Siyasi konularda köşe yazarlığı yapmak, analiz ve öngörülerde bulunmak, zor olduğu kadar, yazanı tarih önünde de bağlayan bir çaba...
Kuşkusuz bu değerlendirme, kalemlerini yalana ve iktidar reklamına adamış kiralık kalemler için değil bağımsız ve halkın gerçekleri öğrenme hakkından başka hiçbir güce hizmet etmeyen onurlu yazarlar açısından geçerli.
Zira yandaş köşeciler, bu onursuzluğu kabul ederken, bırakın tarih önünde haklı çıkmayı, gelecek kuşakların mezar taşlarına tükürmelerini bile göze alırlar!..
Bu kısa hatırlatmanın ardından aşağıdaki satırları, gelin birlikte okuyalım:
* * *
Amerikan Merkez Bankası (FED) müfettişlerinin, Ziraat Bankası’nın New York Şubesi’ne baskın yaparak, kara parayla mücadelede üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmediği gerekçesiyle soruşturma başlattığı iddia ediliyor.
Bu gelişmeler üzerine CHP’li Umut Oran, Devlet Bakanı Ali Babacan’a ısrarla sorular yöneltiyor, Babacan ise susmayı tercih ediyor!
Tarafsız gözlemciler, kara para soruşturmasının Türkiye’nin İran’dan aldığı petrolün karşılığını altınla ödemede kullandığı yöntemlerden (Rıza Sarraf-Babek Zencani ilişkisi) kaynaklandığını öne sürüyorlar.
* * *
Oran, sormaya devam ediyor:
“...Ziraat Bankası’na, ‘kara para ile mücadele konusundaki eksiklikleri’ gidermediği gerekçesiyle ceza kesilmesi halinde, Ziraat Bankası ve dolayısıyla Türkiye, cezanın parasal karşılığının çok üstünde bir itibar kaybına uğramayacak mı? Böyle bir yaptırım söz konusu olursa, Ziraat Bankası, kara parayla mücadele konusunda ceza alan ilk Türk bankası olmayacak mı? Bu olumsuz ve geri dönülmesi olanaksız durumun yaşanmaması için hangi acil adımları atacaksınız?..”
* * *
“Amerikan Merkez Bankası (FED) müfettişlerinin Ziraat Bankası New York Şubesi’nde başlattıkları teftişte özellikle, 2012’nin ikinci yarısındaki işlemlerin mercek altına alınması dikkat çekiyor.
Bu da, 17 Aralık soruşturması sonrasında ortaya atılan Türkiye’nin İran’la olan ticari ilişkilerindeki yolsuzluk ve kara para aklama iddialarını akla getiriyor...
Zira 2012’de, Türkiye’nin İran ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne altın ihracatı 11.1 milyar dolara fırlamıştı.
Bunun nedeni de İran’dan alınan doğalgazın parasının Rıza Sarraf aracılığıyla altın olarak ödenmesiydi. Yani gerçekte altın ihracatı söz konusu değildi! Ambargo altındaki İran’dan doğalgaz alınıyor, karşılığında para yerine altın gönderiliyordu...”
* * *
Okuduklarınız, köşemde 2014 yılının mart ve eylül aylarında yayımlanmış yazılar.
“Türkiye’yi Terör ve Kara Para Şüphelisi Yaptılar” başlıklı 24 Mart tarihli yazımı şu yorumla noktalamışım:
“Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, teröre yardım ve yataklık şüphelisi yaptılar. Ayrıca Rıza Sarraf’ın altınlarını, devletin resmi belgelerinde ihracatmış gibi göstererek, korkunç bir yalana imza attılar...”
* * *
Daha dün basılmış, henüz mürekkebi bile kurumamış bir yazı gibi değil mi?
Bize kulak asmamaları ve davalar açıp inandırıcılığı sıfır tekzipler göndermeleri hiç önemli değil!
Zira ne diyor bilge?
“Siz kapıyı yeterince yüksek sesle ve uzun süre çalın, birileri mutlaka uyanacaktır!..”
Tarih önünde haklı çıkmak!..
Uğur Dündar
Yayınlanma: