Karşı kaldırıma geçip kameramızı sehpaya yerleştirmiştik ki, polis aracı geldi.
Bize hiçbir şey sormaya gerek görmeden, tüm ekibi araca bindirip, apar topar karakola götürdüler.
Allah’tan yanımızda değerli gazeteci dostum Erdinç Ispartalı vardı. Yıllardır orada yaşan Erdinç şaşkındı. Hemen meslektaşlarını arayarak “Bu hukuk devletinde gazetecilerin, halka ait bir kaldırımdan karşıdaki bir binanın görüntüsünü almaları ne zamandır suç oldu” diye sordu.
Biz karakola gidinceye kadar meslek kuruluşları ayaklanmış, özür dileyen polislerce araçtan indirilmiştik!..

* * *

İsviçre’nin mali başkenti Zürih’teydik.
Görüntüsünü almaya çalıştığımız bina, kara paranın aklanarak altına dönüştürüldüğü Beyrutlu Shakarchi (Şekerci) ailesine ait Shakargo adlı şirketin merkeziydi. Firmayı Mohamed Shakarchi yönetiyor, İsviçre Adalet Bakanı Elisabeth Kopp’un eşi Hans W. Kopp da, yönetim kurulunda görev yapıyordu.
Biz de Hürriyet Gazetesi’nin İsviçre Temsilcisi Erdinç Ispartalı ile birlikte, Türkiye üzerinden Batı’ya gönderilen uyuşturucuların satıldıktan sonra altın ve dövize nasıl çevrildiğini, bu trafiğe kimlerin dahil olduğunu araştırıyorduk.
Sürdüğümüz iz, ekibimizi Shakargo’nun önüne kadar getirmişti.
Ancak içeridekiler bizim kamerayı çalıştırmamıza fırsat vermeden, sırtlarını dayadıkları güç sayesinde polisi harekete geçirmişlerdi.
Serbest kaldıktan sonra gidip hem o binayı, hem de Zürih Havalimanı’ndan Bulgaristan’a, oradan da otobüslerle İstanbul’a gönderilen külçe altın kolilerini görüntülemeyi başardık!..

* * *

Erdinç’in İsviçre basınını harekete geçirmesi, hiç beklenmeyen bir gelişmenin de tetikçisi oldu.
Meğer gizli polis de Shakargo’nun peşindeymiş. İsviçre Adalet Bakanı eşini arayıp “Oradaki işlerin benim politik geleceğime zarar veriyor” deyince, dinlemeye takılmış. Bu ses kaydının Le Matin Gazetesi’nde tek sütuna küçük bir haber olarak yayınlanmasıyla, geleceğin parlak liderlerinden biri olarak gösterilen onurlu siyasetçi Elizabeth Kopp, istifa etmek zorunda kalmıştı.

* * *

Bir zamanlar “Daha beyaz yıkar” denilen İsviçre, zaman içinde sıkı önlemler aldı. Batı’dan gelen kokain ve Doğu ülkeleri kaynaklı eroin ticaretinden oluşan kara parayla mücadele etmeye başladı.

* * *

O yıllarda dünyaya gözünü açan Rıza Sarraf’ın, affedersiniz hayırsever Rıza Bey’in sonradan yolundan gideceği ustaları, işte bu kara paranın külçe altın ve dövize çevrilerek Ortadoğu ülkelerine indirildiği trafiğin önde gelen isimleriydi.
Uyuşturucu parası Türkiye’ye, ya hayali ihracat dövizi olarak, ya da Sofya-İstanbul hattında çalışan otobüslerinin “zula” tabir edilen gizli bölmelerinde saklanan külçe altınlar halinde sokuluyordu. Çünkü henüz altın, yasal yollardan ithal edilemiyordu.

* * *

Rıza Bey büyüdü, kara para işine girdi, milyar dolarla oynamaya başladı ve yolu kimle kesişti, biliyor musunuz?
Şimdi sıkı durun.
İsviçre’nin müstakbel başbakanı olarak gösterilen Elizabeth Kopp’un istifasına sebep olan Mohamed Shakarchi ile!..
Ama bu kez Dubai’de...
Çünkü Shakarchi İsviçre’den ayrıldıktan sonra Dubai’de “Emirates Gold” adıyla muazzam bir altın rafinerisi kurmuştu.
İran’da idama mahkum edilen Babek Zencani, külçe altınları kendisinin havayolu şirketiyle Türkiye’ye gönderiyor, Rıza Bey de aynı altınları sanki ülkemiz ihracat yapıyormuş gibi, Dubai’ye, Mohamed’e yolluyordu.
Böylece cari açığımızın yüzde 15’ini tek başına düşürüyordu (!)
Altınlar orada ziynete dönüştürüldükten sonra gemilerle İran’a gidiyor, orada yine eritilerek külçe haline getiriliyordu.

* * *

Demek ki eskiler “Altınla oynayanın eli yanar” diye boşuna dememişler!
Amerika’da Rıza Bey’in davası bittiğinde kimlerin yandığını hep birlikte göreceğiz!..