmen katliamına da seyirci kalınmıştı!..

*  *  *

Peki merkezi hükümetin istememesine ve ABD’nin “Irak’ın toprak bütünlüğünden yanayız” söyleminde 1. Körfez Savaşı’ndan bu yana bir değişiklik olmadığına göre, AKP’nin Musul Operasyonu’na katılma konusundaki ısrarı niye?…
Yandaş medyanın algı operasyonuna bakarsanız, koalisyon güçlerinin karşı çıkması halinde, Türkiye’yi Barzani davet edecekmiş, olmadı Musul’daki Sünni unsurların çağrısıyla oraya gidilecekmiş!
Tahmin edildiği gibi ABD’nin bir dediğini iki etmeyen Barzani hemen yan çizdi ve davet makamı olarak Merkezi Irak Hükümeti’ni işaret etti. Bizim heyet de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın meydanlarda veryansın ettiği Irak Başbakanı Haydar el-Abadi’yi apar topar ziyarete gitti!

*  *  *

Sözün özüne gelirsek;
Musul için öne sürülen gerekçeler, yaratılan gerilimler bahane, Misak-ı Milli söylemleriyle iç siyaset ve başkanlık hesapları şahane!..
Gel de Cumhuriyet Türkiye’sinin Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış” şeklinde özetlenebilecek AKP öncesi dış politikasını özleme!..