Yaklaşık 10 gün önce, Anadolu’da bir yer... Gece...
En yakın ilçeden 40 kilometre uzaklıkta, güçlükle ulaşılabilen, dağ başında yoksul bir köy...
Köyün 25 öğrencili ilköğretim okulunun lojmanındaki ölgün ışık henüz sönmüş değil...
Çünkü yeni atanan gencecik 2 kadın öğretmen, ertesi günkü derslerine hazırlanıyorlar...
Derken bir el kapıya vurmaya başlıyor:
“Öğretmenim açar mısınız?..”
Gecenin içinde yankılanan bu ses, kardelen öğretmenlerin hiç de yabancısı değil!
Hemen kapıyı açıp öğrencilerini içeri alıyorlar.
“Hayrola neden geldin“ demeye bile vakit kalmadan çocuk soruyor:
“Öğretmenim siz Atatürkçü müsünüz?”
Öğretmenler şaşkınlıkla birbirine bakıyor..
“Evet ama bunun için gelmene ne gerek vardı?..”
“Kahvede muhtar ve babamlar konuşuyorlar. “Tüh be, bu gelenler de Atatürkçü çıktı” diyorlar! “Bilesiniz istedim öğretmenim!..”

*  *  *

Birkaç gün sonra...
Öğretmenleri koruyabilmek için adını vermeyeceğim kentin CHP Kadın Kolları Başkanı ve üç arkadaşı, bir minibüs dolusu spor ayakkabıyla çıkageliyor.
Amaçları köyün çocuklarını 23 Nisan’a doğru ellerinden geldiğince giydirip kuşandırabilmek.
Öğretmenler onları sevinçle karşılıyor.
O sırada kıdemli olan öğretmeni, cep telefonundan milli eğitim müdürü arıyor...
Konuşma sırasında öğretmenin gerilen, renkten renge giren yüz ifadesinden, müdürün genç kızı fena halde azarladığı anlaşılıyor.
Nitekim telefon kapanır kapanmaz gözyaşlarına hakim olamıyor ve
“Efendim çok özür dilerim ama biz bu hediyeleri kabul edemeyeceğiz. Müdür Bey izin vermiyor. Zahmetinize çok teşekkür ederiz” diyor.

*  *  *

Konuklar korkudan zangır zangır titreyen öğretmeni teskin etmeye çalışırlarken, uzaktan traktörüyle muhtar görünüyor.
Araçtan atlayıp, hışımla CHP heyetinin üzerine doğru yürüyor. "Merhaba, hoş geldiniz" demesini bekleyen kadınlara el kol hareketleriyle “Derhal gidin buradan. Bizim köyün yardıma ihtiyacı yok. Biz onların her türlü ihtiyacını karşılarız” diye bağırıyor.
Minibüstekilerin “Dur muhtar, hele bir dinle. Bizim kötü bir niyetimiz, çocuklarla fotoğraf çektirmek, parti propagandası yapmak gibi bir niyetimiz yok. Ayakkabılarını verip hemen ayrılacağız” demeleri de muhtarı sakinleştiremiyor.
“Çabuk gidin, defolun... Yoksa hemen jandarmayı arayıp okulu teröristlerin bastığını haber veririm! Minibüsünüzde bomba olmadığı ne malum!..”

*  *  *

Böylece sözün bittiği yere geliniyor.
Dehşet içinde kalan CHP’liler, öğretmenlerin başına bir bela gelmemesi için, minibüse atladıkları gibi, adeta kaçarcasına gerisin geri dönüyorlar.

*  *  *

Dün gece, CHP Kadın Kolları Başkanı, Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki yobaz kalkışmalarını andıran bu olayı bana aktarırken şunları söylüyordu:
“Eminim muhtar şimdi her yerde yaptıklarını gururla anlatıyor ve o CHP’li terörist kadınları nasıl da püskürttüm ama, diyordur!..”
Haklı!..
Muhtar övünüyor, biri de eseriyle gurur duyuyordur!..